Suriye politikasında değişikliğe mi gidiliyor?

25 Eylül 2015 Cuma

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Beşşar el Esad hakkındaki sözleri, Ankara’nın Suriye politikasında zorunlu bir değişikliğe gidebileceğinin ilk işareti mi? Hükümet bugüne kadar, Esad’ın gitmesinin Suriye’deki çözümün önkoşulu olduğunu ısrarla söyleyegeldi.
Oysa Erdoğan şimdi şunu diyor: “Esed’siz bu sürecin olması veya geçiş sürecinde belki Esed ile gidilme gibi bir şey olabilir, ama asıl olması gereken muhalefetin, bir defa Esed’le zaten bir Suriye geleceğini kimse görmüyor.”
Karmakarışık olsa da bu sözler yine de heyecan yarattı. İşin esası önümüzdeki günlerde netlik kazanır. Ancak Suriye meselesinde yalnız ve etkisiz kalan Ankara’nın şimdi ABD ve Rusya ile aynı hizaya gelme arayışında olduğu kesin.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, geçen günlerde, Esad’ın gitmesinin belli bir zaman çerçevesinde ve kendisiyle müzakereler yoluyla olabileceğini söylemişti. Rusya ise Esad’ın çözümün bir parçası olması gerektiğini zaten başından beri söylüyor.
Suriye konusunda Ankara’yı şu sıralarda asıl düşündüren konu ise “Kürt meselesi”. Türkiye PKK ile savaşını derinleştirdikçe ABD liderliğindeki IŞİD karşıtı koalisyon Suriye’de PYD ve YPG etrafındaki saflarını sıklaştırıyor. Amerikan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü John Kirby’nin son açıklaması da bunu gösteriyor:
“YPG’yi terör örgütü olarak görmüyoruz. Suriye içinde IŞİD’e karşı başarılı olduğunu kanıtladı. IŞİD’e karşı başarılı olan gruplarla çalışmaya devam edeceğiz.”
Türkiye’ye verilen mesaj açık: “PKK konusunda hemfikiriz, ama PYD ve YPG’yi yedirmeyiz.” Siyasiler üzerinde etkin olan İngiliz Independent gazetesinin 22 Eylül tarihli başmakalesi de manidar.
“Suriye’de IŞİD’e karşı başarılı olan tek güç” olarak tanımladığı YPG’nin şimdi Cerablus’u ele geçirmek üzere olduğuna işaret eden gazete, bunun ABD liderliğindeki koalisyona büyük avantaj sağlayacağını vurgulamış.
Ankara’nın bunu engellemeye çalışacağını belirten gazete, Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadele konusunda samimi olmadığını da savunmuş. İncirlik Üssü’nün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi hesapları uğruna PKK’ye karşı alevlendirdiği savaşı örtmek için açıldığını iddia ederek, ABD’nin Türkiye’yi bu konularda “en güçlü ifadelerle uyarması gerektiğini” belirtmiş.
Öte yandan Washington’daki Dış İlişkiler Konseyi’nden Micah Zenko’nun 25 Ağustos tarihli yazısına göre, İncirlik’in açılması, Ankara’nın YPG’ye destek konusunda getirdiği muhtemel sınırlamalar yüzünden, beklenen sonuçları sağlamadı.
Bunlar, Türkiye’nin terör örgütleri olarak gördüğü PYD ve YPG konusunda yaratmaya çalıştığı olumsuz algının başarısızlığını gösteriyor. Rusya’nın Esad’a artan desteği de bu krizin Ankara’nın arzularına göre çözülmeyeceğini artık garantiledi. Erdoğan’ın Esad ile ilgili sözlerini Putin ile yaptığı görüşmenin ardından söylemesi, hangi tarafın “edilgen” olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye Suriye politikasında gerçekten bir değişikliğe giderse, Ankara açısından ortaya çıkan görüntü yine olumsuz olacak. Uzun zamandır gösterilen anlamsız bir dirençten sonra bu açıklamanın gelmesi, bu değişikliğin dış baskıların ürünü olduğuna dair izlenimi pekiştirecek.
Oysa Türkiye sahadaki gerçeklere göre hareket edebilseydi, stratejik coğrafi konumu nedeniyle, bugün istemediği gelişmeler tarafından güdülen değil, “karar verici” ülkelerin arasında olacaktı. iddialı söylemlerini gerçeğe dönüştürecek yetenekten yoksun orta ölçekli güçler, boylarından büyük işlere giriştiklerinde olan budur.
Her zaman dediğimizi tekrarlayacağız. Başarılı dış politika, etkin güce ve gerçekçi saptamalara dayanır. Bu kuralın dışına çıkanlar sonunda başkalarının kararlarına uymaya mahkûmdur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları