Ölüm Gemileri-2

10 Ağustos 2022 Çarşamba

İçinde tonlarca asbest ve radyoaktivite barındıran geminin İzmir’deki Aliağa gemi söküm bölgesine getirilmesine izin verilmesi, Türkiye’yi felakete sürüklüyor. Gemi, korkunç bir ekolojik yıkım yaratma tehlikesi taşıdığı gibi, insan sağlığı açısından da büyük bir risk oluşturuyor.

1963-2000 yılları arasında Fransız donanmasında, sonrasında Brezilya donanmasında kullanılıp hurdaya ayrılan NAe São Paulo adlı uçak gemisi, önemli miktarda zehirli atık içeriyor. Ekoloji örgütleri ve yaşam savunucuları, haftalardır geminin İzmir’e sokulmaması için, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve toplumun aydın kesimleri ile işbirliği halinde direniyor.

Sonunda Brezilya Yüksek Mahkemesi, söküm için Aliağa’ya doğru yola çıkan gemiye dur dedi. Kararı henüz uygulamayan São Paulo’nun verilen ihtiyati tedbir kararına uyması ve geminin Guanabara Körfezi’ne geri dönmesi bekleniyor.

DURDURULAMAYAN BİR GEMİ...

Bu olay, aklıma Şubat 2018’de yine Brezilya’dan Türkiye’ye gelen NADA gemisini getirdi. Gemi, aralarında hasta hayvanların da olduğu 25 bin sığır ile birlikte Mersin Limanı’na gelmeden önce Brezilya’da çevre ve hayvan hakları örgütleri tarafından mahkeme kararıyla durdurulmuştu.

Geminin içinde inceleme yapılmasını sağlayıp, veteriner ve biyoloğun da aralarında yer aldığı teknik soruşturma ekibinin raporuyla hayvanların derhal boşaltılması emri çıkarılmıştı. 

Limanda bekletilen NADA, çevreye berbat bir koku ve pislik yayınca yüklü miktarda para cezası da ödemişti. Ancak araya hayvancılıkla uğraşan kongre üyelerinin, Brezilya tarım bakanının, NADA gemisinin kalktığı Santos Limanı’ndan rüşvet almakla suçlanan o dönemdeki Devlet Başkanı Michel Temer’in ve Türkiye’den görevlilerin de girmesiyle, başka bir hâkimden geminin yola çıkarılması kararı alınınca gemi yola çıkmıştı.

SİYASET VE TİCARET EL ELE VEREREK HUKUKU EZMİŞTİ!

Tam bu aşamada olayı “Ölüm Gemileri” başlıklı yazımla Türkiye’de duyurdum. Geminin içinde boğazlarına kadar kendi dışkılarına batmış haldeki hayvanların görüntülerini ve tüm raporları paylaştım. Haftalarca NADA’nın gelmemesi için mücadele ettim, birçok milletvekilini, demokratik toplum örgütünü aradım, medyada çok sayıda haber yapılmasını sağlayarak toplumu uyardım.

Kalkıp Mersin’e gittim ancak valilik limana girişimi yasakladı. Hayvan özgürlüğü aktivisti arkadaşım sevgili Burak Özgüner ile birlikte birkaç milletvekilinin katıldığı basın toplantısı yaptık.

Siyasetçilerin tek derdi, gemideki hayvanların sağlıksız olmasıydı. Bizim derdimiz ise 21. yüzyılın köle ticareti olan canlı hayvan ticaretiydi. Hayvanlar için ek bir zulüm, kamu sağlığı ve doğa için de ciddi bir tehdit söz konusuydu. Haftalarca seyahat eden hayvanlar arasında eziyete dayanamayıp ölenlerin rendelenerek denize fırlatıldığı bir düzenek kurulmuştu. 

Ancak toplumun bir kısmı, “Bu hayvanları mı bize yedirecekler!” diyerek sadece kendini düşünerek tepki verirken bir bölümü de umursamadı. Sonunda Burak ve ben, hayvanlar Türkiye’deki çeşitli mezbahalara dağıtılırken bir köprünün üzerine çıkıp gözyaşları içinde olanları kameraya kaydettik.

Bir süre sonra da Türkiye’de şarbon vakaları patladı...

Şimdi asbestli geminin İzmir’e sokulmaması için mücadele edenleri kuşkusuz destekliyorum ama şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Dünya Sağlık Örgütü, işlenmiş etin, insanlar için sigara ve asbest ile aynı derecede kanserojen olduğunu (Grup 1); kırmızı etin de Grup 2A; yani insanlar için muhtemel kanserojen grubunda olduğunu yıllar önce açıkladı. 

NADA’da hayvanlara yapılan zulmü umursamayanlar, ne etik utancı, ne ekolojik yıkımı, ne de bilimsel uyarıları umursadı. Söküm için gemiyi İzmir’e getirenlerden farkları yoktu...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları