Yüksek Seçim Kurulu’nun Tarihsel Sorumluluğu - Prof. Dr. Rona AYBAY
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Yüksek Seçim Kurulu’nun Tarihsel Sorumluluğu - Prof. Dr. Rona AYBAY

12.05.2021 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

En başta, 75 yıl öncesinden bir anı. TBMM 10 Haziran 1946’da seçim kararı almış, 21 Temmuz’da bütün yurtta milletvekili genel seçimi yapılıyor. Bu, Cumhuriyet tarihinin, birden çok partinin katılımıyla yapılan ilk milletvekili genel seçimi olacak.

Muş’un Varto ilçesinin ortasındaki alana, kasabanın tek seçim sandığı kurulmuş. 31 Mayıs sabaha karşı büyük bir depremle sarsılmış olan kasabada, binaların tamamına yakını yıkılmış durumda, 833 kişi enkaz altında can vermiş. Bu ortamda, seçim sandığı için uygun bir bina bulunmadığı için sandık, açık havada, ulu bir ağacın altında bir masanın üzerine konulmuş.

Ben, ilkokul son sınıf öğrencisiyim ama bizim okul da yıkıldığı için son bitirme sınavımız yapılamamış. Sınıf arkadaşlarımızdan sağ kalanlar ve başka çocuklar, seçim sandığının çevresinde dolaşıyor, Temmuz sıcağında terleyerek kendimizce oyunlar oynuyoruz.

Sandığın başında birkaç görevli var. Önlerindeki seçmen listeleri gibi kâğıtlar uçmasın diye üzerlerine taşlar konulmuş. Okuma yazma bilmeyenlerin parmak basması için ıstampalar da düşünülmüş ama oy kullanmaya gelen yok gibi.

PARMAKLARIMIZ STAMPA…

Saatler ilerliyor, durum değişmiyor, gelen giden yok. Sonunda görevliler, çevredeki çocukları çağırıyor, parmaklarımızı ıstampayla ıslatıp, listeye rastgele basıp CHP’nin oy pusulalarını sandığa atıyoruz. Zaten, başka tür bir oy pusulası da yok ortada. Önce bir iki parmak derken bütün parmaklarımız ıstampa mürekkebine bulanıyor. Bu oyun çok hoşumuza gidiyor. Sonraları biz, listelere rastgele parmak basmayı sürdürüyoruz, görevliler de oy pusulalarını sandığa dolduruyor. Sonuç: Bir tek bile fire yok, sandıktan silme CHP oyları çıkıyor!

Sonradan duyduğumuza göre komşu ilçede bayağı sıkıntı olmuş çünkü nasıl olmuşsa birkaç tane Demokrat Parti pusulası çıkmış!

Neyse, ben ve öteki çocuklar o yaşta demokratik görevimizi yapmış oluyoruz böylece. Ama bizi ne kutlayan var ne de bir şeker olsun veren var!

BUGÜNKÜ DURUM

Bugünlerde, toplum olarak siyasal, sosyal ve ekonomik ciddi boyutlarda kaygı veren gerginliklerle dolu bir dönem yaşıyoruz. Virüs salgını, sorunları daha da büyütüyor.

Bu bunalımdan çıkmanın, sağlıklı tek yolu var, o da genel seçime gitmek! Aklı başında kimsenin, bunun dışında bir çözüm düşünebildiğini sanmıyorum. Ama seçimin vazgeçilmez önemde bir önkoşulu var: Seçimlerin, bütün partilere ve adaylara fırsat eşitliği tanınmış, düzgün bir ortamda yapılması ve sonuçların seçmen tercihlerini, kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yansıtması. Başka bir deyişle, dürüst ve güven verici, yolsuzluk savlarını en alt düzeye indirecek bir seçim yönetiminin ve denetiminin sağlanması.

Türkiye bağlamında bunun bir hayal olduğunu söylemek çok yanlış olur. Türkiye, bunu 71 yıl önce 1950 genel seçimlerinde, dünyaya örnek olacak biçimde gerçekleştirmiştir.

1946 seçimlerindeki, yazımın başında işe biraz da “gülmece” katarak anlattığım türden yolsuzluklar, sonraki yıllarda, Demokrat Parti başta olmak üzere çeşitli çevrelerce toplantılarla, yayınlarla sürekli ve etkili biçimde dile getirilmiş, halkımızda “oyuna sahip çıkma bilinci” oluşmuş ve sonunda İsmet İnönü başkanlığındaki CHP, en güzel çözümü bulmuş ve uygulamaya koymuştur: Seçimlerin yargı organlarının yönetiminde ve denetiminde yapılması!

YSK NE ZAMAN OLUŞTU?

1950 genel seçimleri 16 Şubat 1950 tarihli, 5545 sayılı Milletvekilleri Seçimi Kanunu uyarınca yapılmıştır. Bu kanunun kurduğu örgütlenme biçimi, günümüze kadar değişmemiştir. Ankara’da bir YSK, her ilde bir İl Seçim Kurulu ve her ilçede bir İlçe Seçim Kurulu oluşturulacak, bu kurullar bütün işlerinde yargıç gözetimi ve denetimi altında çalışacaklardır.

14 Mayıs 1950’de, bu ortamda Türkiye tarihinin ilk gerçekten düzgün seçimi yapılmış, yılların iktidar partisi CHP, seçimleri kazanan muhalefet partisi DP’ye, iktidarı uygar biçimde devretmiştir. Türkiye’nin tarihinde ilk kez böyle bir olay yaşanmıştır. Bunda, büyük katkıları olan yargıçlarımızı da saygı ile anmak gerekir.

YSK, 1961 Anayasası’yla “anayasal” bir kurum haline getirilmiş böylece önemi vurgulanmıştır. (m. 75)

12 Eylül askeri yönetiminin mirası olan günümüz anayasası da “Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır” (m. 79/I) hükmüyle, 1950 yılından beri yürürlükte olan bir ilkeyi yinelemektedir. Bu durum, 12 Eylül askeri yönetiminin bile kurum olarak YSK’ya saygılı olmayı zorunlu gördüğünü kanıtlamaktadır.

Anayasaya göre, seçimlerin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğe uygun biçimde yapılmasının sorumluluğu YSK’nindir. Yolsuzluk ve benzeri savları inceleyip karara bağlamak da yine YSK’nin görevidir ve bu kararlar aleyhine hiçbir başka mercie başvuru yapılamaz. Bu durum, YSK’nin kararlarında son derece titiz davranmasını gerektiren bir başka ve önemli nedendir.

YSK’nin kararlarıyla oluşan ve dünyada saygınlık uyandıracak düzeydeki gelenekler, ne yazıktır ki, kurulca son yıllarda verilmiş bazı, hukukla da mantıkla da bağdaştırılması zor kararlarıyla zedelenmiştir. Bu durum, YSK’ye karşı güvenin sarsılmasına ve Türkiye’nin demokratik gelişmesi açısından çok ciddi olumsuzluklara yol açmıştır.

SONUÇ

YSK’nin görevleri ve sorumlulukları her zaman önemlidir. Ama öyle dönemler vardır ki tarih, belli kurumlara ve o kurumlarda görevli insanlara, olağan zamanlardakileri kat kat aşan önemde büyük sorumluluklar yükler.

Türkiye’nin bugün içine düşürülmüş olduğu büyük bunalımlar nedeniyle, seçimlerin dürüst biçimde yapılması, gerçekten yaşamsal bir önem kazanmıştır. Bu seçimlerin sonucu, bir seçim dönemini çok aşacak ve önümüzdeki on yılları etkileyecektir. Seçimlerin, tarafsız bir yönetimle, düzgün biçimde yapıldığı ve sonuçların gerçek durumu yansıttığı konusunda halkta olumlu bir inancın oluşması, toplumun huzuru ve geleceği bakımından zorunludur.

YSK üyelerine, kendilerini önerenler ve seçenler de içinde olmak üzere her türlü dış etkiden bağımsız olarak; bu büyük sorumluğu eksiksiz yerine getirip tarihte onurlu bir yer alma yolunda başarılar diliyorum.

PROF. DR. RONA AYBAY

Yazarın Son Yazıları

Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025