Adından da anlaşılacağı gibi, iddianame, belli başlı iddiaları içerir, bir mahkemenin ve hâkimin hüküm veya beraat kararını içermez. İddianameyi savcılar yazar, hâkimler ise kararı verir. Ancak yine de, bir iddianamenin bile belli bir ağırlığının olması gerekir, iddiaların belli başlı kanıtlara dayanması gerekir.
İddianame, her iddianın kabul edileceği bir dedikodu belgesi olamaz. Çünkü iddianamelerden dolayı insanlar tutuklu veya tutuksuz yargılanırlar. İnsana ve adalete değer verilen bir ülkede iddianamelerin sağlam gerekçesinin olması gerekir.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi hakkında hazırlanan iddianame hakkında uzmanların, hukukçuların, siyasetçilerin, gazetecilerin şu ana kadar medyaya yansıyan açıklamalarına bakılacak olursa iddianamenin herhangi bir ağırlığının, ciddiyetinin ve kanıtlara dayandırılmış temelinin olduğu söylenemez.
***
Nitekim, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İmamoğlu, sadece iddianame açıklanmadan önce değil, iddianame açıklandıktan sonra da duruşmaların TRT’den kesintisiz canlı yayınlanması çağrısı yaptı. Bu bile başlı başına dikkate alınması gereken bir gelişmedir. Çünkü suçlu olan ve kendisine güvenmeyen birisi, hakkındaki tüm iddialar iddianameyle birlikte resmen belgelendikten sonra böyle bir çağrı yapmaz.
İddianamenin bugüne kadar medyaya yansıyan ana unsurlarına göre iddianamenin ilk aşamadaki zayıf noktaları şöyle özetlenebilir:
1) İddianamedeki tanıkların kimlikleri gizli tutulmaktadır, bu nedenle tanıklara gazetecilerin kamu adına soru yöneltmesi ve halkı aydınlatacak araştırmalar yapması önlenmektedir.
2) İddianame ağırlıklı olarak gizli tanıkların ifadelerine dayanmaktadır, gizli tanıkların ifadeleri somut kanıtlarla desteklenmemektedir.
3) Gizli tanıkların ifadelerinde binlerce defa “hatırladığım kadarıyla”, “duydum/ duyduğuma göre/duymuştum”, “bildiğim kadarıyla”, “olabilir”, “öğrendim”, “söylemişti”, “düşünüyorum”, “olabilirim”, “düşünmekteyim”, “muhtemelen”, “hissettim” gibi göreceli, muğlak sözcükler yer almaktadır.
4) İddianamede usulsüzlüğe konu olan toplam paranın varlığına dair hiçbir somut kanıt sunulmamaktadır, varlığı tespit edilememiş olan bir paranın usulsüz biçimde elde edildiği ve harcandığı iddia edilmektedir.
5) Farklı gizli tanıkların şablon haline getirilmiş aynı veya benzer ifadeleri tekrarladıkları durumlar söz konusudur.
6) AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın siyaset arenasında kullandığı “ahtapotun kolları” gibi ifadeler iddianamede savcı değerlendirmesi olarak yer almaktadır.
7) Suç örgütü lideri olduğu iddia edilen ve soruşturmanın merkezindeki kişilerden birisi olan Aziz İhsan Aktaş ihalelerin büyük çoğunluğunu AKP’li belediyelerden ve AKP’nin kontrolündeki kamu kurumlarından aldığı halde, iddianamede AKP’li yöneticilerle ilgili hiçbir iddia bulunmamaktadır.
8) İmamoğlu’nun Beylikdüzü ve İstanbul Belediye başkanlığı adaylığı, cumhurbaşkanlığı adaylığı ve CHP kurultayı bağlamındaki olağan siyasi faaliyetleri suç eylemi gibi anlatılmaktadır, İmamoğlu peşinen suç örgütü lideri olarak damgalanmaktadır.
9) İmamoğlu’nu siyasete sokan kişi CHP eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olduğu halde, Kılıçdaroğlu iddianamede yer almamaktadır, onun yerine 2024 yılında seçim kazanan Özel hedef alınmaktadır.
***
Özetle iddianame, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ve Türkiye’nin üniter ve laik yapısını çökertmeyi planlayan ABD-CIA-AKP-FETÖ ortak yapımı “Ergenekon”, “Balyoz”, “Casusluk” ve “Oda TV” kumpas “davalarının” iddianameleriyle büyük benzerlikler taşımaktadır.
Olgu ile kurgu arasındaki farkın anlaşılmasını olanaksız kılmaya çalışan post-modernizm saçmalığı emperyalizmin tuzaklarıyla birleşince ortaya kumpas “davası” olarak da anılan ucube “davalar” çıkmaktadır.
AKP iktidarı döneminde emperyalizm, önce yargıyı ve Emniyet’i, sonra da Türk Silahlı Kuvvetleri’ni büyük ölçüde ele geçirdi; 2024 yılından itibaren de CHP’yi ele geçirmek veya ortadan kaldırmak için operasyonu başlattı.
Olaya bu makro çerçeveden bakılmadığı sürece, Türkiye’nin başına gelen felaketler anlaşılamaz ve daha büyük felaketler önlenemez!