Ayşegül Yüksel

‘MASKELİLER’: BİR ORTADOĞU DRAMI

28 Mayıs 2019 Salı

İsrailli yazar Ilan Hatsor’un 1990’da kaleme aldığı ilk oyunu “Maskeliler” bu dönem Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından sunuluyor. Ankara turnesinde izlediğimiz yapıtın Türkçesi Nebil Tarhan’ın, dramaturjisi Şafak Özen’in. Mert Kırlak’ın sahnelediği oyunun müziğini Yiğit Dalgın, dekor tasarımını Aylin Önen, ışık tasarımını Ali Rıza Tekin yapmış.
Kavimlerin kök saldıkları topraklardan sürülmesi insanlık tarihinin en büyük dramlarından biri olmuştur. Ortadoğu’daki huzursuzlukların tetiklediği, geniş bir coğrafyayı etkisi altına alan “göçmenlik” olgusu yıllardır dünyanın gündemindedir. Tarihe yer etmiş en önemli “sürülme” olaylarından biri Musevilerin başına gelmiştir. Nereye yerleşmeye çalışsalar bir süre sonra o ülkenin sınırlarının dışına atılan Musevilerin dramı, Hitler’in önce Almanya’da, sonra da 2. Dünya Savaşı boyunca ele geçirdiği ülkelerde uyguladığı korkunç “kıyım”la belleklere kazınmıştır. Ne ki Büyük Savaş sonunda, Birleşmiş Milletler’in, Filistinlilerin yaşamakta olduğu topraklarda bir İsrail devleti kurulmasına ön ayak olmasıyla, roller değişiyor, bu kez Filistinliler ‘mağdur’ konumuna itiliyordu.

Yarı karanlıkta gergin söyleşim
1990 yılındayız. Batı Şeria’daki bir köyün yakınlarındaki depomsu bir kapalı uzamda iki erkek kardeşin gerginlik yüklü söyleşimiyle başlayıp, aralarına üçüncü kardeşlerinin katılmasıyla daha da gerginleşen, yarı karanlık bir ortamda yetmiş dakika boyunca soluk alıp vereceğiz. Üçü de Filistinli olan kardeşlerden biri “direnişçi” örgütün üyesi (Maskeli), öteki İsraillilerle iyi geçinerek onların işletmelerinde çalışan bir işçi, en genç olansa, çatışmalarda yaralanıp kötürüm kalmış küçük kardeşlerine bakan iki arada kalmış bir delikanlı. İki ağabeyini buluşturarak iletişim kurmalarını isteyen de o.
Oyun boyunca yoğun bir sorgulama süreci yaşanırken, İsrail ile Filistin arasındaki karmaşık ilişkinin boyutları da ortaya çıkıyor. Bir yandan İsrail gizli polisinin sinsi eylemleri, öte yandan “direnişçi” Filistinlilerin, “işbirlikçi” olduğu kanısına varılmış kendi insanlarına yaptıkları işkenceler ve kıyım; bir yandan aile bireylerinin karnını doyurabilmek için vatanseverlikten ödün verilmesi, öte yandan hiç durmaksızın çalışan ‘ihbar’ mekanizması... “Çaresizlik” ve “hainlik”, güven ve kuşku öylesine iç içe geçmiş ki, kimse hakkında “ahlak yargısı”na varmak söz konusu olamıyor. Sahnedeki üç kardeşin yazgısı da sevgiyle öfkenin, sevecenlikle kıyıcılığın birbirinden ayrılmaz biçimde buluştuğu noktada oluşuyor.

Metne bir ‘ilk oyun’ acemiliği egemen
Oyunu projelendiren yönetmen Mert Kırlak, Ortadoğu’nun işgal altındaki bölgelerinde yaşanan acıları ve çelişkili duyarlıkları ve eylemleri anlatan bir metni seçerek, tiyatronun aydınlatma ve düşündürme görevini üstlenen bir sahne olayına imza atmış. Ne ki yazar ilan Hatsor, korkunç bir gerilim yaşamakta olan üç kişinin sürekli olarak konuştuğu oyununda, her şeyi oyunculara anlattırmakla yetinmiş. Yarı karanlık bir ortamda, hareket olasılığının da kısıtlı oluşu nedeniyle, söyleşim düzenini, oturdukları ya da ayakta durdukları yerde, ses tonlarını bir düşürüp bir yükselterek sürdüren üç oyuncunun söylediklerini anlamak için, bir açık oturum izlercesine dikkat kesilmeniz gerekiyor. Sonuç olarak da “seyir” tadı vermeyen bir sahne olayıyla karşı karşıyasınız; çünkü seyircinin nabzını ölçmeyi becerememiş bir “ilk oyun” acemiliği söz konusu...
Oysa üç Filistinli erkek kardeşi oynayan sanatçılar (Naim’de Devrim Özder Akın, Halit’te Emre Demirci ve Davut’ta Sermet Yeşil) ‘söz’ü aksatmamak için ellerinden geleni yaparak, oyunun tartımını da baştan sona koruyarak, zor olanı başarıyorlar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

'Devlet Ana’ sahnede 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları