Feyzi Açıkalın

Corona günlerinde halk sağlığı mı akıl sağlığı mı?

16 Nisan 2020 Perşembe

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “istifa restini” değerlendiren yazar/akademisyen Fatih Yaşlı, bunu bir “saray komplosu” olarak adlandırmanın yanlış olacağını söylemekteydi. Yaşlı, iktidarın artık gizlenemez hale gelen “yönetme güçlüğünün” asıl irdelenmesi gereken konu olduğunu belirtiyordu.

Çok tehlikeli bir salgının ülkemizi kasıp kavurduğu bu günlerdeki ülke gündemine bakınca, ortada bir komplonun olacağına insanın gerçekten inanası geliyor; halkın akıl sağlığıyla oynama üstüne inşa edilen bir kurgu…

COVID-19 virüsünün ülkemizi teslim aldığının açıklanmasından iki hafta sonra gerçekleşen Kanal İstanbul rekonstruksiyon ihalesi, vatandaşın aklını almaya yönelik ilk hamleydi. Arkası sökün etti…

Konut ve taşıt kredilerindeki faizlerin ve uçuşun yapılmadığı(!) uçak biletlerindeki vergilerin indirimleri; aksine alkol ve tütün ürünlerine gelen özel tüketim vergileri siyasi otoritenin ilk kriz önlemiydi. Maske dağıtımı fiyaskosu, hafta sonu ansızın açıklanan sokağa çıkma yasağı ve son günlerde gündeme yerleştirilen infaz yasası değişikliği ile akıl oyunu üst noktaya ulaştı.

Siyasi otoritenin dünya görüşü ve rejimin dinsel niteliği salgını dünyevi bir sorun olarak göremediği için, halkın sağlığı da göksel güçlere havale edilmekteydi. Halk sağlığının hiçe sayıldığı kriz ortamında vatandaş iyice sersemlemişken, onun akıl sağlığını da aynı çuvala koyup, ağzını da büzerek bir kenara atmak belki de iyi bir plandı…

Böylece o meşhur torbalardan birine infaz yasası yerleştirildi. Memleketin bütün hırsız ve arsızları tahliye olurken, altı basın emekçisinin zindanda çürümesi öngörüldü. Sonuçta, 14 yaş altındaki insanın tecavüzcüsüyle evlendirilmesini de torbaya yerleştirenler, başarılarını maskeli bir balo ile meclis salonunda kutladılar.

Krizi fırsata çevirme arsızlığı sınır tanımıyordu. Atatürk Havalimanı’na hastane yapılmasını, yeterli kapalı alan varken çok stratejik iki pisti yok ederek başlattılar. Amaç, fırsat ele geçmişken havalimanını ortadan kaldırmaktı! Rejim müteahhitlerini kollama adına Çukurova Hava Limanı ihalesini iptal ettiler... Ardından dünya harikası Salda Gölü kumsalını millet bahçesi yapmak için mahvetmek üzereyken, imdada sosyal medya yetişti…

İnsanların sinir uçlarıyla oynamaya, bir cihannüma devleti olma yolundaki bitmez hayalleri eşliğinde devam ediyorlar. Dünya ülkeleri salgın karşısında ortak çözümlere yönelmişken, hamaset yüklü mesajlarla kriz yönetiminde diğer ülkelere göre ne denli üstün olduğumuz sürekli tekrarlanıyor. Krizden, onlardan çok daha fazla güçlenmiş olarak çıkacağımız dillendiriliyor.

Son olarak Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, “Kendimizin tıbbi ekipman ihtiyacı olmasına rağmen 34 ülkeye yardım elini uzattık” demesi; yalnızca Mart ayında 47 milyar açık veriyorken, “kötü Batı!” nın bir simgesi olan IMF ile yeni bir finansal anlaşmaya gidilmeyeceğinin yineleniyor olması, akıl sağlığımıza yönelik sinir ucu oynamaları değil midir?

Ülkemizi saran krizde “kırkımızı!” bu hafta sonunda çıkarıyoruz. Evlerdeki depresyon arttı, insanların dayanma gücü azalmaya başladı. İşte tam da bu zaman diliminde gelen bu sinir bozucu yüklenmeler akıl sağlımızı tehdit eder niteliğe ulaştı.

Kırk katır mı kırk satır mı?” şeklinde sunulan bu “halk sağlığı mı, akıl sağlığı mı” ikileminde, belirsizliğini koruyan COVID-19 düşmanına karşı yapacak tek şey gerekli önlemi alıp beklemek. Oysa, akıl sağlığımız yönelik tehditler çok daha somut ve önlem alınır gibi görünüyor.

İç çekişmeler yüzünden kırılganlığı iyice artmış siyasi otoriteye karşı ülkemizi korumasını beklediğimiz siyasi muhalefetten beklentinin azaldığı bugünlerde, geleceğe dönük savaşımı yürütebilmek için akıl sağlığımızı korumaya çok daha fazla gereksinim var. Ama kaderimize razı olarak değil; direncimizi yitirmeden, korkmadan, halkın istencini her platformda ortaya sererek…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları