Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kibir Korosu
Kimine göre günah, kimi için yasak, sosyalist ahlaka ve dahi diyalektiğe aykırı bulup kınayanlar da var; var da, değişen yalnızca imparatorluktan cumhuriyete geçmemiz olmuş, kibir tüm görkemiyle yerinde duruyor. Yerinde mi dedim, özür dilerim, başköşeye kurulmuş diyecektim! Nur içinde yatası Ece Ayhan’ın dediğine benziyor durum: “Eskiden tek padişah vardı, şimdi çok padişah var!”
\nHerkesin başköşesi farklı tabii, sözgelimi bazıları “emperyal” rüyalar görüp kendini de orta “şark köşesi”nin başına oturturken başköşeye kurulmak, köşe olmak gibi hırs ve iddialardan uzak bildiğimiz ve “köşe”yle ilgileri yalnızca “yazmak”la sınırlı olan kimi ahbaplar da “aşırı hassasiyet”ten mi neyse artık, gururlarını kibirle savunup bazılarının deyişiyle “militan gazeteciliğe” haddini bildirdiler!
\nKibir bulaşıcıymış meğer, babadan oğula da geçermiş; imparatorluktan cumhuriyete de, tavandan tabana da. Hiç olmazsa bu konuda “İmtiyazsız, sınıfsız kibirli bir kitleyiz!” diye gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Muktedirin kibri dışında zaten muktedir kibirsiz olmaz; muhalifin, kendini aykırı sananın kibriyse içindeymiş, derindeymiş, her zaman değil zaman zaman ortaya çıkarmış, çıktığı zamansa belki herkesten çok kendisini şaşırtırmış…
\nGelenek şaşmaz bir kesinlikle sürüyor, cumhuriyetin eski ve yeni sahipleriyle, her türlü sahiplik ve mülkiyet ilişkisini reddedenlerden oluşan ret cephesi, ne tuhaf şimdi hepsi “zıtların birliği”ne yakışan bir “hassasiyet” içinde geleneği sürdürüyor, “kibir ittifakı”nı sağlamlaştırıyorlar. Haşmetlilerin muhteşem söyleminde şaşılacak bir şey yok, kibir muhteşem bir kalıt olarak kuşaktan kuşağa yürüyor çünkü. Şaşırtıcı ama daha çok da üzücü olansa haşmetsizlerin kolektif biçimde, neredeyse bir “kibir korosu” olarak seslendirdikleri ve hemen hemen aynı cümlelerle terennüm ettikleri göz yaşartıcı hassasiyet şarkısı.
\n“Yurttan Sesler” desem değil, “Beraber ve Solo Şarkılar” demeye de gönlüm el vermiyor, fakat muhalif ya da aykırı yazar kibri de bazı büyük şairlerin megalomanisini aratmıyormuş meğer! Geçenlerde “vicdan” üzerine bir yazı yazmam gerekti, çok zorlandım; olmayan, kalmayan, kaybolan şeyler üzerine yazmak kolay değil. Sonunda Anton Çehov’un Üç Kızkardeş oyunu nerdense geldi aklıma da Merhamet, Adalet ve Vicdan adlı üç kızkardeşin acıklı öyküsünü yazmaya çalıştım. İlki çoktan ölmüş, ikincisi genç ve özgür ruhlu bir genç kızken “kocaya varmış”, üçüncüsü ise zamana uyup adını “neovicdan” olarak değiştirmiş üç kızkardeş. Bir de üvey kız kardeş var, en küçükleri; o, gözlerden ırak yaşayıp gidiyor. Öyle dediğime bakmayın, aslında hepimiz tanıyoruz onu, adı “Şefkat”, hani o “bardaki sarışın kız”.
\nBu dört kız kardeşle ilgili yazarken kibrin erkeklere özgü olduğu gibi bir iyimserlik içindeydim, ne yazık ki değilmiş; muktedirden muhalife bulaşan bu hastalıktan bari çocuklarımızı koruyabilsek!
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu