Mümtaz Soysal

Kanser ve Hukuk

21 Şubat 2014 Cuma

YILLAR öncesi... Hangi yıl olduğunu hatırlayıp kaç yıl olduğunu hesaplamak bile zor. Ama o insanın yarattığı sıcaklık ve hayranlık öylesine içten ve derinden duyulmuş olmalı ki, bellekten hiç silinmiyor. Anadolu ortasının o kentindeki üniversitenin yeni rektörüydü. Genç yaşına karşın sanki orayı çok eskiden beri biliyormuşçasına her şeyi eski haliyle biliyor, kendisi işbaşına geldikten sonra hepsini çok kısa zamanda nasıl değiştirdiğini, öğrencilerin ve halkın beğenisini nasıl kazandığını inanılmaz bir coşkuyla ama hiç açığa vurmadığı bir gururla anlatmaktaydı. Anlatmasa bile, gösterdiği sınıfları, çalışma salonlarını, kütüphaneyi gezerken hemen anlaşılıyordu ki üniversiteye yeni bir hava ve taze bir dinamizm gelmişti.
Dün, radyonun öğle yayınında nihayet “tahliye” edileceği haberi okundu. İyi olup hastaneden “taburcu” edilen hastaların veya yatılı okuldan “yaz tatili”ne çıkan öğrencilerin sevincinden çok farklı olarak, bilinmeyen bir hastalığa tutulan ve “müstahak” olup olmadığı tartışma konusu olabileceği söylenenlerin hissedebileceği bir duygudur bu: “İçeri”yi yaşamak ile “dışarı”yı düşünmek arasındaki başkalıkları düşünüp durmak sona erecek ve tersine olacakmış sanılan yeni bir süreç başlayacaktır. Başka bir deyişle, “açık ve kapalı mekânlar arasında gidip gelmek insanı ister istemez biraz filozof yapar sözüne inanmaya başlayıp daha az tedirgin bir yaşam sürdürür” diye bakmak mı gerekir böyle bir sürece?
Yok, hayır. Birtakım hukuk hastalıkları söz konusudur ve onların mutlaka tedavisi gerekir. Adalet sistemimizde vaktiyle bir süre dengesiz bir dönem yaşadığımız ve terazilerin şaşarak yaptırımların, daha açıkçası cezaların şaştığı kesindir. O şaşkınlığının sonuçlarını düzeltmeden sanki hiçbir şey olmamış gibi uzunca bir süre aynen tekrar edilmesi de katmerli bir yanlış olmuştur
Şimdiki “tahliye” sevinci onunla hiç ilgili olmasa da bu vesileyle bütün sistemi gözden geçirmek artık ihmal edilemeyecek bir zorunluluktur.
Çok değerli bir bilim adamımıza çektirilmiş bir acının vebalini ya da günahını hiç değilse böyle ilgisiz bir tahliye sevinciyle silmek pek yakışık almıyor ama, herhangi bir telafi ya da özür dileme töreni önermek de içinden gelmiyor insanın.
Tek teselli, artık çok geç de olsa, kanserin hukuku öldürememiş olmasıdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çelişki Korkusu 19 Mart 2014
Acı 14 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları