Türkiye’nin en büyük sorunlarından birisi
ilkesizliktir. İlkesizlik aynı zamanda bir kişilik zayıflığıdır. Geçen hafta
yaşamını yitiren Mümtaz Soysal, medyada, üniversitede, siyasette ve
devlet yönetiminde ilkeli ve kişilikli bir biçimde var olmanın ne demek olduğunu
herkese göstermiş, bu onurlu, namuslu ve şerefli duruşuyla örnek bir insan
olarak tarihe geçmiştir.
Anayasa ve hukuk profesörü Mümtaz Soysal, Mustafa Kemal Atatürk’ün
antiemperyalist çizgisini ve çağdaş uygarlık hedefini, aydınlanma devrimlerini,
cumhuriyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik, ulusçuluk ve devrimcilik
ilkelerini özümsemiş ve bu siyasal çerçeveyi sosyalizm ideolojisiyle bağdaştırmayı
başarmış nadir kişilerden birisiydi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin en özgürlükçü anayasası olan 1961 Anayasası’nın
mimarlarından birisi olması; Ankara Üniversitesi’nde öğretim üyesi ve dekan
iken faşist iktidar baskılarına karşı direnmesi; Milliyet gazetesinde “Açı”
adlı köşesinde toplumcu düşünceleriyle halka yol gösteren öncü yazarlardan birisi
olması; Uluslararası Af Örgütü’nde insan hakları alanında mücadele vermesi;
1980’lerden itibaren moda haline gelen özelleştirme uygulamalarını ve serbest
piyasa ekonomisini en çok eleştiren kişilerden birisi olması; dünyada yalnız
kalan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin davasını bir bağımsızlık meşalesi gibi
taşıyarak üstlenmesi; milletvekili olarak her zaman halkın ve kamunun
çıkarlarını savunması; Dışişleri Bakanı olarak ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin
baskılarına karşı direnmesi, Türkiye’yi kompleksli ezik bir ülke
psikolojisinden çıkarması; onun kavramsal ve kuramsal söylemlerinin,
eylemlerindeki tutarlı yansımalarıdır.
Bir insanın ülkesinin ve halkının bağımsızlığı doğrultusunda mücadele
verebilmesi için, öncelikle ruhunun ve zihninin de bağımsız olması gerekir.
Mümtaz Soysal, hiçbir zaman sürü zihniyetinin bir parçası olmadı, güç
odaklarına ve onların çıkarları için yapay bir biçimde oluşturulan moda
akımlara aldırmadı, özgür ve bağımsız bir zihinsel yapıyla düşüncelerini
geliştirdi ve kararlarını aldı. Türkiye’de ilkesiz ve kişiliksiz akademisyenler,
yazarlar, siyasetçiler ve bürokratlar şaşkın tavuk sürüsü gibi oradan oraya
savrulurken, Mümtaz Soysal bir doğruluk ve dürüstlük abidesi gibi zamana karşı
meydan okudu, Türkiye’nin yetiştirdiği ölümsüz ve unutulmaz insanlar kategorisindeki
yerini aldı.
Zaman ve tarih Mümtaz Soysal’ı doğruladı, onu hedef alan şaşkınlar sürüsünü
yanlışladı. Toplum düşmanı bir düzen olan kapitalizmin sürdürülebilir bir düzen
olmadığı anlaşıldı; özelleştirme stratejileri ve serbest piyasa ekonomisi iflas
etti; emperyalizmin bir kurgu değil bir olgu olduğu ve küreselleşme adı altında
dayatılan düzenin emperyalizmin sömürge yaratma projesi olduğu tüm
çıplaklığıyla ortaya çıktı; anayasanın, hukukun, laikliğin, sosyal devletin ve
vatandaşlık bilincinin olmadığı yerde demokrasinin yaşayamayacağı büyük acılar
çekilerek ve bedeller ödenerek kanıtlandı; din, mezhep ve etnik kimlik
üzerinden solculuk yapılamayacağı, din, mezhep ve etnik kimlik üzerinden
siyaset yapmanın emperyalizme hizmet ettiği gün yüzüne çıktı.
Mümtaz Soysal için yıllarca “dinozor” sıfatını kullanan şaşkınlar sürüsü
bir kez daha yanıldı, aslında kendilerinin yok olmaya mahkûm dinozorlar olduğu
ortaya çıktı. Görünüşün gerçeklikten çok farklı olduğu, kimin dinozor olduğu,
kimin dinozor olmadığı bir kez daha anlaşıldı. Dinozorlar, kendi iç hesaplaşmalarını
ve özeleştiri süreçlerini de işletemedikleri için, evrimleşemedikleri ve
toplumsal gerçeklere uyum sağlayamadıkları için, nesli tükenen bir tür olarak
kaldı.
Gençlere örnek olan, geleceğin yolunu açan, umutsuzluğa karşı meydan okuyan Mümtaz
Soysal ise dalgalara ve fırtınalara aldırmadan, tutkuyla bağlı olduğu açık
denizlere, maviliklere ve özgürlüklere doğru yelken açtı.
Mümtaz Soysal
Yazarın Son Yazıları
DEM’in “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu raporu”, DEM’in gerçek siyasi çizgisini bir kere daha deşifre etmiştir.
Müzisyenlerin sahnedeki kıyafetlerinden ve danslarından dolayı gözaltına alındığı, tutuklandığı, hapis cezası aldığı ve müzik festivallerinin, konserlerin iptal edildiği, yasaklandığı ve insanların yaşam tarzlarına doğrudan baskıların uygulandığı bir ülkede, “uyuşturucuya karşı mücadele” adı altında yürütülen operasyonların gerçekten uyuşturucuya karşı mücadele amacıyla yürütülüp yürütülmediği tartışma konusudur.
Terör örgütü PKK’nin ve DEM’in talepleri, medyaya yansıyan açıklamalara göre, her ne kadar federasyon ve özerklik gibi unsurlardan söz etmese de Türkiye’nin üniter yapısına zarar verecek niteliktedir.
Demokrasi, halk egemenliğine dayalı yönetim biçimidir.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü Mustafa Kemal Atatürk’ün solcu olduğu tezi birçok kesim tarafından kabul edilmez ve genellikle tepkiyle karşılanır.
CHP’nin 39. olağan kurultayı, partinin ilkelerini, ideolojisini, kurumsal kimliğini özümsemiş olan parti üyelerinde ve seçmenlerde hayal kırıklığı yarattı.
Antik Yunan filozofları Platon’a ve Aristoteles’e göre yaşamın amacı iyi bir insan olmaktır ve iyi bir insan olmak da erdemli olmak anlamına gelmektedir.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan arasında sık sık bir karşılaştırma yapılır ve ikisinin de popülist ve otoriter liderler olduğu söylenir.
CHP’nin geçtiğimiz hafta açıklanan yeni parti programı taslağında çok önemli ve doğru açılımlar olmakla birlikte, çok ciddi ve önemli eksikler de bulunmaktadır.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Aydınlanma devrimlerinin öncüsü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve ilk genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi...
Türkiye’nin Orta Asya’daki Türki devletlerle, yani Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan ile tarihsel, kültürel, dilsel bağları olduğu halde, AKP iktidarı döneminde bu ülkelerle de ilişkiler geriledi.
Adından da anlaşılacağı gibi, iddianame, belli başlı iddiaları içerir, bir mahkemenin ve hâkimin hüküm veya beraat kararını içermez.
Bugün, Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü.
New York ABD’nin en büyük kenti olduğu gibi, dünyanın da en büyük kentlerinden birisidir.
CHP’nin emperyalizm destekli AKP’nin baskılarına karşı direndiği bir ortamda, sosyal demokrasi ile “altı ok” arasında bir karşıtlık yaratarak, CHP’nin kurumsal kimliği ve CHP’nin kurultay tarafından belirlenen parti programındaki temel ilkeleri sorgulamak, CHP’de ideolojik bölünmeye ve emperyalizme yarar sağlar.
Britanya, Fransa, Yunanistan ve İtalya, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını işgal ettiklerinde, Mustafa Kemal Atatürk işgal güçlerine karşı Kurtuluş Savaşı’nı başlatırken, Osmanlı İmparatorluğu’nun padişahı Vahdettin, önce Türkleri Anadolu’da küçük bir toprak parçasına sıkıştıran Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını, sonra da Atatürk’ün idam fermanını onaylayarak, işgalci ülkelere boyun eğmişti.
29 Ekim’de Türkiye Cumhuriyeti’nin resmen kuruluşunun 102. yılı kutlanacak.
Bir hükümetin, milletin desteğiyle değil, sözde “savcıları” ve sözde “hâkimleri” kullanarak, polisin, jandarmanın, gardiyanın, kolluk kuvvetinin, askerin ve emperyalizmin desteğiyle ayakta durması, o hükümetin tükenmişliğinin ve çaresizliğinin göstergesidir.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde Aydın ilinde yer alan Miletos antik kenti, felsefe ve bilim tarihi açısından, dünyanın en önemli kentlerinden birisidir.
Ortadoğu (“Middle East”) ve Kuzey Afrika (“North Africa”) bölgesi kısaca MENA olarak da anılıyor.
Emperyalizm bir komplo teorisinin ürünü değildir, bir olgudur, bir gerçektir.
Antik Yunan filozofu Platon’un dediği gibi, görünüşlerle gerçeği ayırmak, algılara aldanmamak, retoriğin esiri olmamak gerekir.
Anayasanın 34. maddesinin tanıdığı hakkı kullanarak “Gezi” protesto eylemlerine milyonlarca vatandaş katıldığı ve destek verdiği halde, onların içinden işadamı Osman Kavala, milletvekili Can Atalay, akademisyen-bürokrat Tayfun Kahraman, belgeselci-sinemacı Mine Özerden, yapımcıgazeteci Çiğdem Mater Utku, yapımcı-menajer Ayşe Barım, ne olduğu belli olmayan ölçütlere göre ayıklandılar ve tutuklandılar.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump bu hafta içerisinde 20 maddelik “Gazze Barış Planı”nı açıkladı.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın karşılıklı “dostlukları” ve birbirlerine duydukları “saygı”, dillere destan olacak nitelikte gelişmeye devam ediyor.
Türkiye’de muhalefetteki siyasetçiler, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, bürokratlar, akademisyenler, gazeteciler, yazarlar, yayıncılar, sanatçılar, öğrenciler hukuka aykırı biçimde tutuklanırken...
İsrail devletinin onlarca yıldır Filistin’i işgal altında tutması; Batı Şeria ve Doğu Kudüs bölgelerinin işgalinden sonra, Gazze’yi yeniden işgal etmesi ve bu bölgede 60 bini aşkın insanı katletmiş olması, yüz binlerce insanı da göçe zorlaması, ABD’nin desteğinde gerçekleşmiştir.
Türkiye’de insanların birçoğunda adalet, merhamet, vicdan, insaf, sevgi duygusu kalmadı.
Türkiye Cumhuriyeti gibi laik bir ülkede, o ülkeyi yönetenlerin Müslüman olup olmadığını tartışmanın bir anlamı yoktur.
AKP iktidarının Cumhuriyet Halk Partisi üzerinde uyguladığı hukuk dışı baskılar Türkiye için birçok olumsuz sonuç doğurmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin milliyetçi bir parti olup olmadığı her zaman tartışma konusu olmuştur. Çünkü milliyetçi olmak tam bağımsız olmayı ve emperyalizme karşı mücadele etmeyi gerektirir.
Siyaset bir dava, ideoloji ve ilkeler bütünü doğrultusunda, toplumu ve ülkeyi iyiye doğru geliştirmek ve dönüştürmek için yapılır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu, ana muhalefet ve birinci partisi olan CHP tarihinin en zor dönemlerinden birisini yaşıyor.
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı.
Sık sık laiklik karşıtı açıklamalar yapan Diyanet İşleri Başkanlığı yönetimi, son olarak, Kuran ayetine dayanarak, kadınların miras hakkında erkekle eşit olmadığına dair bir açıklama yaptı.
Cumhuriyetin, başka bir deyişle, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim biçiminin yıkılması ve onun yerine teokratik ve monarşik bir yapının kurulması, normal değil, anormal bir durumdur.
CHP’li Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun AKP’ye geçmesi bir ahlaksızlık ve erdemsizlik örneğidir.
CHP’de 13 Ağustos’ta başlayıp 7 Eylül’e kadar sürecek olan mahalle/ muhtarlık bölgesi kongreleri, sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin de geleceğini etkileyecektir.
7 Ekim 2023 tarihinde köktendinci terör örgütü Hamas’ın İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği terör saldırısından ve bini aşkın İsrailli sivilin bu saldırıda ölmesinden sonra, İsrail’deki Binyamin Netanyahu hükümeti, terörizme karşı orantısız güç ve şiddet kullanarak, Filistin’in Gazze bölgesinde, aralarında çocukların ve kadınların da olduğu, on binlerce sivil insanı katletti.
Türkiye’nin ekonomi, siyaset, laiklik, yargı, adalet, eğitim, sağlık gibi alanlardaki sorunlarına ek olarak, bir sahte üniversite diploması krizi de patlak verdi!