Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve İYİ Parti’nin ortak adayı Ekrem İmamoğlu’nun 31 Mart belediye seçimlerinde İstanbul’u kazanmasına rağmen, mazbatasının AKP’nin ve MHP’nin baskısıyla Yüksek Seçim Kurulu tarafından hukuka ve yasaya aykırı bir biçimde elinden alınıp gasp edilmesi sonrasında, AKP ve MHP, 23 Haziran’da yenilenecek olan seçimde, Halkların Demokratik Partisi ve Saadet Partisi tabanını etkilemek amacıyla çeşitli hokkabazlıklar içerisine girdi.
İktidarda kalmak dışında hiçbir siyasi ilkesi olmayan, koşullara ve zamana göre politikalarını değiştiren, iktidarda kalmak için her yolu geçerli gören ve çeşitli kurnazlıklarla vatandaşı kandırmayı siyaset sanan AKP-MHP ortaklığı, ilk iş olarak, terör örgütü PKK’nin lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesini sağlayarak, Öcalan’ın seçimlere yönelik bir mesaj vermesinin yolunu açtı.
Daha önce HDP’nin eski lideri Selahattin Demirtaş’ı ve HDP milletvekillerini hapishaneye gönderen, seçilmiş HDP’li belediye başkanlarını görevden alıp yerlerine kayyım atayan, terör örgütü PKK’ye karşı yürütülen operasyonlarda yüzlerce sivilin ölmesine veya yaralanmasına neden olan AKP-MHP ortaklığı, konu İstanbul’daki makamlar, mevkiler, koltuklar, ticari çıkarlar ve rant olunca, bir anda Kürt dostu olmaya karar verdi! Daha önce Saadet Partisi’ni vatana ihanet etmekle suçlayan AKP-MHP ortaklığı, ilkesizliği burada da sürdürerek, Saadet Partisi tabanına yönelik bir operasyonu da devreye soktu. AKP’nin ve MHP’nin ortak adayı Binali Yıldırım, Saadet Partisi tabanının kendisine oy vereceğini açıklarken, Saadet Partisi yöneticileri bunu kesin bir dille reddettiler.
Saadet Partisi’nin siyasi ilkelerinin laiklik ilkesine uygun olup olmadığı tartışılabilir. Ancak şu kadarı da söylenebilir ki, Saadet Partisi, İslam dinine bağlılık konusunda, AKP’den ve MHP’den çok daha tutarlı ve samimi bir çizgiye sahiptir. AKP’nin ve onun lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın İslam diniyle uzaktan yakından bir ilgisinin kalmadığı, AKP’deki İslam anlayışının tamamıyla şekilci ve yüzeysel olduğu, AKP’nin içinde İslam dininin özümsenmediği, Saadet Partisi yöneticileri ve tabanı tarafından gayet iyi bilinmektedir.
Saadet Partisi yöneticileri ve tabanı bu konuda tamamıyla haklıdır. Zira İslam dininin temel kitabı olan Kuran’da altı bini aşkın ayet bulunmaktadır ve bu ayetlerin çok azı oruç, namaz, içki içmemek, örtünmek gibi ritüellerle ilgilidir. Allah’ın evrendeki her şeyin yaratıcısı olduğu ve Muhammed’in Allah’ın yeryüzündeki elçisi olduğu düşüncesiyle birlikte Kuran’da en fazla işlenen konulardan bir tanesi de ahlaktır. Kuran’da öğütlenen ahlakın dışına çıkan bir kişinin Müslüman olması olanaklı değildir. Bir kişi istediği kadar namaz kılsın, oruç tutsun, içki içmesin, örtünsün, ahlaklı değilse, Müslüman olamaz. İslam özünde sadece ritüellerle ilgili değil, ahlakla da ilgili bir dindir.
Kuran’da ortaya konan ahlak anlayışına göre de, bir Müslümanın, ahlaklı olabilmesi için yalan söylememesi, iftira atmaması, hırsızlık yapmaması, paraya, mala, mülke düşkün olmaması, zulüm yapmaması, adil olması ve merhametli olması gerekmektedir. Bu değerler doğrultusunda yaşamayan birisinin Müslüman olması söz konusu olamaz. İslam dinini ve Müslümanlığı belli ritüellere indirgeyen ve İslam dininin ahlak boyutunu bir kenara atan kişinin Müslüman olması söz konusu olamaz.
Bu nedenle, Saadet Partisi tabanı, kendi ilkeleriyle tutarlı olmak ve İslam dinine aykırı bir davranışta bulunmamak için, ya kendi adayları olan Necdet Gökçınar’a oy verecektir ya da dindar ve dürüst bir insan olarak gördükleri Ekrem İmamoğlu’na oy verecektir.
Saadet Partisi’nden demokrasi düşmanlarına da, İslam dinine ihanet edenlere de oy çıkmayacaktır!
Saadet Partisi ve İslam
Yazarın Son Yazıları
CHP’nin 39. olağan kurultayı, partinin ilkelerini, ideolojisini, kurumsal kimliğini özümsemiş olan parti üyelerinde ve seçmenlerde hayal kırıklığı yarattı.
Antik Yunan filozofları Platon’a ve Aristoteles’e göre yaşamın amacı iyi bir insan olmaktır ve iyi bir insan olmak da erdemli olmak anlamına gelmektedir.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan arasında sık sık bir karşılaştırma yapılır ve ikisinin de popülist ve otoriter liderler olduğu söylenir.
CHP’nin geçtiğimiz hafta açıklanan yeni parti programı taslağında çok önemli ve doğru açılımlar olmakla birlikte, çok ciddi ve önemli eksikler de bulunmaktadır.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Aydınlanma devrimlerinin öncüsü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve ilk genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi...
Türkiye’nin Orta Asya’daki Türki devletlerle, yani Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan ile tarihsel, kültürel, dilsel bağları olduğu halde, AKP iktidarı döneminde bu ülkelerle de ilişkiler geriledi.
Adından da anlaşılacağı gibi, iddianame, belli başlı iddiaları içerir, bir mahkemenin ve hâkimin hüküm veya beraat kararını içermez.
Bugün, Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü.
New York ABD’nin en büyük kenti olduğu gibi, dünyanın da en büyük kentlerinden birisidir.
CHP’nin emperyalizm destekli AKP’nin baskılarına karşı direndiği bir ortamda, sosyal demokrasi ile “altı ok” arasında bir karşıtlık yaratarak, CHP’nin kurumsal kimliği ve CHP’nin kurultay tarafından belirlenen parti programındaki temel ilkeleri sorgulamak, CHP’de ideolojik bölünmeye ve emperyalizme yarar sağlar.
Britanya, Fransa, Yunanistan ve İtalya, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını işgal ettiklerinde, Mustafa Kemal Atatürk işgal güçlerine karşı Kurtuluş Savaşı’nı başlatırken, Osmanlı İmparatorluğu’nun padişahı Vahdettin, önce Türkleri Anadolu’da küçük bir toprak parçasına sıkıştıran Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını, sonra da Atatürk’ün idam fermanını onaylayarak, işgalci ülkelere boyun eğmişti.
29 Ekim’de Türkiye Cumhuriyeti’nin resmen kuruluşunun 102. yılı kutlanacak.
Bir hükümetin, milletin desteğiyle değil, sözde “savcıları” ve sözde “hâkimleri” kullanarak, polisin, jandarmanın, gardiyanın, kolluk kuvvetinin, askerin ve emperyalizmin desteğiyle ayakta durması, o hükümetin tükenmişliğinin ve çaresizliğinin göstergesidir.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde Aydın ilinde yer alan Miletos antik kenti, felsefe ve bilim tarihi açısından, dünyanın en önemli kentlerinden birisidir.
Ortadoğu (“Middle East”) ve Kuzey Afrika (“North Africa”) bölgesi kısaca MENA olarak da anılıyor.
Emperyalizm bir komplo teorisinin ürünü değildir, bir olgudur, bir gerçektir.
Antik Yunan filozofu Platon’un dediği gibi, görünüşlerle gerçeği ayırmak, algılara aldanmamak, retoriğin esiri olmamak gerekir.
Anayasanın 34. maddesinin tanıdığı hakkı kullanarak “Gezi” protesto eylemlerine milyonlarca vatandaş katıldığı ve destek verdiği halde, onların içinden işadamı Osman Kavala, milletvekili Can Atalay, akademisyen-bürokrat Tayfun Kahraman, belgeselci-sinemacı Mine Özerden, yapımcıgazeteci Çiğdem Mater Utku, yapımcı-menajer Ayşe Barım, ne olduğu belli olmayan ölçütlere göre ayıklandılar ve tutuklandılar.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump bu hafta içerisinde 20 maddelik “Gazze Barış Planı”nı açıkladı.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın karşılıklı “dostlukları” ve birbirlerine duydukları “saygı”, dillere destan olacak nitelikte gelişmeye devam ediyor.
Türkiye’de muhalefetteki siyasetçiler, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, bürokratlar, akademisyenler, gazeteciler, yazarlar, yayıncılar, sanatçılar, öğrenciler hukuka aykırı biçimde tutuklanırken...
İsrail devletinin onlarca yıldır Filistin’i işgal altında tutması; Batı Şeria ve Doğu Kudüs bölgelerinin işgalinden sonra, Gazze’yi yeniden işgal etmesi ve bu bölgede 60 bini aşkın insanı katletmiş olması, yüz binlerce insanı da göçe zorlaması, ABD’nin desteğinde gerçekleşmiştir.
Türkiye’de insanların birçoğunda adalet, merhamet, vicdan, insaf, sevgi duygusu kalmadı.
Türkiye Cumhuriyeti gibi laik bir ülkede, o ülkeyi yönetenlerin Müslüman olup olmadığını tartışmanın bir anlamı yoktur.
AKP iktidarının Cumhuriyet Halk Partisi üzerinde uyguladığı hukuk dışı baskılar Türkiye için birçok olumsuz sonuç doğurmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin milliyetçi bir parti olup olmadığı her zaman tartışma konusu olmuştur. Çünkü milliyetçi olmak tam bağımsız olmayı ve emperyalizme karşı mücadele etmeyi gerektirir.
Siyaset bir dava, ideoloji ve ilkeler bütünü doğrultusunda, toplumu ve ülkeyi iyiye doğru geliştirmek ve dönüştürmek için yapılır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu, ana muhalefet ve birinci partisi olan CHP tarihinin en zor dönemlerinden birisini yaşıyor.
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı.
Sık sık laiklik karşıtı açıklamalar yapan Diyanet İşleri Başkanlığı yönetimi, son olarak, Kuran ayetine dayanarak, kadınların miras hakkında erkekle eşit olmadığına dair bir açıklama yaptı.
Cumhuriyetin, başka bir deyişle, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim biçiminin yıkılması ve onun yerine teokratik ve monarşik bir yapının kurulması, normal değil, anormal bir durumdur.
CHP’li Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun AKP’ye geçmesi bir ahlaksızlık ve erdemsizlik örneğidir.
CHP’de 13 Ağustos’ta başlayıp 7 Eylül’e kadar sürecek olan mahalle/ muhtarlık bölgesi kongreleri, sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin de geleceğini etkileyecektir.
7 Ekim 2023 tarihinde köktendinci terör örgütü Hamas’ın İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği terör saldırısından ve bini aşkın İsrailli sivilin bu saldırıda ölmesinden sonra, İsrail’deki Binyamin Netanyahu hükümeti, terörizme karşı orantısız güç ve şiddet kullanarak, Filistin’in Gazze bölgesinde, aralarında çocukların ve kadınların da olduğu, on binlerce sivil insanı katletti.
Türkiye’nin ekonomi, siyaset, laiklik, yargı, adalet, eğitim, sağlık gibi alanlardaki sorunlarına ek olarak, bir sahte üniversite diploması krizi de patlak verdi!
Hem yaşamda hem de siyasette en önemli şeylerden birisi tutarlılık ve samimiyettir. Bir kişinin tutarsız olması onun samimi olmadığının da göstergesidir. Bir kişinin samimi olmaması da tutarsızlığa yol açar.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde mahalle, ilçe ve il kongreleri süreci başladı.
Türkiye her açıdan, hem mecazi anlamda hem de fiilen, yangın yerine dönmüş durumda. Çünkü Türkiye yönetilemiyor!
Bu hafta, 24 Temmuz günü, Lozan Antlaşması’nın 102. yıldönümüydü.
Türkiye’nin en değerli gazetecilerinden, yazarlarından ve siyasetçilerinden birisi olan Altan Öymen’i, 19 Temmuz 2025 tarihinde kaybettik.