“Zengin Mutfağı” oyunu neredeyse 50 yıldır sahnelerimizde yer alıyor. İşin hoşu, oyunun başkişisi Lütfü Usta’yı oynayan Şener Şen Usta da 1977’de ilk kez canlandırdığı bu karakteri son üç yıldır yepyeni bir seyirci kuşağına sunmakta.
“Zengin Mutfağı”nın yaratıcısı Vasıf Öngören’i 41 yıl önce, 14 Mayıs 1984’te Amsterdam’da yitirdik. 12 Eylül döneminin sürgünlerindendi. 1980’ler boyunca oyun yazarlarının, tiyatrocuların, sanatçıların nasıl bir suskunluğa tutsak edildiklerini belleksiz toplumumuzda büyük çoğunluk anımsamıyordur şimdi.
Tiyatro, seyircinin yaşadığı evrensel/toplumsal/politik süreçte oluşmuş alımlama yetisine “şimdi” ve “burada” seslenen sanattır. Vasıf Öngören bu gerçeğin bilincinde olan bir tiyatro insanıdır. Türkiye’nin içinden geçtiği 12 Eylül sürecinde tiyatronun bu vazgeçilmez koşulunun gerçekleşmeyeceğini bildiğinden çalışmalarını yurtdışında sürdürdü. Beklenmedik bir kalp krizi sonucunda öldüğünde 46 yaşındaydı.
Onu ilk kez Ionesco’nun “Amedee” oyununda izlemiştim. Türk Milli Talebe Federasyonu Gençlik Tiyatrosu’nun oyuncularındandı. 1960’lı yıllarda Gençlik Tiyatrosu ile altı yıl Erlangen Festivali’ne katılmıştı. Sonra Brecht’in tiyatrosu Berliner Ensemble’da dört yıl boyunca Manfred Wekwerth’in reji çalışmalarını izledi. 1965’te yazdığı ilk oyunu “Göç”, İstanbul Uluslararası Tiyatro Şenliği’nde, Gençlik Tiyatrosu tarafından sahnelenerek ikincilik ödülü aldı.
ÖNGÖREN TİYATROSUNUN YÜKSELİŞ YILLARI
1970-80 dönemi Vasıf Öngören’in tiyatro tarihimize imzasını attığı “yükseliş” yıllarıdır. Kurduğu Ankara Birliği Sahnesi’nde “Asiye Nasıl Kurtulur?”un 1970’te ilk kez sahneye çıkartılışı; “Asiye”nin Dostlar Tiyatrosu tarafından bir dönem sonra yeniden sunuluşu; “Göç” oyununun “Almanya Defteri” başlığı ile yeniden yazılıp aynı dönemde Ankara’da sahnelenişi; 1972-74 yılları arasında “Oyun Nasıl Oynanmalı”nın yazılışı ve önce İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları (1974) ile AST (1979) tarafından sahnelenişi; “Zengin Mutfağı”nın İBŞT’de sahnelenişi (1977); aynı oyunun AST yapımı (1978); Öngören’in Nâzım Hikmet’ten oyunlaştırdığı “1941-1942’den İnsan Manzaraları”nın İstanbul Birlik Sahnesi’nde sunuluşu (1979)...
Zeliha Berksoy’dan Meral Taygun’a, Şener Şen’den Rana Cabbar’a, Genco Erkal’dan Rutkay Aziz’e Türk tiyatrosunun pek çok saygın emekçisinin katkısıyla gerçekleşen, çok ödüllü, 10 parlak Vasıf Öngören yılı yaşandı böylece. Ülkemizin politik gündemi değişmeseydi, bu altın yıllara daha niceleri eklenebilirdi.
Öngören, Brecht’in epik-diyalektik tiyatro anlayışını Türk seyirlik geleneğiyle ilginç bir bireşimde buluşturmayı başarmıştır. Bir oyun yazarı için çok kısa sayılabilecek yaşamından akıp gelen ve seyircisi ile “yazıldıkları aşamada”da buluşabilmiş yapıtları Marksist diyalektiğin yörüngesine oturtulmuş tartışmalardan oluşur. Oyunlar birbirinden çok farklı olsa da her birinin ekseninde “bozuk düzen” ile baş etme savaşımı veren “zor durum”daki “küçük insanlar” bulunur. Bu küçük insanlar zaman içinde ya “yenilgiye uğrayarak kaçma”yı (“Almanya Defteri”), ya oyunu “kuralına göre oynama”yı (“Asiye Nasıl Kurtulur?” ve “Oyun Nasıl Oynanmalı?”) ya da gerçekleri algılamayı (“Zengin Mutfağı”) öğrenirler. Bu içeriği biçimlendiren ise düz/dramatik anlatım değil, Öngören’in seyirci ile sahne arasına koyduğu -estetik uzaklığı sağlayan- “yabancılaştırıcı” anlatımdır.
‘TANIDIK DURUMLAR’DAN ‘YABANCILAŞTIRMA’YA
Öngören, kolayca algıladığı “tanıdık” durumlardan (Yeşilçam filmleri, radyoTV tartışma/yarışma programları, hızlı bireysel yükseliş öyküleri gibi popüler kültürde yansıyan olgulardan) yola çıkararak -oyun süreci içinde- farklı bir algılamaya götürdüğü seyircisini, sahnede yarattığı “yabancılaştırma” uygulamalarıyla şaşırtacak, eğlendirecek ve düşünmeye yönlendirecektir.
Gün yüzüne ilk çıktığı 1970’li yıllarda yaşanan toplumsal/politik duyarlılık ikliminde seyircisiyle kolayca bütünleşen Öngören oyunlarının, geçen zaman karşısında da başarılı bir sınav verdiğini görüyoruz. Öngören’in sahne söylemi, toplumsal-ekonomikpolitik-kültürel yaşamımız içindeki belirleyiciliğini bugün de korumakta.
Vasıf Öngören’in oyunlarının ilk ve/ ya da en parlak yapımlarının izleyicisi olabildiğim için şanslı ve mutlu sayıyorum kendimi.