Bugün Nisan 1 peki, siz kaç insansınız?
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Bugün Nisan 1 peki, siz kaç insansınız?

01.04.2020 06:30
Güncellenme:
Takip Et:

CİHAN DEMİRCİ 

Karikatürist 

Bugün 1 Nisan, nisanın biri... Zaten uzun zamandır es geçtiğimiz, unuttuğumuz bir gün!.. Çünkü epeydir “neşe”den ve “şaka”dan çok uzaklaştık!.. Çünkü epeydir hayatı unuttuk, ölüme daldık!.. Çünkü epeydir “ağır ol da molla desinler” toprağı serptiler daha yaşarken üzerimize!.. Bugün 1 Nisan!.. Bir zamanlar epeyce neşeli insan yapan bir tarihti bu!.. Ancak o günlerden artık pek eser yok!.. Bu durumu sakın sadece koronavirüs yüzünden sanmayın!.. Yanılırsınız!.. Ey mizah duygusundan epeydir uzaklaşmış, akla dayalı bir gülme eyleminden inatla uzakta duran, her bir tarafı gerginliklerle kaplı, şimdilerde ev hapsi dönemi yaşayan ülkem insanı!.. Pek kimseler fark etmese de 1 Nisan şakası şeklinde bir vaziyet artık zerre kadar anımsanmasa da 1 Nisan mizahın günüdür. 1 Nisan uzun süredir boşladığımız, umursamadığımız aklın sanatı mizaha sahip çıkmanın da günüdür aynı zamanda!.. Nisan 1; mizahın, şakanın, neşenin, gülmenin, gülümseyebilmenin, şu yalan ve sahtekâr dünya ile dalga geçebilmenin günüdür! 1 Nisan, asıl derdi koronadan çok “cehalet virüsü” olan bu gergin ve yüzyıllar, öncesine geri döndürülmüş ülkede sayısı her geçen gün azalan biz “gerçek” ve “organik” mizahçıların kabul günüdür!.. 42 yıldır mizaha; hem yazar hem çizer hem de mizah tarihi araştırmacısı kimliklerimle emek veren biri olarak, insanlık adına en önemli milatlardan birinin MS’den yani “Mizahtan Sonra” başladığını düşünürüm hep... MÖ’nün yani “Mizahtan Önce” dönemin insanlık için ne denli karanlık, ne denli sıkıcı, ne denli kuru, ne denli yavan, ne denli tatsız tuzsuz geçtiğini tahmin etmek pek de zor olmasa gerek!..

Mizah yalanın panzehiridir! 

İnsanoğlu, kendi tarihi içerisinde mizahı keşfetmesiyle birlikte “insan olma” yolundaki en önemli adımlarından birini de atmış oldu aslında, farkında olmadan... Bir kahkaha atımı bir kişi için küçük ama insanlık için büyük bir adımdı zira. Mizah, bir palyaçonun kocaman ayakkabıları kadar büyük adımlar attı insanlığın gülümsemesi için. Nisan 1, aslında işletme mezunlarının günü de sayılabilir. Hayatları küçük-zararsız ve neşeli işletmeler üzerine kurulu, mizah duygusu gelişmiş, ruhunda muhalif bir tavır ölmemiş, mizah duygusu taşıyan insanların günüdür Nisan 1!.. Mizah, en zor anlarda hayata neşenin ve aklın gücüyle direnmektir, o yüzden uygarlık gerektirir!.. Biliyorum, şaka yapacak halde değiliz ama epeydir değildik zaten, bu sadece bir virüsle olmadı, uygarlıktan ve insanlıktan uzaklaştıkça oluştu bu durum!.. Şaka yapmayı zaten epeydir unutmuştuk, şimdi üstünü de örttük!.. O yüzden TV dizilerinden hayata karışan kirli sakallı ağır ve katil ağabeylerin, aşağılık gerginliğini taşıyan bu ülkede hayat çok ciddi durdukça daha da dibe vurduk!.. Çünkü o ciddiyetin altı hep çürük ve yalan doluydu!.. Oysa mizahın yalanla işi olmaz, zira mizah yalanın panzehiridir!.. Tüm yalanları yüzüne vurur toplumun!. O yüzden yalanla yönetenler mizahı sevmez, sevemez!.. Oysa gülmenin karşısında hiçbir ciddiyet çok fazla ciddi kalamaz. Hayatı ciddiye alsak da en zor anımızda bile kalan ömrümüzü tiye almaktan kaçınmayalım... Bugün Nisan 1, mizahınız inceldiği yerden kopsun!..

Azınlığın sesi 

Mizah, her zaman azınlıkta olan çoğunluğun sesidir, bu yüzden de sesi bastırılmış azınlıkların da sesidir aslında... Mizah, çoğunluk adına başkaldıran azınlıkların soluk aldığı bir temiz hava deposudur. İnsanın ölümün soğukluğuna karşı hayatın sıcaklığını savunmak zorunda olduğunu bize bazen yüksek kahkahalar, bazen de hüzünle harmanlanmış küçük gülümsemeler eşliğinde hatırlatan doyulmaz bir güzelliktir mizah. Aristo’ya göre insan “animal ridens” yani “gülen hayvan”dır. Güç sahipleri tarih boyunca, ellerindeki sınırsız gücün verdiği rahatlık içinde, burunları Kaf Dağı’nda gezindiği için “gülme”den uzak durmuşlardır çoğu zaman. Gülme unutulunca da “Aristo” tarzı bir bakışla geriye sadece “hayvan”’ kalmıştır!.. Zira bütün canlılar arasında sadece insan “gülme” yetisine sahiptir. Maymun insana en benzer hayvan olarak gülme taklidi yapmaz mı? Aslında insandaki beş duyunun yanına “gülme”yi de koyabiliriz. Aristo, “Canlılığın Öğeleri” adlı kitabında yeni doğmuş bir bebeğin yaşamının 40. gününe dek gülmediğini söylüyor. Aristo’ya göre, 40. günde bir bebek mucizevi bir yolla artık tam anlamıyla insan olmuştur! Gerçek olan şudur; ister hayatımızın 4. gününde, ister 40. gününde, ister uykuda, ister uyanırken gülelim, “gülme” eylemi insana hep güç veren canlandırıcı bir ateştir. “Gülme” insandaki korkuyu ortadan kaldırır. Belki de bu yüzden dinler tarihine baktığımızda “gülme” eylemi karşımıza hep bir suç unsuru gibi çıkar. Kilise, başlangıçtan beri gülmeye hiç sıcak bakmamıştır ve hep karşı durmuştur. Çünkü “gülme” ciddiyeti ve ağırbaşlılığı bir anda toz duman eder, çünkü “gülme” bir anda iktidarı sarsar, güç dengelerini iskambil kâğıtları gibi ardı ardına devirir. Çünkü kahkaha bozguncudur ve tehlikelidir...

Biz ağlamayı severiz! 

İnsanımızın “gülmeyi ve mizahı sevdiği“ söylenir.. Çok uzun yıllardır yazıp çizen, mizahın pratiği kadar teorisine de kafa yoran biri olarak bu ülke insanının gülmekten çok ağlamaya yatkın olduğunu, bu ülkede gülmenin değil ağlamanın ve ağlatmanın her daim geçer akçe olduğunu üzülerek söyleyebilirim. Mizahçıların yıllardır bu ülkedeki en önemli sorunu, ülkede her daim “akla ziyan” bir şekilde seyreden hayatın hızının, mizahı sürekli sollaması ve tur bindirmesidir. Mizahçının hayal gücüne tur üstüne tur bindiren trajikomik ülke gerçekleriyle en baba mizahçının bile yarışabilmesi olanaksızdır. Mizah, tehlikeli sularda gezer. Eğer “muhalif” tavrından uzaklaşıp güce yani iktidara sırtını dayar ve onun destekçisi olursa sıradanlaşır, yumuşar ve popüler kültürün elinde basit ve kırılgan bir oyuncak haline gelir.

Mizah gülmece değildir! 

“Alma mizahçının ahını, dama çıkarır sonra mizahını” diyerek yıllar önce yüksekçe bir dama çıkmış ve hayata epeydir oradan bakan bir “Damdaki Mizahçı” olarak yaşadığımız ülkenin bu baş döndüren, ruh söndüren, akla ziyan gerçeklerine 42 yıldır mizahın bana verdiği anlatılması zor dayanma gücü sayesinde direniyorum. O yüzden onu su kadar gerekli görüyorum. Mizahla ve mizahçıyla uğraşmaktan çok keşke mizahın ne olduğunu biraz anlamaya çalışsak, üzerine biraz kafa yorsak. Örneğin mizah sadece “gülmece”nin karşılığı değildir. Çok daha derin bir içerik taşır. Mark Twain, mizah karşısındaki ezberimizi bozan “Mizahın gizli kaynağı neşe değil, hüzündür, cennette mizah yoktur” sözüyle bu anlamda bir ufuk açmıştır önümüzde. Charles Baudelaire ise Twain’in bu sözünü “Acının iki çocuğu var; biri gözyaşı, diğeri mizah” diyerek adeta tamamlamıştır. Acı ve hüzün, mizahın içinde gülmece kadar yer etmiş çok önemli unsurlardır, o yüzden acılı ve hüzünlü toplumlarda mizah çok daha fazla işe yarar, insanlar farkına bile varmadan o insanların bitmek bilmez ruh yaralarını sarıp sarmalar. Bugün Nisan bir, cehaletin başdüşmanı olan mizahın sihirli gücünün günü! En zor günlerde bile şunu unutmayın; bir Nisan, bir gülen insan, peki siz kaç insansınız?..

Yazarın Son Yazıları

Devlet geleneği, demokrasi ve vicdan - Halil Sarıgöz

Dün İsmet İnönü’yü aramızdan ayrılışının 52’nci yılında andık..

Devamını Oku
26.12.2025
‘Asgari’ sömürü - Aydın Öncel

Aralık ayının son günlerinde yaşanan “asgari ücret” tartışmalarında gelenek bu yıl da bozulmadı!

Devamını Oku
25.12.2025
İBB davasında yargılama süresi - Hikmet Sami Türk

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hakkındaki yolsuzluk iddianamesiyle İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12.12.2025’te başlayan ve ilk duruşmasının 9 Mart 2026 günü yapılmasına karar verilen davada hedeflenen yargılama süresi, mahkeme tarafından en çok 12 yıl 6 ay olarak belirlendi.

Devamını Oku
24.12.2025
Menemen Devrim Şehitleri Anıtı ve Cumhuriyet -

Yunus Nadi: “Kubilay timsalini taziz için ne yapsak yerinde olacağına şüphe yoktur.

Devamını Oku
23.12.2025
Kubilay olayının anlattıkları - Osman Selim Kocahanoğlu

23 Aralık 1930 salı günü, Menemen’de insanlık tarihi- nin en hunhar cinayetlerinden bi- ri işlendi.

Devamını Oku
23.12.2025
Cumhuriyetimizin vazgeçilmez değeri - Azmi Kişnişci

“Eşitlik”, Cumhuriyetin yalnızca hukuki bir ilkesi değil; toplumsal yaşamımızın adalet duygusunu ayakta tutan temel dayanaklarından biridir.

Devamını Oku
22.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025