Müjdat Gezen

Selam

07 Ekim 2024 Pazartesi

Günümüzün modalarından biri oldu: Başkalarını kötüleyerek prim yapmak. Birinin omzuna basarak yükselmek. Dedikodu yapmak. İşte o nedenle hep çocukluğumu özler dururum. Böyle şeyler yoktu o zaman. Düz yaşadık biz. Hilesiz hurdasız, dümdüz. “Çocukluk özgürce çember çevirebilmektir” demiştim yıllar önce. Bizim zamanımızda başka oyuncak yoktu ki. 

Memleketin birinde hükümetten biri karşısındaki seçmenle konuşuyormuş. Laf lafı açmış. Hükümetten olan demiş ki: “Ben beş para etmeyen birine selam vermem.” Vatandaş da demiş ki: “Ben veririm. Merhaba.” Ne güzel ki bizi yöneten siyasetçilerimizin çoğu bu selam alıp verme muhabbetinden uzak kalitede insanlar. TBMM TV oturumlarını izliyorum. Ne kibar insanlar, ne tatlı, ne kültürlü yaratıklar. Bunların büyük bir bölümünü selamlıyorum. 

MARADONA

Maradona çok ünlü bir futbolcuydu. Maradona öldü. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu idi. Çok kısa sürede unutuldu gitti. Ünlü futbolcular, ünlü atletler, ünlü tiyatrocular... Buraya pek çok kategori daha sığdırabiliriz. Öldükten sonra yaşayacak bir şeyler bırakamaz bu işleri yapanlar. Futbolcu ölmüş. Biter her şey. Tiyatrocu ölmüş. Biter her şey. Geriye kalıcı bir bırakıt olmamıştır. Ama Edison öldükten sonra da hâlâ günümüzde yaşıyor işte. Shakespeare de öyle. Atatürk, Fatih Sultan Mehmet... Bunlar öldükten sonra da yaşayanlar bölümündedir. Bazı kişiler böyledir. 

MAHALLE

Sizin mahallede arsa yoksa çocukluğunuzdan bir şeyler çalınmış demektir. Mahalle kültürü arsa ve direk altı muhabbetiyle başlar. Oradadır bütün hikâye. Arsada top oynarsın. Oyunlar oynanır. Direk diplerinde toplanılır yemek sonrası. O loş ışık birden aydınlatıverir direğin altındaki sohbeti. Orada konuşulur pek çok şey. Direk altı sohbetleri yoksa, arsa yoksa, çocukluğunun, gençliğinin eksik olduğunu bil. Kız çocukları için de kapı önleri öyleydi. Evcilik oyunları orada oynanırdı. Mahalle kültürü yoksa pek çok şey eksik kalmıştır. Komşuluk eksiktir, dostlukların başlangıcı yarım yamalaktır. Arsaları, direk diplerini unuttu toplum. Ekmek derdine düşünce, dış ve iç göçler pompalanınca iş buraya geldi sonunda. Leyla bütün apartmandakilerle komşu, görüşüyor. Mahalledeki herkesi tanıyor. Beni de zaman zaman ortak ediyor bu konuya. Yoksa bittik. 

ÇALINMIŞ DÜŞÜNCELER

Okuduklarını söylem haline getiren tipler vardır. Okuması güzeldir de onları kendi fikirleriymiş gibi dile getirmesi ne fenadır. Defterime not etmişim: “Bu dedikleriniz çalınmış düşünceler, sizin kendi fikirleriniz yok mu?” Arada belki ben de kaçırıyorumdur kaynak belirtmeyi. Ama mutlaka o düşünceyi kimden veya nereden aldığımı söylerim. Çünkü bana ait değil ki. Sizin hiç kendi fikriniz yok mu? Hadi bazı seçmenlerin yok. 

‘KADINA ŞİDDETE HAYIR’

İngiltere’de, İsveç’te, Hollanda’da, Avustralya’da, Japonya’da böyle bir sloganla karşılaşsanız ne düşünürsünüz? Demek ki burada kadına şiddet uygulanıyor. İnsanın aklına ilk bu gelir. Oysa adı geçen ülkelerde ve pek çok ülkede daha böyle bir şeye rastlayamazsınız. Bu bize ait bir slogan. Statlarda, sokaklarda, yetmiyormuş gibi bir de televizyondaki sosyal çekimlerde işadamları adı altında birtakım kişiler çıkıp söylendiler: “Yapmayın, kadına şiddet doğru değil.” Buna benzer acayip sözler. Artık dünya küçüldü. Televizyon denen şeyi dünya izliyor. Bunu yurtdışında izleyen yabancılar önce anlamayacaklar. Sonra birilerine tercüme ettirecekler. Ne sonuca varacaklar peki? Açıkça Türkiye’de kadına şiddet uygulanıyormuş. Biz de kendi televizyon reklamlarından öğrendik. Diyebilirsiniz ki: “E zaten haberlerde, magazinlerde, basında hep çıkıyor böyle haberler.” Çıkıyor ama sosyal reklam olarak dile getirilmiyor. Bireysel olarak algılanıyor. Bunu alenen film yapıp izlettirmek onur kırıcı değil mi? Ben bir kadın derneği yöneticisi olsam karşı çıkarım buna. 

Atatürk diyor ki: Sosyal hayatın kaynağı çağdaş aile hayatıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Elif 9 Aralık 2024
Hastaneler 2 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları