Tayyip Bey’in bekası için mesai harcayan etkili-yetkili külliye başdanışmanlarının 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in konuşmalarını da inceledikleri biliniyor.
Benzer çabayı dileriz hapisteki Ekrem İmamoğlu ile meydan meydan dolaşan CHP lideri Özgür Özel için de gösterenler de vardır.
Demirel siyaset yasaklısı ve tutuklusu olduğu günlerde şöyle diyordu:
“Siyaset bir maraton. Bazen öne geçersin, bazen geride kalırsın. Onuncu km’de önde olman işe yaramaz. Yirminci km’de geride kalman da önemli değil. Önemli olan nefesini iyi kullanmak, 42 bin 165 metreyi koşabilmek. Siyaset yüz metre yarışı değil ki... Yarıştan hiç kopmamak lazım. Ben bir maratoncuyum.” (Demirel’in Yokluk Yılları, Yavuz Donat, Ocak 1984)
Bu sözleri yasaklı olduğu günlerde söylemiş ama 10 yıl geçmeden Çankaya’ya Cumhurbaşkanlığı köşküne ulaşmıştı.
***
“Baba” olarak anılıyordu. Siyaset ve belagatinin esin kaynağı hep Isparta yöresinin atasözleri oldu.
“Kokmuş ete tuz kâr etmez.”
“Kedi, eniğini yiyeceği zaman ‘sıçana benziyor’ dermiş.”
“Sakal bıyığa denk olmayınca berber ne yapsın?” “Peynirin kurdu içinden olur.”
“Üzümsüz bağın sefası olmaz.”
“Bilmediğin aş, ya karın ağrıtırır ya baş.”
***
Demirel bu sözlerini genellikle “fesat ocağı işletenler”e karşı kullandı.
Ekonominin tıkandığı, yoksulluk ve sefaletin artma olasılığına karşı da uyarılarını ise bir tek atasözü ile yapıyordu:
“Aş taşanda, kepçeye paha olmaz!”
Ama “aş” nedir, “taşan” kimdir, “kepçe” nerededir “paha” kaçtır?
Bu ve benzeri sözlerini de hep yoruma bırakıyordu.
Kepçe “karıştırmaya yaradığına” göre, kim karıştırıyor?
Neyi karıştırıyordu?
Ya da rakibi ekonomi profesörü Tansu Çiller’in memleketi çorbaya çevirdiğinden mi söz ediyordu?
Bunu onun gözlerinin içine bakmakla, ağzından dökülen sözcüklerin titreşimlerine kulak vermekle anlamak çok zordu.
Aba altından sopa göstermekten hep uzak duruyor ve cebinden çıkardığı anayasayı göstermekle yetiniyordu:
“Meşruiyet içinde çare tükenmez. Meşruiyet bu anayasadır. Birçok yetersizliği bulunsa da bu anayasada her sıkıntının çaresi vardır.”
Ardından da hemen ekliyordu:
“Siyaset dışı tabiri çok manasız ve sevimsiz. Bundan, vatandaş da devlet de zarar görmüştür. Türkiye haksız ve gereksiz yere düştüğü bu durumdan bir an önce kurtulmalıdır.”
Ve sözlerini şöyle bağlıyordu:
“Devlet zorlamayı kaldırmaz. İki seçim yapılırsa, iki seçimin sonunda her şey oturur. Demokratik toplum, demokratik reflekse ve demokratik sabra bağlıdır.”
***
Bu sözler 9. Cumhurbaşkanı Demirel’in, “numarasız” selefe bıraktığı bir vasiyetnamedir.