Ercan Yeşilyurt

Yakışıyor Olmak

29 Mart 2010 Pazartesi

İnsanların en çok dikkat ve ifade ettikleri şeydir yakışıyor olmak”. Düğünlere gittiklerinde hemen yorum yaparlar; bu kız oğlana yakışmış ya da yakışmamışdiye. Yolda yürürken bile insanların kıyafetlerini incelerler, giydiklerini ve aksesuvarlarını yakıştırmış mı diye. Birilerinin evine gittiklerinde hemen araştırmaya girişirler eşyalar, perdeler, aksesuvarlar, renkler birbirine yakıştırılmış mı diye. Anlayacağınız halk arasındayakıştırma merakıçok fazladır.

Aslında bakarsanız, insanlarımız makam ve mevkilere de fazla değer verirler ve derler ki, bu adam bu koltuğa yakışıyor ya da hiç uymadı. Anlayacağınız bu konuda herkesin bir görüşü mutlaka vardır. Sorarsanız hemen söylerler de; bu vali yakıştı, bu polis şefi yakıştı diye. Bu yargı, bilgi ve bilinç işidir de. İnsanlar makamı da, orada oturanı da kendi ölçülerine ve değerlerine göre değerlendirir ve karar verir.

Ben kendimi iyi tanıyan birisi olarak, Diyanet İşleri Başkanlığına hiç yakıştıramam. Beni tanıyanlar da yakıştıramazlar. Sosyal çevrem, eğitimim, siyasi duruşum ve dine bakışım uymaz diyanete.

Bu ölçülerle bakarsak ülkemizdeki yönetim sıkıntısını kavrayabiliriz. Ülkenin niye doğru dürüst yönetilemediğini anlarız. Devrimle (zor yoluyla) kurulmuş Cumhuriyetin kurucu iradesinin kurallarına ve duruşuna bağlı insanlar oturmalı yönetim kademlerinde. Bu kural dünyanın bütün ülkeleri için geçerlidir. Değerlerine uyup girmek istediğimiz Avrupa Birliği ülkelerinde papaz eğitimi almış birisi vali, başbakan, başhekim, devlet başkanı olmaz. Böyle bir şey yasak olduğu için değil. Kimsenin aklına gelmez, uygun da düşmez diye. Zaten gelişmiş toplumlarda kandırıkçılık ve dincilik prim yapmaz. Ben bugüne kadar, büyüyünce ne olacaksın, diye sorulduğunda İmam olacağımdiyen bir çocuğa hiç rastlamadım. Aydın Boysanın deyişiyle demokrasi, dolandırıcılığa dönüştüülkemizde. Her şey gibi demokrasiyi de hak ediyor olmak gerek. Bugüne kadar yapılan seçimlerin sonuçlarına bakarsanız sanki Biri beni (bizi) kandırsındiye oy kullanılmış gibidir.

Doksanlı yıllarda Tansu Çiller başbakandı. Çiller, Demirelin siyasi hayatımıza kattığı bir değerdi. İngilizce düşünüp Türkçe ifade etmeye çalışırdı söyleyeceklerini. Bir gün Mesut Yılmaz çok kızmış ve Bir başbakan böyle konuşur mu?demişti. Yani bir başbakanın böyle konuşmaması gerektiğini söylemişti.

İnsanların bulundukları makamların bir bağlayıcılığı vardır. O makamlarda gelenekler oluşturulmuştur, daha önce oralarda oturanlar tarafından.

Toplumsal bütün ilişki ve olaylarda yakışıyor olmageleneği ya da değeri oluşmuştur. Müslüman böyle davranmaz ya da devrimci böyle konuşmaz gibi değerler vardı ve ciddi baskı aracı olmuştu eskiden. Bu ölçüler insanları disipline ederdi, ciddi yaptırım gücü vardı. Çok hızla değişen toplumumuzda bu değerler yok oldu.

Eskiden belli değerlerle tarif ettiğimiz insanlar için O bunu yapmazdiyebiliyorduk, yakıştıramıyorduk. İşte bu büyük ölçüde yok edildi. Sanki şimdi herkese her şey yakışıyor görüntüsü oluştu ve bütün sıkıntı da buradan çıkıyor.

Toplumun ya da ülkenin yönetilemez oluşu işte bu yakışmıyor olmaktangeliyor. Demirel, Kenan Evren ve tüm sağcılar, 1961 Anayasasını Türkiyeye yakıştıramıyorlardı. Biz solcular da 1982 Anayasasını ülkemize, insanımıza, kendimize yakıştıramıyoruz.

Lazın ifadesiyle: sen anladin oni!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İmran Öktem Olayı 2 Şubat 2014
Açıklık Çözer 19 Ocak 2014

Günün Köşe Yazıları