Yabancıların gözüyle seçimler

05 Haziran 2015 Cuma

İster diplomat, ister işadamı, ister gazeteci, isterse başka amaçla ülkemizde yaşayan yabancılar olsun, onların gözünden baktığımızda pazar günü yapılacak olan genel seçimlerin tek bir öznesi var, o da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Yeni Meclis’i seçecek olmasına rağmen bu seçimlerin esas itibarıyla Erdoğan’ın siyasi geleceği ile ilgili olduğu düşünülüyor. Bu kanaatin oluşmasının sebebi de Erdoğan’dan başkası değil.
Kişisel temaslarımızda duyduklarımıza ve dış basında okuduklarımıza bakılırsa Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun seçim kampanyası ve bu çerçevede söyledikleri dünyayı pek ilgilendirmiyor. İngilizlerin tabiriyle Davutoğlu burada “second fiddle” yani “ikinci keman” konumunda. Herkes tokmağın kimin elinde olduğunu görüyor. Bu durumda dikkatlerin Erdoğan’a çevrilmiş olması doğaldır.
Cumhurbaşkanlığı makamının anayasal tarafsızlığını hiçe sayarak siyasi geleceği için bir ölüm-kalım mücadelesi verircesine AKP adına aleni ve saldırgan bir kampanya yürüten, bu çerçevede sürekli başkanlık siteminin yararlarından söz ederek, seçmenden buna geçilmesini sağlayacak 400 AKP’liyi Meclis’e göndermesini isteyen sonuçta kendisi.
Özgür yerli basına karşı kindar baskıları ve kendisini eleştiren yabancı medyaya karşı fantastik suçlamalarıyla dışarıdaki dikkatleri üzerine çekmeye devam eden de o. Kuvvetler ayrılığını ayaklar altına alarak yargıya emirler yağdıran, hassas ve kritik dış politika meselelerindeki sert açıklamaları ile Türkiye’yi zor durumlara sokup yalnızlaştıran, ekonomiyi zorlayarak kendi siyasi amaçlarına göre yönlendirmeye çalışan da yine kendisi.
Bu arada Türkiye’nin dünyanın 15’inci en büyük ekonomisine sahip olması ve tehlikeli bir coğrafyadaki stratejik konumuyla istikrarı temsil etmesiyle övünen de kendisidir. Bu iki noktada da aslında haklı. Türkiye de zaten bu nedenlere dünyanın ilgi odağında duruyor. Gözler de haliyle Türkiye’deki en etkin siyasi güç ve şahsiyete üzerinde kilitleniyor.
Küreselleşmiş “interaktif” dünyamızda çok sayıda yabancı kuruluşun Türkiye’ye büyük yatırımlar yaptığını unutmamak lazım. Ülkemizdeki gelişmelerle bu nedenle yakından ilgilenildiği aşikâr. Stratejik konumumuzun bölgesel dengeleri etkileyecek nitelikte olması da Türkiye’de olup bitenlerin yakından takip edilmesine neden oluyor.
Hal böyle olunca yabancılar, Erdoğan’ın bugüne kadar sergilediği hallere ve tavırlara bakarak, bu seçimlerin başkanlık sistemine herhangi bir pencere açması halinde, bunun Türkiye’deki siyasi ve toplumsal gerginliğin devamı anlamına geleceğine inanıyorlar. Bu durumda, özellikle 2011’den bu yana yapılan ciddi hesap hataları nedeniyle zemin kaybetmiş ve ülkeyi pek de “değerli” sayılamayacak bir uluslararası yalnızlığa sürüklemiş olan dış politikamızdaki “zorunlu revizyonun” gerçekleşmesi de beklenmiyor.
Erdoğan’ın son günlerdeki hiddetli ve sinirli halleri karşısında böyle bir kanaatin yerleşmiş olması pek şaşırtıcı değil. Kendi toplumunun yüzde 50’siyle çatışan ve dünya ile kavga eden bir “liderin” Türkiye gibi önemli bir ülkeyi iç huzura ve istikrara nasıl kavuşturabileceği bilinmiyor. Bunu anlamak için yabancı olmak da gerekmiyor.
Uzun lafın kısası, AKP’nin seçimlerden Erdoğan’ın emellerine hizmet edecek bir çoğunlukla çıkamaması, bu aşamada Türkiye için daha hayırlı bir sonuç olarak değerlendiriliyor. AKP’nin zayıflamış olarak iktidarda kalması veya bir koalisyon veya azınlık hükümeti kurmaya zorlanması olasılığı ile ilgili sorular ise şu anda ikincil konumda tutuluyor.
Bu sorular tabii ki önemli ve 7 Haziran’dan sonra, özellikle de Erdoğan’ın istediği sonuçlar çıkmazsa, gündeme gelecek elbette. Ancak, seçimler sonuçlanana kadar tüm dikkatler Erdoğan’ın üzerinde odaklı kalacak. Kendisi de böyle olması için gereken her şeyi yapıyor. Dışarıdan gelen yorumları sevmiyor, bunlara kızıyorsa nedenini, kendi ifadesiyle, bir “üst akılda” değil, aynada aramalı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları