Hikmet Altınkaynak

Atatürk, İnönü’yü neden başbakan olarak atadı?

04 Kasım 2021 Perşembe

Cumhuriyetin 98. yıldönümü kutlamaları coşkuyla sürüyor. 10 Kasım’ın yaklaşması ise hepimizi hüzne boğuyor. Mustafa Kemal Atatürk’ü görmesek de onun aramızda olduğunu duyumsuyoruz. Eserleriyle, devrimleriyle yaşıyor. Ne diyordu: “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Beni anlıyorsanız, bu yeterlidir.” 

Ne var ki onu anlamayanların, anlamamakta direnenlerin zararı ülkeye oluyor. Elbette bu durum Atatürk’ün, bu vatanın kurtarıcısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ulusumuzun onuru ve birleştirici en büyük gücü olduğu gerçeğini değiştirmiyor. 

İnönü ve Milli Mücadele kitaplarıyla da ünlü Alev Coşkun, İnönü’nün Atatürk’ten sonra gelen ikinci adam özelliklerini Asker İnönü (Kırmızı Kedi Yayınları, 2018) adlı kitabında anlatırken şunları vurgular: “Olayları soğukkanlılıkla değerlendiren ve matematik metodolojisiyle analiz eden bir kafa yapısına sahiptir. Bütün bunların yanında çalışkanlığı, zekâsı, dürüstlüğü, karar verme yeteneği de eklenince liderlerin hep çalışmak istediği vazgeçilmez ikinci adam ortaya çıkmaktadır.”

İSMET İNÖNÜ’YE MEKTUP

Çılgın Türkler kitabıyla, Atatürk biyografileriyle ünlü Turgut Özakman da Cumhuriyet-Türk Mucizesi-2 (Bilgi Yayınevi, 2009) adlı kitabında Atatürk’ün İnönü’ye yazdığı bir mektuba yer verir. İnönü’yü neden başbakan olarak atadığını, onun başarılarını, ülkenin sorunlarını, çözüm yollarını anlatır: “Sevgili Paşam, Cumhuriyet’in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme. Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın.

Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Başdelegesi olarak elbette biliyorsun. Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın. 

Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim. Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz. (...)

DOKTOR SAYIMIZ 

Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı yüzde 60’ı geçiyor.

Nüfusun yüzde 80’i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe.

Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz. Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var.

Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız

Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114 bin 408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor. Yunanistan’dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek. İktisadi hayatımız da eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız da çok az. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş. Oysa Cumhuriyetin insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor.

Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı. 

Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.

Cumhuriyete uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde ne de bir deney. 

Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız. 

Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim. Allah yardımcımız olsun!”  

Türkiye, nereden nereye geldi? Bu bağımsızlık, bu gelişme Atatürk’le, Cumhuriyetle gerçekleşti. Bu nedenle öncelikle iktidarın bilimden, demokrasiden, çağdaşlıktan, hukuktan, laiklikten, dürüstlükten ayrılmaması gerekir. Atatürk ve İnönü’den öğrenecekleri daha çok şey var. Atatürk’ün İnönü’ye yazdığı mektup bile yeter...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları