Yaşasın Yeni Paralel Yapı

10 Mart 2015 Salı

Madem “yeniden Cumhuriyet!” diyoruz..
“Recep Tayyip Erdoğan Detoksu” yapmanın tam vakti!
Ama bu mümkün değil, gerçekçi de değil.
Hem biçimi ve içeriği ile okura renkli, ahenkli, eğlenceli bir gazete sunacaksınız, hem de Recep Tayyip Erdoğan’ı görmeyecek ve ona kulak tıkayacaksınız.
Böyle bir şey, bir gazeteyi “sanatsız kalan millet” durumuna düşürür ve “hayat damarlarından birini kurutur”.
“Kadına yönelik şiddete karşı seferberlik başlatacak!” diye ayıptır söylemesi ilk kez bu köşede yazmıştık.
8 Mart günü anlaşıldı ki eksik yazmışız.
Meğer kadına karşı şiddet için “özel bir ekip” kuracakmış ve “bizzat” bu işin takipçisi olacakmış!
12 yıl boyunca elindeki devlet gücüyle bu konuda hiçbir adım atmadı.
Hatta gündemine bile almadı.

Şimdi durdu durdu seçime 90 gün kala, özel ekip kurup “bu işin bizzat takipçisi” olmaya karar verdi.
Twitter’in diliyle “Bu ne iş” derler adama!
Devletin, sayısı 350 bine dayanan polisi var.
Binlerce jandarması, yargıcı ve savcısı var.
Devletin onca gücüne “yetmez ama evet” bile demiyor.
Tutup Saray’da bu iş için özel bir güç kurmaya karar veriyor.
“Paralel yapı” diye yeri göğü inlettiği şey tam da bu.
Şimdi kıyameti Davutoğlu mu koparsa yeridir, Kılıçdaroğlu mu?
1150 oda herkese dert olmuştu.
Şimdi anlaşılıyor ki, Kaçak Saray’ı “paralel yapının karargâhı” olacak.
Ama dünya “men dakka dukka” dünyası.
“İnlerine gireceğiz!” diyenin günü gelir, Sarayının temeline bile inilir.
Bu konu ayrı.
Ama kuracağı paralel yapı, kadına yönelen şiddeti önlerse, hele 400 milletvekili de çıkarırsa Türk tipi başkanlık ona helal olsun.

Turist Şehit Bile Olamıyor..
“Allah düşmanımın başına vermesin!” türünden dualarımız var.
Herhalde “evlat acısı” bunların en başındadır.
Herkesin acısı kendisine.
Ve elbette ateş düştüğü yeri yakar.
“En büyük güç devlettir, devlet bile acıya bir şey yapamaz!”
Yapamaz belki ama artırmaz da. Erdal Eren’in anne babasından Ali İsmail’lere, Berkin Elvan’lara uzayan örnekler kapanmayacak yürek yaralarıdır!

***

Tam 20 yıl önce, 3 Mayıs 1995 günü turizm sezonunun başındaydık.
Denizli Bafa Gölü yakınlarında bir otobüs uçuruma yuvarlandı. Çoğu yabancı turist, 23 kişi öldü. Ölenlerden biri de Amerikalı doktor Aron Sobel’di.
25 yaşındaydı. İhtisasını kutlamak için bir grup arkadaşıyla Türkiye’ye gelmişlerdi.
Washington’daki ailesine, gönderme sözü verdiği mutluluk kartpostalları yerine ölüm haberi gitti.
Aileler Denizli’ye gelip evlatlarının cansız bedenleriyle ülkelerine döndüler. 
Türkiye’den nefret etmek, berbat trafiğine ömür boyu lanet okumak için her türlü duygusal hakları vardı. 
Ama bunu yapmadılar. Nefreti ve küskünlüğü hayata karşı bir ayıp olarak gördüler. 
Amaçları, “Başka Aron’lar ölmesin, başka ana babalar ağlamasın”dı. 
Washington’da öğretmenlik yapan anne Rochelle Sobel “Uluslararası Yol Güvenliği - The Association for Safe International Road (ASIRT)” adlı bir sivil toplum örgütü kurdu. Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi kuruluşların şemsiyesi altında zorlu bir mücadeleye girdi. 
Yollar artık insanlığın ortak alanı idi. 
Bu yollarda esenlik ve güvenlik içinde seyahat etmek de bir insan hakkı idi. 
Turizm sezonunun başındayız. 
TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy bu yıl gelecek turistin 40 milyonu aşacağını belirtiyor. 
Türkiye’deki karayolları bütün yıl boyunca onların da yolu olacak.. 
Onların esenliğini, güvenliğini sağlamak devletimizin 1 numaralı görevi ve sorumluluğu. 
Bunun için Saray’da paralel bir yapı oluşturmak gerekiyorsa, onu da desteklemek boynumuzun borcu.

Faiz Vaizi..
Ecevit, Cumhurbaşkanı’na kitapçık attı, dolar zıpladı.
Erdoğan Merkez Bankası Başkanı’na fırça attı, dolar hopladı.
Dolar mı çok hoppa yoksa bizim emektar TL mi çok ürkek?
Erdoğan bir yorum da bu konuda patlatsa ..
Ne de olsa Türk Telekom’u sattığı, Lübnanlılardan aldığı “Dünya Ekonomi Ödülü”nün sahibi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Küçükpazarlı Kemal 17 Mart 2024
Vakıa vakası! 10 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları