Özdemir İnce

Hz. İsa’nın zor durumu

05 Temmuz 2022 Salı

Değerli okurlar günümüz ortamına çok yakışacağını düşündüğüm, 8 Ağustos 2004 günü Hürriyet gazetesinde yayımlanan Hz. İsa’nın Zor Anı adıyla yayımlanan yazının bir bölümünü ısıtıp masanıza koyuyorum:

***

“Gazetelerde okudum: Mel Gibson’un yönetmenliğini yaptığı, benim doğru çevirisi ‘Tutku’ değil ‘İsa’nın Çilesi’ olması gerektiği kavgasını verdiğim filmde Hz. İsa’yı canlandıran James Caviezel bir haftalık Meksika turnesine çıkmış. Burada halk, ünlü aktörden hastaları iyileştirmesini, mucize göstermesini (gazetedeki çeviride ‘bazı olağanüstü haller göstermesi’ni diyor) istemiş. James Caviezel zor durumda kalmış. İnsanlara kendisinin Hz. İsa olmadığını, onu sinemada canlandıran bir aktör olduğunu bir türlü anlatamamış.

Kimilerinin yere göğe sığdıramadıkları ‘halk’, dünyanın her yerinde ‘halk’tır! Abartmanın, kutsallaştırmanın gereği yok”.

Bilirsiniz Hz. İsa halkı peygamberliğine inandırmak için bazı mucizeler gösterir: Suyu şaraba dönüştürür, körün gözünü açar, kötürümü yürütür. Bunlar abrakadabraya elverişli işler. Bir şiirimde “Bunlar kolay şeyler, sıkıysa mayında ayağı kopmuş askerin ayağını yerine tak!” demişliğim vardır.

“Meksika’da aktörü bizzat İsa sanan Katolik halkın Türkiye’deki Müslüman birader ve hemşireleri, şeyhlerin boklu tumanlarını bağrına bastırıyor.”

Son günlerde iyice azdılar koskoca Ayasofya’yı çıtır çıtır yemeye başladılar. Deve sidiğini kaldıran mideye Ayasofya’nın taşları vız gelir.

“Hürriyet Kelebek’te (2 Temmuz 2004) Nurettin Kurt imzasıyla yayımlanan habere göre Kadiri tarikatının müritleri şeyhleri izin vermeden işyeri açamazlarmış, evlenemezlermiş, dahası çocuk sahibi bile olamazlarmış. Müritlerin kızları şeyh efendiye hizmet edebilmek için birbirleriyle yarışırlarmış.

Bunları anladık diyelim, peki şeyhin evini temizlemek, çamaşırlarını yıkamak neden en büyük ibadet olsun? İslamda ibadet türleri ve bunların sayıları belli değil mi?

Nurettin Kurt arkadaşımızın haber metninden olduğu gibi aktarıyorum:

“Şeyh, müritlerin gözünde ulaşılmayan bir varlıktır. Şeyhin berberde kestirdiği saçlarını, kestiği tırnaklarını toplayıp saklayan bile vardır. Bir gün sohbet toplantısının ardından şeyh çay içmişti. Tekrar çay getirmesi için bardağı uzattığında bardağın dibinde kalan çayı içmek için müritler birbirine girdi.”

“Yine bir gün, şeyh kendisinin aldığı iç çamaşırı küçük gelince değiştirilmesi için geri gönderdi. Ama iç çamaşırı geri gitmedi. Müritler arasında öpüp-koklandıktan sonra bir mürit satın aldı. Zaten şeyhin bir eksiği olduğu zaman ortaya söylerdi, müritler anında yerine getirirdi”.

Siz kimilerinin profesör, avukat, mühendis, doktor olduklarına ve adlarının önüne bu sıfatları yazmalarına bakmayın, aktörü Hz. İsa sananlar ve şeyhin donunu sancaklaştıranlar arasında onlar da vardır.

***

İşte halkın önemli bir bölümü bu çap ve kırattadır. Bu kesim halkın nabzına göre şerbet veren siyasetçiye popülist denir. Halkçı siyasetçi bu tortu insanları gerçekten “halk” yapmak için okullar açmak zorundadır. Şeyhin boklu donunu öpen yaratık gerçek halkın kaderine nasıl ortak olabilir. Ellerindeki, duvarlarındaki koca koca üniversite diplomalarına karşın şeyhlerin abdest suyunu içenlere olsa olsa “köle” denir.

Bir önceki yazımda popülizm ile halkçılık arasındaki önemli farkı anlatmaya çalışmıştım.

Popülist siyasetçi, halk olma bilincinden yoksun bu yığışımı kaz gibi yolmak, koyun sürüsü gibi gütmek için AKP kılığına girer.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorumluluk 16 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları