Hikmet Çetinkaya

Kör teröre lanet olsun!...

27 Aralık 2015 Pazar

Bir kadın, bir erkek geçmiş zaman masallarının içinden çıkmıştı sanki...
Zifiri bir karanlık, ölüm çanları, umutlarımızı yok etmeye başlamıştı.
Belki küçük çocuk ağlıyordu bir kentte. Belki gecenin içinde yankılanan bir çığlık vardı adını bilmediğimiz bir yerlerde...
Maviden yeni doğmuş bir beyazlık...
Renklerin birer birer kaybolması...
Gözlerinizde gizleniyordu el değmemiş bir özlem...
Belli belirsiz düşünceler, eski yılları anımsama, kış güneşinin altında yürürken düşüncelere dalıp tarihi anımsamak...
Çocuklarımız 17 yaşında demir kapılı sürgülü hücrelere atılmıştı. Soygun ve vurgun düzeni sürüyordu.
Küresel güçler, sömürgeci ruh, vahşi kapitalizm, terör kıskacı...
O karanlık gecede ölüm sancağı çekilmiş dudaklarda kopan fırtına vardı hani... Bizi alıp götüren, bizi yok eden, uçurumlara sürükleyen...
Sorular soruyor ama yanıtını alamıyorduk nedense.
Bilmece gibi hayatın tam orta yerindeydik. Alev alev yanıp tutuşuyorduk... Sevgisiz, sevdasız, aşksız bir toplumun çektiği sancıları göremiyorduk...
Yaşamın sevinci, ölümün acısı...
Elleri ıslak çocuklar, avuntularıyla yok olmuş kadınlar, erkekler.
Aşkların o acı veren yalnızlığı, kurduğumuz düşler, çalınan özgürlükler...
Niye böyle olmuştuk, niçin faili meçhullere doymamıştık, asit kuyularını görememiştik, Susurluk’u çoktan unutmuştuk.
Bize göre değildi yaşamın gölgesinde avunmak, birbirimizi düşman bellemek, ötekileştirmek, bölünmek, parçalanmak...
Adımlarımız taşlarda çınlıyor, mermilerle delik deşik edilmiş evlerin duvarlarından yankılanıyordu...

*** 

Yaşadıklarımız ne alın yazısı ne de kara talih...
Biz çağlar boyu, emeğimizle yaşadık, ekmeğimizi bölüştük. Sevgiylekucaklaştık bayramlarda, düğünlerde...
Sevdaydık biz masmavi gökyüzünde...
Tunceli Ovacık’ta çiçeklerle konuşurduk, Kaçkarlar’da gün batımını seyrederdik. Harran Ovası’nda aşkını, yüreğinin en derin köşesinde saklayan kadınların öyküsünü dinlerdik.
 Hakkâri’de Sümbül Dağı eteklerinde gün doğumunu beklerken kardeşlik türküleri söylerdik.
Karadeniz’de dalgaydık, Ege’de aşk masalı...
Ölümleri değil, hayatı konuşurduk...
Kanla beslenen, hiç doymayan kalleşlik, hayatlara pusu kurdu, Mehmetleri şehit etti...
Irkçılık hortladı!
Bakın o barikatlara, hendeklere...
Binlerce çocuk, Kandil’den yuvarlanarak Güneydoğu’ya indi. Onlar yuvarlanıp ilçelerde hendek açıp barikatları kurarken devlet seyretti.
Hak, hukuk, vefa, dürüstlük, adalet duygusu...
Hrant Dink örgütlü bir suç örgütü tarafından öldürüldü tıpkı Uğur Mumcu, Musa Anter gibi...
Bir tarih kanla yazıldı...
O kanlı terör bitmedi...
Türk ve Kürt düşmanlığı yaratıldı, kadim tarih yerle bir edildi.
Biz koruyamadık çocuklarımızı, aydınlarımızı, yazarlarımızı.
İnsanlığımızı koruyamadık!
Mücadele, dayanışma ruhumuzu yitirdik, sevgimizi, insanlığımızı tükettik.
Umudu temiz bir hava gibi içimize çekmek, yaşamı çoğaltmak gerekiyor...
Kör terörden kurtulmamız için demokrasimizi geliştirmek, özgürlüklerimizi çoğaltmak!
Daha önce çok yazılmış, çizilmiş MİT TIR’ları haberleri yüzünden bir aydır zindanda yatıyor Can Dündar ve Erdem Gül...

***

Bireyi köle sanmak, toplumu din sarmalının içine sokup iktidar olmak, demokrasiyi ve özgürlükleri bir kıyıya bırakmak...
Hayat akan kan, kana bürünmek, şehit tabutlarından medet ummak değildir...
Ölen de öldüren de kardeştir bu ülkede.
Kadim topraklarda, yüzyıllardır süregelen bir sevdadır...
Umutlarımızı yeşerterek geldik bugünlere...
Artık bıktık ölüm haberlerinden, çatışmalardan...
Akan kan dursun, çocuklarımız ölmesin!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları