Hüseyin Baş

Bir 'Deja Vu' Sendromu Daha ya da Filistinin Bitmeyen Çilesi...

30 Mayıs 2011 Pazartesi
\n

İsrail-Filistin barışı kırk yılı aşkındır ne zaman gündeme gelse insan biz bu filmi kaçtır görüyoruz diye düşünmeden edemiyor. O kadar ki, sözü edilen barış görüşmelerinin hazırlanışı, belli bir noktaya geldikten sonra düzineyle bahaneyle rafa kaldırılışındaki benzerliklere bakıldığında birbirlerinin tıpatıp kopyası birer şablondan ibaret olduğunu görmek için kâhin olmaya gerek yok. Yakın tarihteki W. Bushun iki Annapolis konferansı ve Başkan Obamanın aynı yöndeki girişimlerine bakıldığında sözü edilen şablonu kolaylıkla görmek mümkündür. Ancak Başkan Obamanın son girişimi W. Bushun iki Annapolis konferansına göre, en azından görüşmelerin şansı açısından daha elverişli önkoşullarla başlamıştı. Netanyahu, Filistin otoritesi başkanı Mahmud Abbasın kolonizasyonun belli bir süre için dondurulması isteğini kabil etmiş, dolayısıyla da bu, görüşmelerin geleceği açısından umut verici olarak görülmüştü. Ne ki, ikinci konferansta Netanyahu bu konudaki moratoryumu uzatmayı reddederek barış görüşmelerinin sonunu getirmiş, zaten sorunun çözümüne pek hevesli olmayan W. Bush da çark edip İsraile hak vermiş ve barış, bilmem kaçıncı kez başka bahara ertelenmişti.

\n

Oysa bugün Netanyahu bir dizi yeni engellerle görüşmelerin başlamadan rafa kaldırılacak duruma gelmesini sağlamıştır. Aslında İsrail Başbakanının Başkan Obamanın 1967 savaşı öncesindeki sınırlar içinde Birleşmiş Milletlerce de kabul görecek bir Filistin Devletinin kurulması ile ilgili açıklamalarına Amerikan Kongresinde yaptığı konuşmada karşı çıkarak, onun da tıpkı W. Bushun yaptığı gibi çark edip Başkan Obamayı 1967 sınırları içinde, Doğu Kudüs başkentli bir Filistin devleti kurulması konusunda geri adım atmak zorunda bırakmıştı. Başkan Obamanın sözlerinden birkaç gün arayla çark etmesinin nedenleri arasında o sıralarda toplanan ABDnin en güçlü Yahudi lobi örgütü AlPACın etkisinin rolü olduğu ise kimse için sır değil. Ancak Netanyahunun Obamaya karşı sert çıkışı ve başkanın geri adım atması, kanımızca görüntüden ibarettir. Ayrıca daha çok da Netanyahunun bu kez barış konusunda fena halde zora düştüğünü göstermektedir. Zira sonbaharda toplanacak BM Genel Kurulunda bir Filistin devletinin kabul edilmesinin güçlü bir ihtimal olması da tıpkı Gazzedeki yönetimle Batı Şeriadaki Filistin otoritesi arasında varılan birleşme kararı gibi aşırı sağ ve dinci partilerle olan koalisyonun çöküşünü hızlandıracağını gündeme getireceği İsrail Başbakanının endişeleri arasında görünmektedir. Bütün bunlar İsrail Başbakanı Netanyahunun barış görüşmelerinin başlamasına bile ters baktığını göstermektedir. Gazzedeki Hamas yönetimi ile Ramallahtaki Filistin Kurtuluş Cephesinin birleşme kararını barış yönünde bir gelişme olarak görmek yerine yangına körükle gider gibiFilistin otoritesi barış istiyorsa Hamasla birleşme kararını yırtıp atsın diyen İsrail Başbakanının salt bu bile, bırakın barışın sağlanmasını, barış görüşmelerinin başlamasına bile tahammülü olmadığını ortaya koymaktadır. Aklı fikri silah zoruyla ele geçirilen Filistin topraklarını ebediyen sahiplenmek olan bu tür bir başbakanla barış zor görünüyor. Ayrıca Netanyahu Hamasın Mısırdan İngilizlerin karşı koymasına rağmen Filistini bölmek amacıyla Gazzeye gelmelerinin yolunu açan, sonrasında da el altından İrandan, Suriyeden yardım alarak ambargodan aç ve ilaçsız Gazze halkına yiyecek dağıtarak seçimleri kazanmasının ortamını hazırlayan sanki kendileri değilmiş gibi dün bizzat böldüklerine bugün birleştikleri için karşı çıkmaktadırlar.

\n

Ne ki kesin olan Başkan Obamanın Arap Baharıardından gelmesi olası yeni Ortadoğuda Amerikan çıkarlarının Arap Baharıyla yakınlaşmasını sürgit salt İsrailin tutucu kesimlerinin düşüncelerine göre dizayn edilmesine izin vermesi, kuşkusuz, beklenemez.

\n

Diğer taraftan Filistin Devletinin BM tarafından üyeliğe kabul edilmesi de hafife alınmaması gereken bir gelişme olarak görünmektedir. Başkan Obama için Filistin Devletinin BM Genel Kurulu tarafından kabulünü veto etmesi ise uzak bir ihtimal olarak görünmektedir. Zira 1967 sınırları baz alınarak bir Filistin Devletinin kurulmasının bizzat Başkan Obama tarafından açıklandığı bilinmektedir. Kaldı ki Birleşik Devletler, BM Güvenlik Konseyinde Filistin Devletinin tanınmasını veto etse bile, 1950 yılında kabul edilen bir karara göre sürekli üyelerden birinin vetosuyla BM etkisiz kaldığı durumlarda Genel Kurula Güvenlik Konseyinin yetkilerini kullanma imkânı sağlamaktadır. Başkan Obamanın barış girişimi, daha başında çıkmaza girmiş görünse de kaderi öncekilerden farklı olması güçlü bir ihtimal olarak görünmektedir. Obama henüz havlu atmamıştır. Bir Filistin devletinin eylülde BM Genel Kurulunda kabulüyle de barış girişimi ivme kazanacaktır. Barışın salt Filistin halkı için değil, İsrail halkı, dahası tüm Ortadoğu için de gerekli olduğu unutulmamalıdır.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tunus Nereye?.. 12 Mart 2012

Günün Köşe Yazıları