Leyla Tavşanoğlu

Saraylarla işimiz olmaz

30 Kasım 2014 Pazar

Süryani Katolik Patrik Vekili Yusuf Sağ’dan Papa Francesco’nun ziyaretiyle ilgili mesajlar:

Papa Francesco’nun Vatikan’a gelir gelmez ilk açıklaması, “Ey Kardinaller, şatolardan çıkınız. Halkın seviyesine ininiz” olmuştur. Kendisi zaten Vatikan’ın şatafatını bırakarak biz ruhanilerin kaldığı lojmanlardan birinde yaşıyor. 

Din adamı politikaya, maddiyata, saraylara bulaşmışsa o din adamı olmaktan çıkmıştır. Sosyal adaletin gerçekleşmesi için Rabbimin rahmetiyle insanların yüreklerini doldurmasına dua ediyorum. 

 

Süryani Katolik Kilisesi’nin Patrik Vekili Monsignor Yusuf Sağ’la Papa Francesco’nun Türkiye’yi ziyaretinin önemini konuşuyoruz. Monsignor Yusuf Sağ, Süryani Katolik Patriği olmasına karşın ilk gençlik yıllarında Hıristiyanlığın farklı yorumlanması ve birden çok Hıristiyan mezhebi olmasını sorgulayarak kendini ateizme yakın hissetmiş. Sonraları Katolikliği benimsemiş. Dünya görüşü olarak sosyal demokrat olduğunu söylüyor. Gerçek dindarların haram yiyemeyeceğine, hırsızlık yapamayacağına dikkat çekiyor. Papa Francesco’nun Vatikan’daki koltuğuna oturur oturmaz kardinallere “Şatolarınızdan inin. Tevazu içinde yaşayın” uyarısı yaptığını hatırlatıyor. Papa’nın Türkiye’de dinlerin barışması çağrısı yapacağını anlatarak “Dinler barışmadıkça ne Papa ne Recep Tayyip Erdoğan ne Obama ne de Putin barış sağlayabilir” diyor. Papa’nın bin odalı Ak Saray’da ağırlanacak olmasına gelen tepkilerle ilgili de, “Saraylardan bize ne? Biz misafiriz. Davet edildiğimiz yere gidiyoruz” diye açıklama getiriyor.
- Siz yeni Papa Francesco’nun Türkiye’yi ziyaretinin önemini anlatır mısınız?
Y.S. - Gerçekçi olmak lazım. Dinde iki renk vardır. Evet ya da hayır. Ben dört yıl Kuranıkerim’i okudum. Gerçek dinde katil, tecavüz, haksızlık, hırsızlık, düşmanlık olmaz. Papa’nın Türkiye’ye gelişine yalnız ben değil, bütün dünya çok büyük bir değer veriyor. Çünkü dünyamız bugün çok kritik bir dönemden geçiyor.
Tarihi okuyoruz. Şu son birkaç yıldır dünyanın yaşadığı acıların tarih boyunca yaşandığını hiç sanmıyorum. Hep birlikte gördüğümüz çevre sorunu. Allah affeder ama çevre affetmez. Biz Allah’ın emrine karşı gelerek çevreyi bu hale getiriyoruz. Bize yaşam veren denizlerde hayat, bize oksijen veren ormanları, nehirlerde yaşamı bırakmadık. Bu büyük bir savaş; hatta insanların birbirlerini öldürmelerinden bile önemli. Dünyamızı bir harabe olarak torunlarımıza teslim edemeyiz.
İkincisi, dünyamızdaki din, dil, ırk olmaksızın hiçbirimiz Allah’ın avukatlığına, müsteşarlığına soyunmayalım. Biz Allah’ı içimizde aramalıyız. Sen bir ormanı bile katledemezsin, bırak insanı. Bir çare bulmak lazım. Savaşların kökeninde neyin olduğuna bakmalıyız.
- Sizce savaşların nedeni nedir?
Y.S.- Biri parayı nasıl harcayacağını, çarçur edeceğini, parmağına nasıl milyon dolarlık yüzüğü takacağını düşünürken öbürü bizim sokaktaki çöp bidonunun içinden kendine yiyecek arıyor. Biri şişmanlamamak için ekmeğin içini çöpe atıyor, diğeri ise açlıktan ölüyor. Biri kaç milyar doların sahibi olduğunu bilmiyor, biriyse bayram gününde komşusunun kestiği kurbanın etinden sadakayla karnını doyuruyor.
Papa Francesco işte bunlara hassasiyetini gösteriyor ve gösterecek. Papa Francesco’nun seçimi dünya için umut oldu. Çünkü tarihte ilk defa bir papa Aziz François’in adını aldı. Aziz François açlığın olduğu yerde bereket; kin ve nefretin olduğu yerde sevgi ve barış; karanlığın olduğu yerde ışık olamaz demiştir. Papa Francesco halk çocuğudur. Kardinalken otobüse binerdi.
Vatikan’a gelir gelmez ilk açıklaması şu olmuştu: “Ey Kardinaller, şatolardan çıkınız. Halkın seviyesine geliniz.” Kendisi zaten Vatikan’ın şatafatını bırakarak biz ruhanilerin kaldığı lojmanların birinde yaşıyor.
Papa Francesco, Türkiye’den dünyaya barış, dinlerarası barış çağrısı yapacak. “Müslümanlar ve Hıristiyanlar, gelin, kardeşçe yaşayalım. Allah’ın bize lutüf olarak emanet ettiği dünyamızı eski şanına ve şerefine kavuşturalım. Cehennemden çıkarıp cennete dönüştürelim. Müslüman camisinde, ateistse ateist olarak yaşasın. Açlığı kökünden kazıyalım” diyelim.

Dindar haksızlık, hırsızlık yapmaz
Biri parayı nasıl harcayacağını, çarçur edeceğini, parmağına nasıl milyon dolarlık yüzüğü takacağını düşünürken öbürü bizim sokaktaki çöp bidonundan kendine yiyecek arıyor

- Papa Francesco’nun çok mütevazı bir yaşam sürdüğünü biliyoruz. Ancak, Papa’nın Ankara’da bin odalı Ak Saray’da ağırlanması söz konusu. Üstelik kaçak bir yapı olduğu için pek çok Türk kuruluşundan Vatikan’a Papa’nın Ak Saray’a gitmemesi için mesajlar gönderildi. Tevazuyu seven Papa acaba bin odalı Ak Saray’da ağırlanmayı nasıl içine sindirecek?
Y.S.- Sayın Cumhurbaşkanımızın davetiyle ben de Papa’yla birlikte orada olacağım. Bir tek beni davet etmişler. Lütfettiler. Sayın Diyanet İşleri Başkanı da orada bulunacak.
Bana göre bir din adamı yalnız mensup olduğu inanca dayalı yaşarsa bana göre o gerçek din adamıdır. Ama din adamı politikaya, maddiyata, saraylara bulaşmışsa o din adamı olmaktan çıkmıştır. Biz sarayları, yaşantı ve tavırlarından hiç kimseyi yargılayamayız. Benim üzerinde duracağım konu şu: Sosyal adaletin gerçekleşmesi için Rabbim rahmetinle bütün insanların yüreklerini doldur.
Ben Kilise’ye gittim, Allah’ı gördüm. Sonra çıkınca Allah’sız mı kaldım? Allah’ın içimde olması lazım. Benim içim cinlerle doluysa ben sizi cin görürüm. İncil diyor ki: İyi insan içinden iyilikler fışkırtarak iyiliği görür.
Biz misafiriz. Çağırılan yere gideriz. Biz saraya gitmiyoruz. Cumhurbaşkanlığı makamına gidiyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özel yaşamı beni ilgilendirmez. Ben Türkiye’nin insanının mutluluğu için, Türkiye’deki barış süreci için çırpınıyorum. Yetmez mi Allah aşkına? İnsanları gömmekten yorulduk.
Geçenlerde Soma felaketini yaşadık. Benim ruhani oluşumun ellinci yılı kutlamaları yapılacaktı. Bunu iptal ettim. Kilisede topladığımız yardımları da Soma felaketinde ölenlerin ailelerine bağışladık. Buradan Türkiye’de otuz yıldır yaşanan savaşa gelmek istiyorum. Artık yıkılan evler, yanan yürekler yetmez mi? Biz bu barışın sağlanması için dua edelim. Ben Türk kadar Türk’üm ama Kürt kadar Kürt, Ezidi kadar Ezidi, Alevi kadar da Aleviyim. Ama aslında ben Süryaniyim. Ben insanım, insan. İnsan sevgisi önemlidir. Saraymış, bilmem neymiş bizim için önemli değil.
- Bir önceki Papa 16. Benedictus’un 2006’daki Türkiye ziyaretinde, “İslamiyet kötü ve insanlık dışıdır” sözlerinin krize neden olmasını nasıl değerlendirmiştiniz?
Y.S.- İyi bir basın mensubu Allah’ın bir etkisi, İsa’nın havarisi kadar önemli. Çünkü ben iyi bir basın mensubunu bir muma benzetirim. Mum başkalarını aydınlatmak için kendini yakıyor. O basın mensubuna can kurban.
Basın mensuplarına saygım var ama bazen gerçekle ilgisi olmayan şeyler yazıyorlar. Bir makama gelmesi için yalakalık söz konusu oluyor. Ama kimseyi yargılayamam. Papa Benedictus papa olmadan önce bir bilim adamıydı. Siz Kuran’a İncil, İncil’e Kuran diyebilir misiniz? Papa gerçekte şunları söyledi:
“Tarihteki intikamlar şöyle yaşanmıştır.”
Bir Hıristiyan olarak Haçlı seferlerinden nefret ediyorum; bu kelimeyi kullandığım zaman utanıyorum. Hem haç hem savaş olmaz.
- Yani din adına savaşlar olmaz, öyle mi?
Y.S.- Olmaz. Haçın anlamı ıstıraba katlanmak, açlığa dayanmak, bütün zorluklara göğüs germek, rahmet, şefkat ve kendi canını feda etmektir. İnancımıza göre Mesih İsa bizi yüceltmek için kendi canını feda etmiştir. Ha, sen din adına kılıcını çekip insan öldürüyorsan böyle bir din yoktur.
- İyi de IŞİD denilen terör örgütü din adına yüz binlerce insanı öldürmedi mi?
Y.S.- Ben onu bilmem. Papa’nın mesajlarıyla konuşuyorum. Tarihte yaşanan acı olayları deşerek değil, kendi hatalarımızı nasıl düzeltebiliriz diye düşünerek dersler çıkarmalıyız.
Bugün dünyamızda yaşanan savaşlardan ders alamadık. Aslında hepimiz Atlantik’in azgın dalgalarıyla çarpışmakta olan bir vapurdayız. Bu vapur batarsa hepimiz batacağız.
- Özellikle İslamcı basında Papa’nın ziyaretiyle ilgili bir tartışma var. Bu tartışmaya göre 1979’da Papa Jean Paul, 2006’da Papa 16. Benedictus ve şimdi de Papa Francesco’nun Türkiye’ye ziyaretleri hep kasım ayı sonuna 30 Kasım’a denk düşürülüyor. 30 Kasım Fener Rum Patrikhanesi’nin kurucu azizi Agios Andreas’ın yortusu. Bunda bir kasıt var, diyorlar. Siz bu yazılıp çizilenleri nasıl yorumluyorsunuz?
Y.S.- Bu kadar önemli meseleler varken bunu konu etmek bile anlamsız. Bu soruya cevap vermeye bile ihtiyaç duymuyorum. Papa diyelim ki 30 Kasım’da değil de 25 Aralık’ta gelse bu sefer de, “Bakın, gördünüz mü? Noel’de geliyor. 20 Nisan’da gelse bak Paskalya’da geliyor” diyecekler. İsterlerse, ona söyleyelim, bir daha Ramazan Bayramı’nda gelsin. Bunlar boş şeyler.

Boş, tartışmalarla zaman harcamayalım
Papa sadece Patrik Bartholomeos için gelmiyor. Papa Bartholomeos için gelseydi Ankara’ya gitmezdi; Atatürk’ün mozolesine çelenk koymazdı. Diyanet İşleri Başkanı’na gitmezdi. Sultan Ahmet Camii’ne gidip orada konsantre olmaya çalışmazdı.
Demin dedim ki: “İnsan iyi düşünürse hep iyi ve güzeli görür. Kötü düşünürse bahane arar.” Papa 6. Paul, 25-26 Temmuz arası 1967’de Türkiye’yi ziyaret etmişti. Tarihte Türkiye’yi ziyaret eden ilk papaydı. Onu niye yazmıyorlar? O zaman Fener Rum Patriği Athenagoras değil miydi? Papa uçaktan indiğinde Bartholomeos’un kilisesinin avlusunu değil, Türkiye toprağını öpüyor. Türkiye toprağı biz Hıristiyanlar için kutsaldır. Bunu söylemek suç mu?
Ben Türkiye Katolik Süryanileri Patrikliği Genel Vekili olarak adım Antakya Patriği. Antakya denilince bizim Antakya’yı istediğimiz anlamı mı çıkar? Yani Antakya’da bir Süryani devleti kurmayı mı amaçlıyoruz? Bırakın bu boş, basit tartışmaları. Bunları tartışmak bizim zayıflığımızın, zavallılığımızın bir ifadesidir.

Biz Katolik Kiliseleri AB’ye Türkiye’den önce girdik
- Papa’nın ziyaretiyle ilgili olarak şöyle bir analiz de yapılıyor: Türkiye AB’den ciddi olarak uzaklaşmaya başladı. Papa’nın bu ziyareti Türkiye’yle AB arasında yeniden bir köprü oluşturmayı amaçlıyor olabilir. Siz bu görüşe ne diyorsunuz?
Y.S.- Papa sadece Türkiye’nin huzuru, sevgisi, iyiliği için yaşayan bir insan değil. Papa için Türkiye çok önemli. Ama Myanmar’da yaşanan acı olaylar da Papa’yı ilgilendiriyor. Biz Türkiye Katolik Kiliseleri ruhani reisleri olarak, kendimizi Avrupa Konferansı Episkopal Ligi’ne bağladık. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden önce AB’ye girdik.
Bu, Türkiye’nin AB’ye katılması arzusunu taşıdığımızın bir ifadesidir. Biz burada beş kişiyiz. “Türkiye Avrupa’dır. Ey Avrupalılar, ey episkoposlar bize destek olun. Türkiye’nin AB’ye girmesini sağlamaya çalışın” diye anlatıyoruz. Türkiye AB üyeliğine başvurmadan çok önce Papa 23. Jean Roncalli Türk dostu olarak Türklerin iyilik ve zenginliklerini bütün dünyaya anlatmıştır.

Sinagogu müze yapmak isteyen vali desteklenemez
- Böyle söylüyorsunuz ama daha bir hafta kadar önce Edirne Valisi, kentteki bir sinagogun restorasyonu sonrası İsrail’de Mescid-i Aksa’ya saldırılara misilleme olarak bunun sadece müze olarak kullanılabileceğini açıklamıştı. Siz bu yaklaşıma nasıl tepki gösterdiniz?
Y.S.- Bunlar, bir valiye yakışır sözler değil. Bırakın Müslüman ve Hıristiyan olmayı, Camiül Aksa’da yaşanan olayları kendini bilen bir insan tasvip edemez. Ama benim o valinin sözlerini kabul etmem mümkün değil. Fakat unutmayalım, hükümet derhal harekete geçti ve vali özür diledi. Hatanın neresinden dönülse kârdır.
İşte, Papa burada bir barış mesajı verecek. Dinler barışmalı, diyecek. Dinler barışmadıkça ne Recep Tayyip Erdoğan ne Papa Francesco ne Obama ne Putin barışı sağlayabilir. Herkes başkasının dinine saygı duyarak bir atmosfer yaratılırsa o zaman barış sağlanır. Ama din diyaloğu adı altında da sen benden çalma, ben de senden çalmayayım.

PORTRE 
YUSUF SAĞ 
Cumhuriyetin ilk yıllarında Mardin’e bağlı olan İdil’de, 1939’da doğdu. Ortaöğrenimini Mardin’de, Deyrülzafaran Manastırı’nda yaptı. Bir dönem Mardin Süryani Ortodoks Kilisesi’nde öğretmen oldu. 1964’te Lübnan’da teoloji ve felsefe sınavlarına katılarak papaz olarak takdis edildi. 1964- 69 yıllarında Mardin ve yöresiyle Diyarbakır NATO Üssü’nde ruhanilik görevi yaptı. 1980-81 arası İsveç’te Süryani Kilisesi Patrik Vekili oldu. 1981’den 1996’ya kadar Türkiye, Orta Avrupa ve İskandinavya Katolik Süryanileri Patrik Vekilliği görevini sürdürdü. 1996’dan beri Türkiye Katolik Süryani Kilisesi Patrik Vekili. Aynı zamanda, Van depreminde depremzedelere yaptığı yardımlarla adını duyuran Vatikan’a bağlı Caritas adlı insani yardım ve hayır kuruluşunun ve Dinlerarası Komisyonu’nun başkanı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tedavi olsunlar 1 Mart 2015

Günün Köşe Yazıları