Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Sen ağa ben ağa, bu ineği kim sağa?
Son zamanlarda Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk, sorunlara dair ilginç saptamalarda bulunuyor. İlki, 24 Ocak’ta Hürriyet Ankara temsilciliğine gerçekleştirdiği ziyaretten yansıyan şu ifadesi: “Üniversite öğrencisi sayısı çoksa o ülkede sorun vardır.”
İkinci saptaması da bağlantılı. Bu da hafta içinde basına yansıyan ifadesinden: “Sanayici bizden nitelikli ara işgücü istiyor. Herkes üniversiteli olmak zorunda değil. ‘Sen ağa ben ağa, bu inekleri kim sağa?’ durumu var yani.”
Adım adım bakalım. Bir ülkede üniversite öğrencisi sayısı çoksa o ülkede sorun mu vardır ya da sorun varsa, kaynağı başka mıdır?
Türkiye’nin de üyesi olduğu OECD’nin verilerine göz atalım. Buna göre Türkiye’de yükseköğretime katılma oranı, OECD ortalamasının hâlâ altında. Gelişmiş ülkelerdeyse katılım oranı ortalamanın da üstünde. Yine OECD 2019 verisi ile devam edelim. Buna göre OECD ülkelerinde 25-34 yaş arası grupta yükseköğrenim görüp bir işte istihdam edilenlerin ortalaması yüzde 84; bizdeyse yüzde 73. İtalya ve Yunanistan’ın ardından sondan üçüncüyüz. Bu oran, gelişmiş ülkelerde yüzde 90’a yaklaşıyor. Yani sorun üniversite öğrencisi sayısında değil, iş yaratabilmekte. Gelişmiş ülkelerde bu kadar çok öğrenci ve mezun varken sorun olmuyor da, bizde niye oluyor?
Batı’nın gelişmiş ülkelerinde durum böyle; peki Asya’da durum nasıl? Ekonomik üstünlüğün giderek Asya’ya kaydığı bilinen bir gerçek. OECD, G20 üyesi ülkeleri de katarak 2030 yılı yükseköğrenim mezuniyet oranlarına dair bir öngörüde bulunuyor. 2013’te bu ülkeler içinde 25-34 yaş arasındaki her 10 üniversite mezunundan 3’ü Çin ya da Hindistan’dandı; oysa yapılan hesaplamaya göre 2030’da her iki mezundan biri bu ülkelerden olacak. Elbette bu ülkelerin nüfusu fazla; ama bilime yatırımları da hızla artıyor. Demek ki ne Batı’da ne de yeni ekonomik merkezler haline gelecek Doğu’da “üniversite öğrencisi sayısı çoksa o ülkede sorun vardır” diyen var. Sorun, üniversite öğrencisi sayısı ya da nicelik çokluğu değil, Türkiye’deki üniversite sisteminin nitelik sorunudur. Bizde bilim, kayırmacılığa, oy avcılığına ve siyasi baskılara feda edildi; şimdi de bu niteliksizleştirme siyaseti duvara tosladı. Özeti budur.
Sayın Bakan’ın ikinci saptamasına bakalım şimdi de. Sanayici nitelikli ara eleman istiyormuş; herkes üniversiteye giderse bu işleri kim yapacakmış. Her şeyden önce soralım: Türkiye’nin eğitim sistemini kime göre belirliyoruz? Sanayicinin isteğine göre mi? Diyelim böyle: Sorun gerçekten eğitim sisteminde mi sadece, yoksa Türkiye’nin üretimden kopuk, finansa ve inşaata dayalı büyüme modeliyle mi ilgili? Sanayi üretimi son iki yıldır toparlanmakta zorlanıyor. Savunma sanayii ve yan kolları hariç, sektör sıkıntıda. Şimdi bir veri daha; bu kez TÜİK’ten. İki gün önce yeni işsizlik verileri açıklandı. 15 yaş üzeri nüfusta, mezun olunan okul türüne göre işsizlik oranları geçen yıla kıyasla en fazla nerede arttı? Bildiniz: “mesleki veya teknik liseler”. 2018’de “mesleki ve teknik lise” mezunları arasında işsizlik oranı yüzde 13.1’di; 2019’da bu oran yüzde 15.6’ya yükseldi. Sanayideki daralmanın etkisinden bağımsız mı bu hızlı artış oranı? Demek ki sorun herkesin üniversiteye gitmesi ve buna bağlı olarak da sanayicinin mesleki, teknik lise mezunu yetişmiş işgücü bulmakta zorlanması değilmiş.
Gelelim “sen ağa ben ağa, bu ineği kimler sağa” ifadesine. AKP devrinde Milli Eğitim bakanları bu ifadeyi çok sevdi. Daha önce Hüseyin Çelik de kullanmıştı. Yalnız, halk ağzıyla söylenmiş her söz, o sözün halkçı bir yanının olduğunu göstermez.
Birileri ağa olmayı sürdürecekse; bu durumda bu inekleri hangi çocuklar sağacak? Üniversiteye gitmeleri istenmeyen, mesleki ve teknik liselerde okuyup sanayide çalışması beklenenler. Zengin, durumları iyi, çocuklarına aileden gelen şartlarla iyi bir hayat sunabilecekler ya da siyasi, sosyal bağlarla üniversite mezuniyeti sonrası çocuklarının bir yerlere atanmasını sağlayabilecek olanlar, çocuklarını meslek lisesine göndermeyecekler elbette. Garibanın çocuğu gidecek bu okullara. Oysa garibanın çocuğu, ailesinin şartlarını aşabilmek, daha iyi bir eğitime ve yaşama kavuşabilmek için üniversiteyi umut olarak görüyordu. Şimdi “sınıf duvarları” kalın kalın çekiliyor önlerine. Kusura bakmayın ama çare bu değildir. “Sen ağa ben ağa, bu inekleri kim sağa?” sözü; “İşçisin sen işçi kal, giy dedi tulumları” şarkısının bugüne tercümesidir. Üreten; bilime ve emeğe değer veren; eğitim yoluyla fikri ve vicdanı hür, eleştirel nesiller yaratan bir Türkiye; çare budur.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke