Ekonomi politikaları toplumun sosyal refahını daha yukarılara çıkarmak ya da sıkıntılı zamanlarda piyasa dengelerini yeniden ayarlamak için kullanılır. Bunlar para politikasından maliye politikasına, dış ticaret politikasından varlık yıpranma payı politikasına kadar uzanır.
Bu politikaların uygulama sürecinin tam ortasında halkın refah seviyesi kavramı vardır...
Bugünkü yazımız bu politika araçlarının sayısı ve yeterliliği üzerinedir.
Ekonomist, fizikçi ve aynı zamanda Nobel ödüllü Jan Tinbergen sıkça ekonomi politikası araçlarını hem uygulamanın kalitesi hem de yeterliliği açılarından sentezlemiş ve karar vericilere yön vermeye çalışmıştır.
Yaklaşımının temel vurgusu hedef ile hedefe ulaşmak için gereken politika aracı sayısı üzerinedir. Bu yaklaşıma göre bir ekonomide, bir hedef için ayrı bir araç gerekir.
Ekonomi politikalarının başarısı ve etkinliğini ölçmek için önemlidir bu görüş...
Örneğin, eğer bir ekonomide enflasyon, işsizlik, ekonomik büyüme ve cari denge sorunları yaşanıyor ve her biri için bir hedef belirleniyorsa, bunlara ulaşmak için en az dört bağımsız politika aracı gerekecektir.
Bağımsız araç, yani kontrol edebileceğiniz değişkendir...
Yanına da bağımsız kurumlar... Siyasetten arındırılmış olanından doğal olarak...
Nedir bu araçlar sorusu akla geliyor doğal olarak.
Bunlar örneğin para politikası, maliye politikası, döviz kuru politikası ile yapısal reformlar bünyesindeki araçlardır. Yerine göre vergi oranları, kamu harcamaları, para arzındaki değişim ve kurumların kalitesini yükseltenlerdir.
Türkiye ekonomisinde bu nasıl işliyor sorusunun yanıtı toplumsal çöküşün adeta fotoğrafını veriyor bize.
Bizim hedeflerimiz çok ve eşanlı. Yani hepsini aynı anda tek yönlü çözmeye çalışmanın dayanılmaz dinamiği mevcut. Enflasyonu düşürmek, büyümeyi ve istihdamı artırmak, döviz kurunu istikrara kavuşturmak bunların en önde gelenleridir.
Akla ilk gelen araçlar ise Merkez Bankası kontrolündeki faiz oranı, sona erdirildiği söylenen ancak hâlâ yarattığı maliyetle dengeleri etkileyen kur korumalı mevduat ve dış borçlanmadır.
Tinbergen’in yaklaşımı ile bakarsak Türkiye uzun zamandan beri birkaç hedefi tek araçla çözmeye çalışmaktadır. Örneğin piyasa dinamiğine göre belirlenmesi gereken faiz oranı bir bağımsız araç gibi hem enflasyonu hem döviz kurunu hem de ekonomik büyümeyi aynı anda yönetmek için kullanılmaktadır.
Sonuç mu?
En basit çıkarımıyla araçların etkinliğinin azalması ve hedeflere ulaşılamamasıdır.
Bu Merkez Bankası’nın bağımsız karar alma yeteneğiyle de bağlantılıdır... Böyle olunca da para politikası fizikteki serbest atış kuralsızlığı ile bağdaşır bir hal almaktadır.
Maliye politikası (gelir ve harcama üzerine kurulu olan) çoğunlukla seçim odaklı harcama genişlemelerine indirgenmektedir.
Herkesin unuttuğu verimlilik artışı, eğitim ve hukuk alanında ilerlemeler ile endüstriyel etkinlik üzerine kurulan yapısal reformlar gözardı edildiğinde uzun vadeli hedefler araçsız kalmaktadır.
Peki çözüm nedir diye sorulduğunda yanıt esasında ortadadır.
Buyurun size atılacak adımlar:
Hedeflerin net ve akılcı hedeflere ulaşılacak zaman aralığını etkin bir şekilde belirlemek. İlk aşamada fiyat istikrarının sağlanması ve daha sonra da dış denge (cari açık/fazla, dış ticaret açığı/fazlası gibi) öncelikli olmalıdır.
Araçları çeşitlendirmek. Para politikasını enflasyona, maliye politikasını istihdama ve yapısal reformları büyümeye yönlendirmek gibi.
Kurum bağımsızlığını yeniden tesis etmek ve etkinliğini artıracak uygulamaların zeminini oluşturmak. Bunların en basit örnekleri ise Merkez Bankası, TÜİK ve BDDK’dir.
Geçici ve güne endekslenmiş pansumanlar yerine uzun vadeli stratejileri hazırlamak ve uygulamaya koymak. KKM yerine döviz piyasasında güveni sağlamak, seçim ekonomisi yerine verimlilik artışı yaratıcı uygulamaları artırmak bunlardan birkaçıdır.
Özetle, Tinbergen’in politika aracı-hedef eşleştirmesi yaklaşımı, Türkiye ekonomisinin güncel açmazını anlamada faydalı bir çerçeve sunmaktadır. Çok sayıda makroekonomik hedefe sınırlı politika aracıyla ulaşma çabası, etkinliği azaltmakta ve çelişkiler doğurmaktadır.
Etkinliği artırmak ve çelişkileri ortadan kaldırmak için öncelikle kalkınmakta olan ülke hastalığı olan yüksek hacim ve seviyelerdeki hırsızlığı önlemekle işe başlamak gerekir.