Özgür Mumcu

Çocuklarını koruyamayan toplum

09 Nisan 2016 Cumartesi

Çocuklar cinsel istismara uğruyor. Bu istismarı kolaylaştıran koşullar tartışılmıyor, toplumsal bir sorunun nasıl engelleneceği üzerine konuşulmuyor. Bunun yerine siyasetçilerin birbirlerini sapıklıkla suçladığı tuhaf bir kavga koptu gidiyor.
Bu hadise ortaya çıkalı beri, Ensar Vakfı’nın cansiperane şekilde savunulmasındaki telaş utanç verici. Bu savunmanın, Muammer Güler’in siyasi lügate kattığı “önüne yatmak” ifadesiyle tanımlanmasıyla başlayan tartışma da öyle.
Aslında iktidar kendini Ensar Vakfı’nı koruyup kollamak için bu kadar paralamasa, işler buralara varmayacaktı. Soğukkanlı açıklamalarla kamuoyunu bu hadisenin tekrar etmesini önleyecek tedbirlerin alındığına dair ikna etmek mümkündü. Bu yapılamadı zira telaş var. Aynı telaşa TÜRGEV meselesinde de şahit olmuştuk.
Bunlar alelade kuruluşlar değil. Ensar Vakfı ve TÜRGEV gibi yapılar iktidara göbeğinden bağlı ve büyük bir dönüşüm projesinin parçaları. Amaç, “dindar nesiller” yetiştirmek. “Yüz yıllık parantez”i kapatmak, reklam arası dedikleri Cumhuriyet dönemiyle vedalaşmak için elzemler. Daha açıkçası bu vakıflar, Necip Fazıl Kısakürek’in ifadesiyle “dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik” için şart. Yine, Erdoğan ve fikir arkadaşlarının rehberi Kısakürek’in tanımıyla kapanması gereken parantez şöyle tanımlanmış: “İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedî helâke mahkûmiyet.
Dönemin AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu’nun liberallerden palamarı çözerken bahsettiği “geleceği inşa dönemi” ya da Davutoğlu’nun ortaya attığı “restorasyon”un önemli sacayaklarından biri bu vakıflar.
Bu sebeple Ensar Vakfı’nın kanuna aykırı yurtlarına göz yumuluyor, devlet yetkilileri bu vakıflara birer devlet kurumu gibi muamele ediyor. Bu yapılar hukuki altyapısı zayıf, iktidarın himayesinde ancak denetimsiz olarak serpiliyor. Muhtemelen son zamanlarda iyiden iyiye atağa geçmelerinin sebeplerinden biri de çökertilen cemaatin eğitim alanındaki faaliyetlerini ele geçirme aceleciliği.
İktidarın himayesine dayanan bu vakıflarla ilgili sorunların çıkması kaçınılmaz. Dinin toplumsal dokunulmazlığını sömüren, iktidarlarla içli dışlı, kapalı devre denetimsizliğin çocuklara neye mal olduğunu Vatikan örneğinde bütün dünya gördü.
Ensar Vakfı ya da diğer vakıfların çocuklara cinsel istismar amacı taşımadığını biliyoruz. Bununla beraber bu vakıfların iktidar tarafından desteklenen denetimsiz yurtlarının, Karaman’da görüldüğü üzere istismarcılara uygun bir ortam sağladığına da şahit olduk.
Parantezi kapatalım, dindar nesil yetiştirelim diye getirilmeye çalışılan bu alternatif eğitim sistemi, çocukların ruhsal ve bedensel gelişimi bakımından sorunlar içermektedir.
Bu sorunları çözmekle uğraşması gerekenlerin “bir defadan bir şey olmaz” demesi ya da bunu diyenlerin önünde tebrik kuyruklarına girmesi bir akıl tutulması.
Telaşlı bir hırsla, ne pahasına olursa olsun hedefe kilitlenenlerde akıl tutulmasına rastlanması şaşılacak iş değildir.
Çocuklarını nasıl koruyacağını konuşmak yerine meseleyi bir kavgaya çeviren bir toplumun, ileride bunun utancını nasıl taşıyacağını iyi düşünmesi gerek.
Çocuklarını korumak için uzlaşamayan bir toplum muyuz? Cevaplamamız gereken soru bu.
Pedofiliyle mücadele konusunda dahi birlik olamayan bir ülkenin bir arada yaşama niyeti sorgulanır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları