Deniz Yıldırım

Trump’ın ipi, Amerika’nın aklı

09 Ekim 2019 Çarşamba

Trump önce “Suriye’den çekiliyoruz” açıklaması yaptı, Türkiye’nin olası Suriye operasyonuna zemin açmış bir görüntü verdi. IŞİD ihalesini de bize keserek. Ardından Amerikan devlet aygıtları ve partileri, iç kamuoyu karıştı. Tepkiler arttı; izleyen saatlerde bir tweet daha attı ve özetle, “Sınırları ben çizdim. Türkiye sınırı aşarsa, daha önce yaptığım gibi ekonomisini mahvederim” tehdidi savurdu. Daha doğrusu, savurmak zorunda kaldı.
“Sistemin mafyalaşması” böyledir. İç siyaset ile dış siyaseti kaynaştırır; içeride sopayı gören, dışarıya sopa gösterir.
Trump neyi temsil ediyor? Küreselleşmenin sonunu. Amerikan hegemonyasının geri çekilmeye başladığı bir dönemde, korumacı ekonomi ve milliyetçi siyaset tarzıyla hareket etmeyi; bunu yaparken de geleneksel Amerikan emperyal aklının aktığı karar kanallarını boşa düşürmeyi temsil ediyor. Dışişleri’ni etkisizleştiriyor, güvenlik bürokrasisiyle sürekli oynuyor, dış politikayı şahsi ilişkiler ağının bir parçası gibi, iş bitirici bir tüccar edasıyla yürütüyor. Bir süredir bu hareket tarzı, Amerikan kurulu düzeninde en çok tartışılan ve Trump’ı azletme tartışmasına kadar varan çatlağın ana zemini.
Ancak Trump’ın son kararı, bu çatlağı daha da derinleştiriyor. Trump’ın çekilme ve Türkiye’ye operasyon için yol verme kararı sonrası, hem iktidar blokunun en önemli bileşenlerinden, özellikle de Pentagon ve Dışişleri bürokrasisinden, hem de Senato’daki Cumhuriyetçi ve Demokrat isimlerden itirazlar hızla yükseldi. Trump’ın kararı sonrasında, Amerikan iki partili sisteminin gerçek yapısının daha iyi görüldüğünü söylemek mümkün. Gerçek partileşmeyi, saflaşmayı iç politika değil, emperyal dış politika belirliyor çünkü.
Bir yanda Trump’ın “bedeli biraz da başkaları ödesin” diyerek propagandasını üstlendiği, seçim kampanyasında slogan haline getirdiği “America First - Önce Amerika” yaklaşımı ve bunun taraftarları (ki bu yaklaşım güçlü kitle desteğine seslenen, popülist bir tarz); diğer yanda ise farklı partilerde olmakla birlikte dış siyasette Amerikan hegemonyasının, aktif varlığının korunmasını savunan, Amerikan geri çekilişinin rakip kuvvetlere etki sahası açacağını düşünen ve özellikle de sahadaki Kürtlerin feda edilmesiyle, bundan sonra potansiyel müttefik bulurken güvenilirlik sorunu yaşanacağından endişe eden cephe. Bu ikinci cephe uzun vadeli, emperyal devlet aklını temsil ediyor. Amerikan caydırıcılığının ortadan kalkışı gibi sonuçlara Trump’ın yanıtsız kalmasına karşı tepki fırsatı kolluyor. S-400 alımına yaptırım için asıl bastıran da bu cephe. İkinci cephenin içinde yan yana gelmez gibi görünenler, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler var.
İkinci cephenin ana çekirdeği, Trump’ı neredeyse ihanetle suçluyor. Nedeni basit: Bu cepheye göre Trump bir yandan Amerika’yı dış cephede liderlik yapma görevinden kaçan mağlup bir devlet görüntüsüne sokuyor, diğer yandan da farklı ülkelerin liderleriyle yaptığı telefon görüşmelerinden sonra “taviz veren” güçsüz devlet imajını besliyor. Nitekim basına demeç veren, ağırlıkla da güvenlik bürokrasisinden “isimsiz” kaynaklar bu noktayı özellikle vurguluyor. Çünkü Amerikan hegemonyası en çok da, karşıtları üstündeki caydırıcılığıyla ölçülüyor. Trump bunu neredeyse etkisizleştiriyor.
Sonuç mu? Trumpçı Parti, yaklaşan seçimler öncesinde iç politikaya etkili bir malzeme sunmak istedi. Cumhuriyetçileri ve Demokratları, geride duran emperyal devlet aklını ve kadrolarını birleştiren Geleneksel Emperyal Parti ise bunu Trump’ı iç cephede daha da yalnızlaştırmak için fırsata çevirdi. İki gündür Suriye ve daha da çok Türkiye başlığının Amerikan gündemini bu denli meşgul etmesinin nedeni de bu. Dolayısıyla kısa vadeli, dar hedefli siyasal aklı Trump; uzun vadeli, stratejik hedefli emperyal aklı ise Geleneksel Cephe temsil ediyor. Kararın zamanlaması, yöntemi ve ardından ortaya çıkan gelişmeleri topladığımızda, bu genel sonucu çıkarabiliriz. Trump’ın bu son hamlesi, geleneksel emperyal partinin iktidara yeniden el koymasının bir fırsatına dönüşebilir. Ve bu noktada açık olan şu: Yalnızlaşan Trump’ın ipiyle kuyuya inilmez; karşısındaki emperyal cepheden ise demokrasi, özgürlük beklenmez. İlk mesaj iktidara, ikinci mesaj muhalefetlerimize. Bize bağımsız bir hat gerek.

(Cumartesi devam edecek...)  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları