Bazı rejimlerle uzlaşılamaz

02 Mayıs 2022 Pazartesi

Bazı rejimlerle uzlaşılamaz. Bu rejimler demokratik yollardan değişime, ellerindeki devlet makinesini, ekonomik kaynakları sonuna kadar kullanarak direnirler.

SUU KYI’NİN İBRET VERİCİ ÖYKÜSÜ

Myanmar da askeri rejim karşısındaki “demokratik muhalefetin” lideri Nobel ödüllü Aung San Suu Kyi’ye (76) geçen hafta, basına kapalı bir duruşmada, 2021’deki askeri darbeden sonra verilen beş yılık cezaya, altı yıl daha eklendi.

Suu Kyi, siyasi yaşamına, 1980’lerin sonunda cuntaya karşı öğrenci hareketinin, yeni kurulan Demokrasi İçin Ulusal Birlik (NLD) partisinin fiili başkanı olarak başlamıştı. Suu Kyi seçimlerden önce tutuklanmış ama NLD oyların yüzde 81’ini almıştı. Cunta seçim sonuçlarını tanımadı, Suu Kyi de sonraki 20 yılın 15 yılını ev hapsine geçirmek zorunda kaldı. 

Siyasi yaşamı boyunca Suu Kyi, askeri rejime karşı “demokratik”, barışçı, sık sık uzlaşarak ilerlemeye çalışan bir mücadele yürüttü.

Suu Kyi, 1991 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü, on bir yıl sonra milletvekili seçilerek, esas olarak cuntanın aracı olan meclise girdi.

Budist nüfusun egemen olduğu Myanmar’da cunta, 2015 Kasım seçimlerinden önce, büyük çoğunluğu Rohingya Müslümanı olan 800 bin kişinin oy verme hakkını kaldırdı. Yaklaşık 4 milyon seçmenin dışlandığı seçimleri NLD kazandı. Nisan 2016’da Suu Kyi, Devlet Danışmanı adıyla, cuntanın “vesayeti” altında (gerçek vesayet böyle oluyor) bir hükümet kurmayı kabul etti.

Rohingya Müslümanlarının toplumsal hak ve özgürlükler mücadelesini güvenlik güçleri şiddetle bastırmaya başlayınca, “Devlet Danışmanlığı” kurumunun aslında, cuntanın “fallusunu” örtmeye yarayan bir incir yaprağı olduğu da anlaşıldı. Cuntanın demokratik yollarla değiştirilebileceğini savunarak sürekli uzlaşma arayan Suu Kyi, pratikte rejimin devamına katkıda bulunuyor, rejimin karakterine uygun gerçek bir mücadelenin başlamasını önlüyordu.

UZLAŞMADAN SUÇ ORTAKLIĞINA

Sürekli uzlaşarak, sonuç vermeyen siyasi pratikleri biteviye muhalefete dayatarak, salt Budist nüfusa dayanarak ilerleme çabaları, sonunda Suu Kyi’yi rejimin suçlarına ortak olma noktasına getirdi.

Kendisi de Budist olan Suu Kyi’nin, rejimin Rohingya Müslümanlarına yönelik soykırım politikaları tüm dünyada tepki çekmeye başladıkça, bu politikaları meşrulaştıran açıklamalar yaptığı görülüyordu. Örneğin, 2017-18 yılında Birleşmiş Milletler Myanmar’ı “soykırım” yapmakla suçlayan bir rapor yayımladı. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden görevliler Bangladeş’e giderek Rohingya sığınmacılar arasında araştırma yapmaya başladı. Soykırım söylentileri artar, kanıtlar birikirken, Gambia hükümeti İslam İşbirliği adına, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne suç duyurusunda bulundu. 

Tüm bunlar olurken, Suu Kyi soykırım iddialarını yalanlamayı seçiyordu. Suu Kyi’nin Nobel Barış Ödülü’nün geri alınması için uluslararası bir kampanya başladı. Oxford kenti, Suu Kyi’ye vermiş olduğu “Freedom of City” ödülünü geri aldı. Suu Kyi, Aralık 2019’da Lahey’e Uluslararası Adalet Mahkemesi’ne geldi ve tüm soykırım iddialarını reddetti.  

2020 Kasım seçimlerinde NLD oyların büyük çoğunluğunu aldı ama cuntanın da uluslararası alanda, tüm siyasi sermayesini tüketmişti olan Suu Kyi’ye gereksinimi kalmamıştı. Cunta seçim sonuçlarını kabul etmedi. Suu Kyi ve NLD’nin önde gelen liderleri tutuklandı. Generaller “incir yaprağını” atarak doğrudan yönetmeye başladılar.

Sonuç olarak, bazı rejimlerle uzlaşılamıyor, uzlaşma çabası, göz yumma siyaseti iflas ediyor. Dinci- etnik ayrımcılığı yadsıyan bir laikliği benimsemeden, rejimin koyduğu sınırlar delinmeden demokratik bir muhalefet inşa edilemiyor. Şimdi Myanmar’da muhalefetin kimi kesimlerinin, rejime karşı farklı yöntemlerle ve araçlarla bir direniş başlatmaya hazırlandığı söyleniyor...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları