Gelecek Uygarlıklar: KimlereRağmen-Kimler Sayesinde?

11 Eylül 2012 Salı
\n\n\n

Siyasi gündemimiz, basın özgürlüğü, hapislerde çürümeye terk edilen aydınlar, dinsel veya etnik terör faşizmiyle boğuşmalar ve yüreğimizi burkan şehitlerden oluşurken, etrafımıza bir göz atalım: Şu, içinde misafir olarak yuvarlandığımız evrenin kaç milyar yıllık geçmişi olduğu bile polemik konusu... 14 milyar yıl geriye bakılabilirken, ışık yılı olarak 45 milyar yıl arkamızdaki bölgesel kalıntılara göz atabiliyor-muşuz! Big-Bang sonrası şekillendiği varsayılan ve milyarlarca galaksinin, trilyonlarca gezegeni barındırdığı bu Evrenin kurulum serüvenini CERN projesi araştıradursun, bu Evren’in C.Vsinin(!) en heyecanlı romanlardan daha gizemli olduğunu teslim etmemiz lazım. Tek tanrılı dinlerin iki bincik yılı henüz devirmiş geçmişleri, bu C.Vnin içinde henüz taze bir damla an kadar yeni.

\n

Hatırlatmaları çok uzatmayalım. Homo-Sapiensten Neandertale, ondan Lucyye inen yolda, milyonlarca yıla sıkışan evrim süreçlerinde gelişen insan, kendi dünyasının gelişim çizgisinde önce avlanmayı, ardından 1.5 milyon yıl önce ateşi, milattan dört asır önce de tekerleği buldu. İçinde yaşadığı şartlar çerçevesinde farklı yerlerde farklı uygarlıklar kurdu. İsa sonrası saydığımız yıllarda, buharlı makinenin icadı ile 19. yüzyılda gelen ulaşım ve endüstriyel imkânlar, fotoğraf makinesi, 1947de hâlâ tepe tepe kullandığımız transistor devrimleri geldi. Son 140 yıla sığan bilimsel ve teknolojik buluş furyasını bir yere bırakın, yalnız son 15 yıla göz atarsak, insan beyninin Evrenin içinde çok ayrıcalıklı bir noktaya doğru katlamalı ses hızıyla yükselmeye devam ettiğini görüyoruz. Bugün teknoloji deyince aklımıza gelen atılımlar listesine gerçekötesi hayal gücümüzü de ekleyerek beklentilerimizi oluşturabiliriz: Görünmez adam olmak, duvarlardan geçmek, ışınlanma ile seyahat etmek, Kemik romanımda dreamcorder adını verdiğim rüya kaydetme makineleri, farklı türlerin çiftleştirilmesinden doğacak hibrid canlılar, Güneş Sisteminden başlayarak Evrende yapılacak geziler, zamanı geri (ileri?) alabilme devrimi ve tıpta ölümsüzlüğe ulaşma çabaları, ilk akla gelenler. (Kusura bakmasınlar, Yıldız Teknikin geçen gün lanse ettiğiİslami bisiklet”, listemize dahil değil.)

\n

Peki bu kadarcık mı? Bu söz ettiğimiz çılgınlıklar, en fazla 150 yıl içinde tamamlanır. Peki ya bin yıl sonrası? Ya da giderek artan bu hız, 100.000 yıl sonra insanlığı nerelere vardırır dersiniz? İşte o bölgelerin gündem, tartışma alanı ve bulgularını bugün hayal bile etmemize imkân yok. Romanın zeki filozofları, Evrenin en farklı noktalarında saatte 200 kilometre ile giden insanların birbirleriyle konuşabileceklerini düşünebilirler miydi? Neandertal insanını bugün bir bilgisayar ekranının önüne koysanız ne düşünebilir ki? Peki geleceğin insanı, kütüphanelerimize nasıl acıyarak bakacak biliyor musunuz?80 yıllık ömürcüklerinde, bazen bir kitabı okumaya bir ay ayırıyorlardıcümlesi, acı bir sempati ve gülümseme eşliğinde saygıyla ifade edilecek. Dünyanın tüm kitaplarını karşılaştırmalı olarak beyne indirenler için, bu ilkel çabalarımıziyi niyet gösterisi olarak kayda geçecek. Peki 1 milyon yıl sonra mı? İşte o günlere bakışımız; ancak bir karıncanın başka bir galaksiye yollanacak yaşam ünitesinin son kontrollerinin yapıldığı anda bu dev gezer-kentin önünden geçerken düşündükleriyle kıyaslanabilir!

\n

Uzun lafın kısası, insanlık büyük ihtimalle -kendi pimini çekmezse- Evrenin sırlarını da çözecek, ortaçağ kavgalarını tarihin acımasız kavgalarının parçası haline de getirecek. Bunun ne anlamlara gelebileceğini bugün hiçbirimiz algılayamayız.

\n

Bugüne dönersek, yaşadıklarımız, ilkel kalıntıların son debelenmeleri, insanlığın koca serüveninin içinde, anlık bir yörünge kaybı... Hapislere terk edilen, öldürülen aydınlar ise Güneşin her gün ileri atılan ritminin nefes açıcısı kahramanlar... Onların tersine, Evrenin her noktasında, karanlıklara imza atanlar ise, kendi ayıplı Wikipedia yazarlıklarını üstlenmiş oluyorlar, hepsi bu... Ülkesine ve dünyaya kan, gözyaşı, seviyesizlik ve kin tohumu bırakan, anaları ağlatmaktan, kul hakkı yemekten zevk alan insanlar”! Bu serüvenin karaçıbanları onlar.

\n

Bir de Evrenin güldüğü, kucakladığı, aydın, devrimci yarınları hazırlayan ebedi devrimci liderler vardır. Gandhi gibi, Martin Luther King gibi, Atatürk gibi... Onların izlerini tarihten ne yapsanız silemezsiniz. Ne tarih tahrifatıyla, ne heykel yıkımıyla, ne de uyduruk yalanlarla... Onlar bu Evrende insanlığın aydın, devrimci, barışçı, eşitlikçi, dürüst önderleri olarak sonsuza dek hatırlanacaklar...

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları