Ekrem İmamoğlu ile sohbet...

31 Temmuz 2019 Çarşamba

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile makamında görüşmek üzere Saraçhane’ye geldiğimizde protokol kapısı yerine halkın giriş yaptığı kapıya yönelince içeri girmek kolay olmadı. Kapı girişi; elinde özgeçmiş sallayan, yanında getirdiği engelli çocuğunu görevlilere göstermeye çalışan, kimseye anlatamadığı yıpranmış tapusunun ayrıntılarını anlatmak isteyen insanlarla doluydu.
Her birini dinlemek olanaksız, biri anlatırken öteki araya giriyor. Arkadan süzülüp yanınıza gelen yurttaş özel bir konuyu insanlardan uzakta paylaşmak istiyor. Samsun’dan gelen emekli öğretmenin hiçbir talebi yok, İmamoğlu’na dokunsun yeter!
İmamoğlu’na toplum katlarındaki yüksek beklentiyi bir madde olarak aktarmayı planlıyordum. Kapı her şeyi söylüyordu.

***

Birinci ayın dolmasının ardından İmamoğlu’nu umutlu bir geleceğin şafağında gördük. Elde ettiği gücün yüksekliği, aldığı sorumluluğun ağırlığı, toplumun her kesiminden gördüğü kabul, iktidarın hazırladığı engeller, bütün bunların üstünde başarıya olan inanç...
Böylesi durumlarda en büyük enerji, başarıya inanmaktır.
Sohbeti ana hatlarıyla paylaşalım...
İlk bir ay: Belediye personelinin bize güveni sağlandı. İşini iyi yapana dokunmayacağımızı gördüler. Çarkı bozulmuş bir yapı devraldık. Yeniden inşa ediyoruz. Bütçenin yüzde 70’i denetim dışı. Her şeyi denetime açık ve çarkı işler hale getiriyoruz.
İktidarla ilişki: Cumhurbaşkanı’ndan randevu istedik. Henüz verilmedi, bir daha isteriz. Vermezlerse, her şeyi halkla paylaşacağız. Bütün il başkanlarını ziyaret ettik. İktidar partisinden iki kez randevu istedik, verilmedi. Biz herkesle barışık olacağız dedik. O noktadayız.
CHP: Partimiz bir başarı elde etmenin mutluluğunu yaşıyor. Bu aynı zamanda büyük bir özgüven. Bu mutlulukları devam edecek.
İYİ Parti: Kendimi İYİ Parti’nin belediye başkanı olarak da hissediyorum. Kurulan ittifak aklın yolunda devam ediyor, edecek.
Öteki partiler: Mazbatayı aldıktan sonra tüm partileri ziyaret ettim. Saadet Partisi’nden Vatan Partisi’ne kadar. Belediye meclis üyeleri yok diye, temsil edilmemeleri olmaz. Onlara da masa vereceğiz. Benim yakınım 16 milyon.
Suriyeliler: Ben ırkçı bir insan değilim. Ancak dünyanın hiçbir ülkesi demografik yapının bu kadar kontrolsüz değişmesine, bozulmasına izin vermez. Bu akıldışı. Çocukların, kadınların güvende olması bizim de sorumluluğumuz. Ancak çözüm, Suriyelilerin vatanlarına dönmesi. Bulacağımız yol, sorunun tüm Türkiye’de çözümüne katkıda bulunacak.
Demokrasi: Bizim insanımızın genlerinde demokrasi var. Dört yaşındaki çocuk haklarını istiyor. Bu iktidarın sandıkta yenilmeyeceği algısını yıktık. Şimdi bu iktidarla İstanbul’u yönetemeyeceğimiz algısı var; onu da yıkacağız.
Beklenti yüksekliği: Farkındayım. Toplumdan hiç kopmayacağım. Öyle iyi kadrolar geliyor ki; bizden yararlan, şu alanda çok iyiyiz diye... Onlarla birlikte çözümler üreteceğiz. Herkes beni kafasında bir yere getiriyor ama ben İstanbul Belediye Başkanı’yım. Bu işi iyi yapacağım. Ötesi benim işin değil.

***

İmamoğlu’nun bizden önceki konuğu İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosu Judith Slater, bizden sonraki de İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu idi. Arada danışmanlar girip çıkıyordu. Görüşme öncesi ve sonrasında Silivri günlerinde “Doğan kardeş” diye seslendiğim, şimdi İstanbul Belediye Meclisi CHP Grup Başkanvekili avukat Doğan Subaşı’nı selamladık.
İmamoğlu, seçtiği kadrolarla birlikte yeni kuşak siyasetçi portresi de çiziyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “cepheleşen” değil, “bileşen” temele dayalı olarak oluşturduğu yelpazenin devamını istiyoruz, bekliyoruz.
Bu iktidarın seçeneği, AKP’nin içinden değil, buradan çıkar...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Seçimden sonra! 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları