Parayı nereden bulacağız? (12.04.2020)
Veysel Ulusoy
Son Köşe Yazıları

Parayı nereden bulacağız? (12.04.2020)

12.04.2020 06:30
Güncellenme:
Takip Et:

Son dönemde ekonomistler arasında en çok sorulan sorudur bu.

IMF’nin (Uluslararası Para Fonu) kapısını mı çalsak, ABD merkez bankası’na (FED) lira verip dolar mı alsak (el açmanın diğer formülü) ya da diğer taraftan para basalım, böylece kimseye muhtaç olmadan, “Biz birbirimize yeteriz” tarzında sloganlar ile mi ilerlesek?

Kafalar oldukça karışık!

Karışık ama parayı nereden bulsak düşüncesinin etrafında şekillenen soru haricinde, neden kimse de “ne yani, hani biz kalkınan, yüzde 10’larda büyüyen ve dünyada söz sahibi bir ekonomi haline gelmemiş miydik, ne oldu da aniden bütçede para bitti, merkez bankasının yabancı para cinsinden rezervleri eridi” diye sormaz ki?

Peki, biz soralım: Ne oldu da paramız bitti?

Yanıtı aslında yalancı zenginlik kavramında gizli...

Bir ülkenin sermaye kaynaklarının aniden durma noktasına gelmesinin birçok nedeni vardır. Döviz kaynaklarının plansız bir şekilde etkin olmayan yerlere ayrılması, önceliklerin verimsiz alanlara yönlendirilmesi, gelir ile gider arasında mesafeyi dış borç ile kapatmaya çalışma, harcanabilir gelir seviyesinin yalancı zenginlik eğilimi ile yükseklerde hissedilmesi yani ayağı yorgana göre uzatma değil de yorganı ayağa göre ayarlama inadı bunlardan bazıları...

Tüm bunların ekonomik yansımasını ise açıkçası piyasalarda görme olası. Para piyasasında, merkez bankasının kaynaklarının erimesi sonucunda ek para basma zorunluluğu, dış borcun faiz ve anaparasının ödenebilmesi için tekrar aynı kaynaklardan borçlanma isteği, olmazsa da IMF’ye başvurmanın getirdiği siyasal yük bunlardan birkaçı.

Üretim yani reel sektörde de durum farklı değil. Ani duruşa hızla yaklaşmamıza neden olan virüs salgınını bir kenara bıraksak bile, sektörlerin borçla yani “yalancı sermaye” ile yaptıkları yatırımlar sonucunda elde ettikleri gelirlerin hemen tamamının borç verene, çoğu zaman da yabancı kaynaklara gittiğini görmekteyiz. Hal böyle olunca da son günlerde gördüğümüz gibi o kocaman odalar ve işveren kuruluşları “taze para” bulmak için ya bankalara koşuyor ya da siyasi gücü de yanına alarak zorunlu para yaratma sürecine giriyor.

Sonuç mu?

Telaş ve onun getirdiği “ele (yabancıya) el açmada” çözümü arama...

Talimat mı, planlama mı?

Garip bir eleştiri kültürümüz var. Oy teorisinde de tartışıldığı üzere, yeni ile eskiyi karşılaştırırken, eskinin en olumsuzunu yeninin en güzeli ile örneklendiririz. Bunların başında savaş dönemi-karne tüketim sürecini günümüz tüketim bolluğu ile aynı kefeye koyma gelir. Ekmeğin bile karneyle alındığı o günlerden, bakın buzdolaplarının dolup taştığı günleri yaşıyoruz benzetmesi bunların en sık örneği olarak verilir. Verilir ama bunların bir kalkınma ve ekonomik büyüme sonucunda mı oluştuğu, sermaye birikiminin öz mü yoksa yabancı borca mı dayalı olduğu sorgulanmaz. Sorgulanmayan diğer konu da buzdolaplarının doluluğunu sağlayan yatırımların öz sermaye mi yoksa dış borç ile mi sağlandığı konusudur.

İlginç olan ise geçmişte insanların eline verilen karnelerin günümüzde teknolojik karne olan halinin hayatımıza girmesi. Küçücük bir virüsle mücadele için yine küçücük bir maske dağıtımının bile telefonlara gelen bir kod ile karne haline dönüşmüş T.C. kimlik numarası ile dağıtılması bunun sanki en açık örneği.

Modern karne olarak adlandırabileceğimiz bu ve benzeri uygulama yeni bir kıtlık ortaya çıkarıyor: Talimata dayalı yönetim kıtlığı!

Buzdolabındaki yiyecekleri azaltmasa da kamusal karar verme etkinliğini yok eden bir kıtlık türü...

İşsizlik: Önemi olmayan bir ölçü

Ekonomide yapısal bozukluğun olmadığı, krizlerin yaşanmadığı durağan zamanlarda işsizliğin işgücü içinde çalışmayanların oranı ile tahmin edilmesi normal bir durumdur. Olağanüstü durumlar ve ekonomik krizlerin yaşandığı durumlarda ise kişi bazında ölçülen işsizliğin diğer bir işsizlik tanımı ile desteklenmesi gerekir.

Bu istatistik saatlik işsizliktir...

İşsizliğin yasaklanmasının gündemde olduğu, firmaların kapılarına kilit vurduğu şu günlerde kişi sayısı ile işsizliği ölçmek yanlış ve yanlı olur. Ücretsiz izne gönderilen, günde 40 lira civarında gelir ile zorunlu istihdama tabi olup çalışmayan kişilerin milli gelire katkısı bu süreç içinde olmayacak, işsizlik verileri ile üretim değeri arasında çataklar yani farklılıklar oluşacaktır.

Bu ise karşımıza modern ekonomilerde olduğu gibi saatlik işsizliği ölçmek ve yayımlamak gereğini ortaya çıkarıyor. Yoksa istihdam sabit kalırken ve işsizlik azalmadan üretimdeki düşüşü açıklamak zor olur.

Yazarın Son Yazıları

Hangi devlet?

Devlet, insanın doğal gelişiminin son ve en olgun aşamasıdır.

Devamını Oku
14.12.2025
Vasat siyaset tuzağı

Bir ülkede orta gelir seviyesine ulaştıktan sonra, teknolojik gelişme için yapılan harcamaların birim maliyetleri düşürmemesi ve diğer girdi maliyetlerdeki artışın getirdiği ekonomik yavaşlamaya paralel olarak büyüme modellerinin uygulanmasında aksaklıklar ortaya çıkar.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukukun üstünlüğü, ekonomik büyüme... Osimhen ve Mario Lemina örneği

Bir ülke adının veya devletin önüne sıfat koyup onu tanımlarken çok dikkatli olmak gerekir.

Devamını Oku
16.11.2025
Yapısal değişim ve ithal ikamesi: Açık ama korumacı bir model

Türkiye’de kendini sadece öğretici değil, aynı zamanda topluma karşı sorumlu hisseden ekonomistler uzun zamandan beri yapısal değişimin gerekliliğini vurguluyor.

Devamını Oku
02.11.2025
Enflasyon normalleşmedi, tabelası değişti

Son aylarda Türkiye’de enflasyonun düşme trendine girmesine dair anlatı daha çok ölçüm ve etiketlemedeki değişimle ilgilidir.

Devamını Oku
19.10.2025
Türkiye ekonomisinde fiyat düzeyi-gelir uyumsuzluğu: Pahalı ama fakir paradoksu

Enflasyon ülkemiz dışında çoğu ülkede artık bir sorun olmaktan çok uzaktadır.

Devamını Oku
05.10.2025
Bir ekonomi politikası hikâyesi...

Ekonomi politikaları toplumun sosyal refahını daha yukarılara çıkarmak ya da sıkıntılı zamanlarda piyasa dengelerini yeniden ayarlamak için kullanılır.

Devamını Oku
21.09.2025
Yapısal çürüme

Devletteki çürüme kurumsal çöküş ile son noktaya evrilir.

Devamını Oku
07.09.2025
Bir temiz vurgun: döviz kuru korumalı mevduat

Ekonomimizde tarif edilemez bir yalancı mutluluk yaşanıyor bugünlerde. Yanlış anlamayın...

Devamını Oku
24.08.2025
Sahte profesör, sahte ekonomi

Ahlaki çöküntü toplumsal bir olgu haline geldiğinde onun elinden kurtulmak yıllar alır.

Devamını Oku
10.08.2025
Sözde büyüme, gerçekte fakirleşme: Bir derecelendirme hikâyesi

Sizi yönetenlerin ülke notumuz yükseldi kelimesi kapsamında sevindiklerine bakmayın.

Devamını Oku
27.07.2025
KTV-karbon tüketim vergisi, terörsüz Türkiye ve eğitim kalitesinin ortak noktası

Ekonomik ve siyasal sürecin sanki önümüzdeki pazar günü seçim olacak fikri üzerine kurulu olduğu ülkemizde yeni proje diye yapılan tanıtımların sayısında ivme artışı gözlemliyoruz son günlerde.

Devamını Oku
13.07.2025
Asgari ücret ve enflasyon… ya döviz kuru!

Asgari ücretteki artış enflasyon oranını yukarılara taşır mı? Bu soru çoğu ekonomist tarafından ampirik olarak incelenmiş ve sorunun sade bir yanıtının olmadığı, etkileşimin çeşitli nedenlere ve olgulara bağlı olarak değiştiği gözlemlenmiş ve veri analizleri ile ortaya konmuştur.

Devamını Oku
29.06.2025
İstanbul Üniversitesi: Bir diploma iptali oyunu ve yarattığı maliyet

Sahnenin en çarpıcı bölümü ise sanki tüm yanlışlıkları ve usulsüzlükleri sadece bir siyasi partinin kamu yöneticileri yapıyormuş algısının vurgulandığı kısımdır.

Devamını Oku
15.06.2025
Hastalıklı büyüme

Ulusal gelirimiz 2025 yılının ilk çeyreğinde yüzde 2 arttı. Bunu TÜİK söylüyor.

Devamını Oku
01.06.2025
Jeoekonomik ticaret politikası

ABD-Çin arasında tarife yani uluslararası ticarette ithalatta alınan vergilerin artırılması ile yeniden başlayan ekonomik savaşlar tedarik zincirindeki kırılmaları tetiklemeye devam ediyor.

Devamını Oku
18.05.2025
Buğday ve döviz kuru

Buğday ve döviz kuru

Devamını Oku
04.05.2025
Orta gelir-siyasi tuzak

Orta gelir-siyasi tuzak

Devamını Oku
20.04.2025
Boykot

Boykot

Devamını Oku
06.04.2025
Özel çıkar grubu

Özel çıkar grubu

Devamını Oku
23.03.2025
Gıda enflasyonu

Gıda enflasyonu

Devamını Oku
09.03.2025
İnsan sermayesi, yolsuzluk...

İnsan sermayesi, yolsuzluk...

Devamını Oku
23.02.2025
Merkez Bankası ve ekonomik durum

Merkez Bankası ve ekonomik durum

Devamını Oku
09.02.2025
Yapay zekâ ve bizdeki zekâ

Yapay zekâ ve bizdeki zekâ

Devamını Oku
26.01.2025
Tehlikenin farkına varmak

Tehlikenin farkına varmak

Devamını Oku
12.01.2025
Ekonomik büyüme ve refah

Ekonomik büyüme ve refah

Devamını Oku
29.12.2024
Silkeleme

Silkeleme

Devamını Oku
15.12.2024
Fakirsiniz çünkü...

Fakirsiniz çünkü...

Devamını Oku
01.12.2024
Çaput

Çaput

Devamını Oku
17.11.2024
Neden sürekli kriz içindeyiz?

Neden sürekli kriz içindeyiz?

Devamını Oku
03.11.2024
Bir çöküşün hikâyesi

Bir çöküşün hikâyesi

Devamını Oku
20.10.2024
Kurnaz ekonomik politikaları ve döviz kuru

Kurnaz ekonomik politikaları ve döviz kuru

Devamını Oku
06.10.2024
Eğitim, eğitim kurumlarında hijyen ve gelişmişlik

Eğitim, eğitim kurumlarında hijyen ve gelişmişlik

Devamını Oku
22.09.2024
Ekonomi programının anatomisi

Ekonomi programının anatomisi

Devamını Oku
08.09.2024
Çiftçi

Çiftçi

Devamını Oku
25.08.2024
Körüğe gerek yok

Körüğe gerek yok

Devamını Oku
11.08.2024
Tecrübe ederek öğrenme

Tecrübe ederek öğrenme

Devamını Oku
28.07.2024
Verilerle soyulan halk

Verilerle soyulan halk

Devamını Oku
14.07.2024
Bir kilo buğday kaç litre mazot eder?

Bir kilo buğday kaç litre mazot eder?

Devamını Oku
30.06.2024
TÜİK, enflasyon ve buğday

TÜİK, enflasyon ve buğday

Devamını Oku
16.06.2024