Leyla Tavşanoğlu

Seçilmem şoke etti

11 Mayıs 2014 Pazar

AER Başkanı Hande Bozatlı, Avrupalı kurumun Türkiye’yi hafife aldığını söylüyor:

Tarihinde ilk kez Avrupa Bölgeler Meclisi (AER) başkanlığına AB ülkeleri dışından bir ülkeden, Türkiye’den hem de bir kadın seçildi. Dr. Hande Bozatlı bu önemli göreve Mayıs 2013’te seçilmesine rağmen kamuoyunda çok fazla duyulmadı. Hande Bozatlı’yla, kendisine tepkili olan Avrupalı siyasi ve bürokratlarla nasıl çalıştığını konuştuk.
- Sizin doktorluk yanınızı biliyorum da siyaset nereden çıktı?
H.B.- Bakın, benim esas mesleğim şu anda sürdürdüğüm kariyerim. Aynı zamanda da eğitimini aldığım geçim kaynağım. Ailemizden gelen geleneksel yapı hekimlik. Ama bunun yanında bu ülkenin yetiştirdiği, yatırım yaptığı bir kişi olarak bazı sosyal ve siyasi sorumluluklarım olduğunu da düşündüm.
Liseden bu yana arkadaşım olan Dr. Sema Ramazanoğlu vasıtasıyla yerel yönetimlerde siyasete başladım. Şu anda hem hekimliği hem siyaseti full time yapıyorum. Aldığım eğitimin getirdiği alışkanlıklarla yaptığım işin her zaman en iyisini yapmak istiyorum.
- İyi de bu tempo yorucu olmuyor mu?
H.B.- Yorucu olmaz olur mu? Ama bir işi ya tam yapacaksınız ya da hiç. Dolayısıyla iki işi de tam yapmaya çalışıyorum. Yorulsam da bundan mutluluk duyuyorum.
Siyasete gelince... Yerel yönetimlerde İstanbul İl Genel Meclisi üyeliği ve başkanvekilliğiyle başladım. Ardından Avrupa Konseyi delegeliği geldi. 35 Avrupa ülkesinden toplam 240 bölgesel yönetimin üye olduğu Avrupa Bölgeler Meclisi’nde (AER) İstanbul’u temsil etmekle görevlendirildim. Orada önce kültür, eğitim, gençlik dış ilişkiler komisyonu başkanı ve AER Başkan Yardımcılığı’na, Mayıs 2013’te Başkanlığı’na seçildim.
- AER’in önemini anlatır mısınız?
H.B.- AER, Avrupa’da ve dünyada büyük stratejik önemi olan, Avrupa’nın bölgesel yönetimlerdeki en önde gelen resmi kurumu. Türkiye’de çok bilinmemekle birlikte merkezi hükümetlerden bağımsız olduğu, onlardan hiçbir destek almadığı için rahatlıkla Avrupa’daki merkezi hükümetler aleyhine de kampanya yapabilen bağımsız bir siyasi kurum. Avrupalıların çok stratejik önem verdikleri bu kurumun başına bir Türk başkanın seçilmesi çok büyük şok etkisi yarattı. Seçim günü Paris’in Ile de France bölge meclisinde aleyhimize demeçler verildi. İnternet bağlantılarımız kesildi. Su bile vermediler. Seçimlere itiraz ettiler. Önceleri şaşırsam da kurumu iyi tanımaya başladıkça o tepkilerin neden verildiğini çok iyi anlamaya başladım. Bölgesel yönetimlerde Avrupa’nın en büyük resmi ve bu kadar bağımsız, bölgelerin haklarını, demokrasiyi savunabilen bir kurumun ilk kez AB dışında başkanı olmuştum. AB’nin genişlemeden sorumlu komiseri Stefan Füle, AB Komisyonu Başkanı Barroso, Bölgesel Yönetimlerden Sorumlu Komiser Johannes Hahn, AB’ye tam üyelik sürecinde sürekli Türkiye’yi eleştirirlerken kendi bünyelerindeki kurumun başındaki bir Türk şimdi onları eleştirmeye başladı. Avrupa Türkiye’ye bazı konularda ders vermeye çalışsa da bugün yerel ve bölgesel yönetimlerde büyük bir gerileme içinde.
- Neden?
H.B.- Merkezi hükümetler, yerel yönetimlerin bütçelerini bir hayli kısıtladı. Fransa da dahil olmak üzere yerel ve bölgesel yönetimler bundan epeyce şikâyetçi. Fakat kaderin cilvesine bakın şu anda bir Türk, Fransız bölgesel yönetimlerini Fransız hükümetine karşı savunuyor. Bu Türkiye için müthiş bir lobicilik faaliyeti.

Başkanlık seçiminde bölge meclisinde Aleyhimize demeçler verildi.İnternet bağlantımız kesildi.Seçimlere itiraz ettiler.Bir Türk’ün Avrupa Bölgeler Meclisi’nin başkanı seçilmesi onlarda şok etkisi yarattı.

Kaderin cilvesine bakın şu anda bir Türk Fransız bölgesel yönetimlerini, Fransız hükümetine karşı savunuyor. Lobi faaliyetlerine kucak dolusu paralar dökersiniz ama bir Türk’ün Fransız bölgelerini bizi eleştiren merkezi hükümetlere karşı savunması çok hoş bir görüntü oluyor.

  

AB Türklerden ürküyor

Bir-iki kişi değil, bu tür görevleri çok fazla sayıda Türk’ün üstlenmesi lazım. Bunu başarırsak Türkiye’nin önünü kimse tutamaz
- AER Başkanlığı’nızda zorlandığınızı düşünüyorum. Ne gibi güçlüklerle karşılaştınız?
H.B.- İlk başta çok zorladılar. İnanılmaz tepkiler aldım. Fransız bölgelerinden ayrılanlar oldu. Ama o zorlu süreçte Avrupa diplomasisini çok iyi anlamaya başladım. Sonuçta şunu gördüm. Biz Türkler çok kültürlülüğü Avrupalılardan çok daha fazla kucaklayan bir toplumuz. Onlar sözde demokrasiden, çok kültürlülükten söz ediyorlar. Ama her zaman için milli çıkarlarını bir tarafa ayırıyorlar.
AER dediğim gibi bölgesel yönetimler; merkezi yönetimleri savunan bir kurum değil. Fransız Komünist Partisi’nin kurucularından olan ve AER’de şu anda çalışan bir kişi, aşırı sağcı Le Pen’in partisinin bir üyesiyle bana gelip “Sekreterliğini yaparım” dedi. Avrupalılar uzun vadeli strateji yapıyorlar. Fransızın aklının gerisindeki şu: Bu Türk nasılsa günün birinde bu kurumun başından gider. Ama bu kurum bizim. Sahip çıkmalıyız.
Demin, bana tepki olarak Fransa’dan kimi bölgelerin AER’den ayrıldığını söylemiştim. Onların temsilcilerine, “Her ayrılan Fransız bölgesine karşılık Türkiye’den iki-üç bölge olarak geleceğiz” dedim. Bayağı ürktüler. Özetlemek gerekirse Türklerden ürküyorlar.
- Türklerden ürkebilirler de Türk tarafında da bu ürküntüyü körükleyecek marifetlere imza atılmıyor mu?
H.B.- Aslında ülkemizin kıymetini daha iyi bilmemiz, toplum olarak birbirimizi daha çok kucaklamamız lazım. Kendi içimizde birliğimizi korursak kimse bizi tutamaz.
- Peki, AER Başkanlığı’na seçilirken çok zorlandığınızı söylediniz ama sonuçta sizi seçtiler. Ne gibi faktörler seçiminizde rol oynadı?
H.B.- Kişisel temasların dışında son on yıldır Türkiye’nin ekonomik istikrarı bunda önemli rol oynadı. Avrupalı paraya çok saygı duyuyor. Türk ekonomisinin iyi olması Avrupalı için önem taşıyor. Kendi kaynakları tükendiği için çevreden ne toplayabilirize bakıyorlar. Bir de AER Başkanlığı için Mayıs 2013’te yapılan seçimlerde Sayın Başbakan’ın bana büyük desteği oldu. Benim lobimin yapılması için gereken her türlü direktifi verdi.
Ayrıca, bir, iki kişi değil, bu tür görevleri çok daha fazla sayıda Türk’ün üstlenmesi lazım. Bunu başarırsak Türkiye’nin önünü kimse tutamaz.
- İki hafta önce Ukrayna’ya, orada neler olduğunu görmeye gittiniz. Ama duyduğum kadarıyla AER’den sizden başka Ukrayna’ya giden olmamış. Neden?
H.B.- Avrupa Ukrayna’daki olaylarla ilgileniyormuş gibi yapıyor ama çok geç kaldı. Yavaş davrandı. Galiba biz Türkler daha cesuruz. Daha mücadeleci bir coğrafyadan geldiğimiz için bu tür ortamlardan daha az korkuyoruz. Olayların çok alevli ike
Ukrayna
Başbakan Yardımcısı tarafından davet edildim. Belçikalı genel sekreterime benimle gelmesini söyledim. Ukrayna’ya giderken yanımda güvenlik görevlisi götürmem gerektiğini söylediler ama onlara şu karşılığı verdim: “Merak etmeyin genel sekreterim beni yeterince korur, güvenliğimi sağlar.”
İkimiz gittik. Başkent Kiev’de Avrupa Komisyonu’nun ofisini ziyaret ettik. Bölgesel yönetimlerden sorumlu başbakan yardımcısıyla görüştük. Ukrayna merkezi yönetiminin bölgesel yönetimleri geliştirmek için ortağı AER olmuştu. Daha sonra Kharkiv’e gittik. Kharkiv valisiyle bir işbirliği sözleşmesi imzaladık. Vilayet binası askerler tarafından korunuyordu. Binanın kapıları, camları kırılmıştı. O durumda toplantımızı yaptık. Toplantıda belediye başkanı da vardı. Oradan ayrılışımızın ertesi günü belediye başkanını sırtından vurdular.
- Ukrayna açık açık bölünüyor mu?
H.B.- Pek çok hata yapıldı. Örneğin, Gürcistan’da 2008’de olaylar patlak verdiği zaman Avrupa atik davranıp erken harekete geçseydi Rusya bu yaptıklarını yapamazdı.
Ne acıdır ki Ukrayna şu anda hem siyasi hem de ekonomik olarak Rusya’ya karşı direnebilecek güçte değil. Savaşta olduklarını söylüyorlar ama böyle bir savaşta Rusya’yla mücadele edebilecek orduları yok. AER olarak Ukrayna’nın yanında olduğumuzu hatırlattık. Şimdi Komiser Füle’nin Ukrayna için kurduğu bir çalışma grubu var. Orada yer almak talebinde bulundum.
- İyi de AB’yle henüz bir bağı olmayan Ukrayna’yla nasıl ilgileneceksiniz?
H.B.- Bizim AER olarak coğrafyamız çok geniş. Sadece AB değiliz. Batı’da Azor adalarından en doğuda Tataristan’a kadar uzanıyoruz. Tataristan’a AB’nin Rusya’ya ambargo nedeniyle gidemeyebiliriz. Putin’in kabinesiyle randevumuz da herhalde iptal olacak.
- Türk olduğun halde bir yıl önce bu kadar önemli bir Avrupa kurumunun başına seçilmenizin bizim kamuoyuna pek yansımamasını nasıl karşılıyorsunuz?
H.B.- Türk kamuoyu sanıyorum o kadar günlük sorunlara odaklanmış durumdaki böyle önemli bir çalışma ilgi çekmedi.
Oysa bir Türk, bir AB kurumunun başında Avrupalılara ders vermeye başlıyor. Bunun neden kamuoyunun ilgisini çekmediği beni çok şaşırtıyor.

P O R T R E

DR. HANDE BOZATLI
Yükseköğrenimini Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yaptıktan sonra uzmanlığını Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nden aldı. Aynı üniversitede o dönem kadro açılmadığı için çok istediği halde akademik kariyer yapamadı.
Bir ilaç
firmasının bir süre medikal direktörlüğünü yürüttü. 1993’ün sonunda yine tıp doktoru olan eşiyle kozmetik cerrahi ve dermatoloji kliniğini açtı. Kendi alanındaki her konuyu ilk yapmayı amaçlaması nedeniyle 1994’te botoks yöntemini, daha sonra da dolgu maddesini Türkiye’de uygulayan ilk doktor oldu.
2009’dan sonra
yerel yönetimlerde İstanbul İl Genel Meclisi üyeliği ve başkanvekilliğiyle siyasete girdi. Daha sonra uluslararası alanda yoğunlaştı.
Şu anda Avrupa
Konseyi delegesi.
Avrupa
Bölgeler Meclisi (AER) Başkan Yardımcılığı yaptı. 2013’ten beri AER’in başkanı.
AER
tarihinde AB üyesi olmayan, üstelik Türkiye’den ilk başkan.   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tedavi olsunlar 1 Mart 2015

Günün Köşe Yazıları