Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Entelköy'ün Efeköy'e sevdası
Yüksel Aksu’nun ‘Gülmekten eşek tepmişe döneceksiniz’ dediği filmi sinemalarda
\n\n\n\n\nSinemalarda gösterime giren “Entelköy Efeköy’e Karşı”yı hem gülerek hem de nemli gözlerle izledim.
\nGülmem olağan, çünkü film zaten afişlerindeki deyişle “organik komedi!..” Yönetmeni ve senaristi Yüksel Aksu, Ege köylerindeki o insancıl ve saf kültürü “gülünesi gerçekliği”yle tanıtmakla yetinmiyor, açıkça ilan ediyor; “Gülmeyenin bilet parasını geri vereceğiz.”
\nPeki, ya gülerken ağlamamın nedeni?
\nO hep kavgalı, kanlı ve gerilimli “Anadolu filmi” senaryolarının yerini bakın ne alıyor: “Kavga etseler de kin ve kan gütmeyen, yoksul olsalar da umutlu insanlarımızın, hesapsız kitapsız içtenlikleri..”
\nYani silahların gölgesinde, korku ve endişe içinde, ağıt yakılarak yaşanılan değil; ağaçların gölgesinde, insan sevgisiyle yoğrulmuş bir Anadolu… Son yıllarda artan “ağlanası özlem”imiz değil midir?
\nYüksel Aksu, “Dondurmam Gaymak”ta (2006) Ege’nin bu gerçekliğini yansıtmıştı. Şimdi de farklı kültürel yapılardaki insanlarımızın birlikte yaşayabilme zenginliğini yine “yerel dil”de anlatıyor… Mizah sanatının “güldürerek düşündürme”sini sinemamıza da kazandırıyor.
\nHer iki filminin bir diğer ortak özelliği de senaryolarının “toplumsal gerçekçilik”le kaleme alınmış olması… Anımsarsanız Dondurmam Gaymak’ta yerli bir dondurmacının kapitalist piyasaya egemen olan markalara karşı tek başına direnişi vardı. Bu filminde de tek sermayeleri “toprak” olan köylüleri, yörede ne toprak, ne su, ne de hava bırakacak “termik santral”a karşı çıkmaya çağıran entellerin çevre mücadeleleri var.
\nYüksel Aksu güldürürken filmin konuşmaları düşündürüyor; “Avrupa’nın artık terk ettiği bu santrallar neden bize zorla dayatılıyor?”
\nTermik gerilim
\nİstanbul’un kargaşasından kurtulmak için doğayla iç içe “ekolojik köy” kurmaya karar veren bir grup “entel”, Güney Ege’de Milas yakınlarındaki Bafa Gölü kıyısında bulunan Efeköy’ü (Pınarcık) seçerler. Köylülerden aldıkları arazilere “yörük çadırları”yla yerleşerek hem organik tarım yapmaya, hem de metruk taş evleri onararak kurdukları “Entelköy”de adeta bir “komün” yaşamına başlarlar.
\nAksu’ya göre Entelköylüler, “sadece konuşan ve eleştiren değil, üreten ve yapılması gerekeni yaşayarak gösteren aydınlar”dır.
\nEfeköylüler ise tarlalarını; hatta kilimlerini, sandıklarını, dahası “eşek”lerini, yeni komşularına yüksek fiyata satmanın keyfini çıkartırken aynı köyde bir termik santral kurulması girişimi, iki kesim arasındaki dostluğun bozulmasına neden olur… Çünkü Efeköylüler, santralcıların “bu sayede paraya ve işe kavuşacaksınız” sözlerine inanmışlardır.
\nEnteller ise türlü eylemler düzenleyerek “termik zehirlenme”ye karşı direnişe başlamışlardır.
\nSantral için, köylü-entel çekişmesi tatlı dille tırmanırken mahkeme projeyi durdurur. Avrupa’dan bir çevre bakanı (Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth) ile Türkiye’nin Kültür Bakanı (eski Devlet Bakanı Yüksel Yalova) köyü ziyaret ederek davacı entelleri kutlarlar; derken hükümetin de santraldan vazgeçtiği kararı açıklanır.
\nBunun üzerine Entelköy’de düzenlenen “rock konseri”ne Efeköylüler zeybek oyunlarıyla gelerek kutlamayı durdurmak isteyince, rokc grubu da köylülere aynı müzikle eşlik eder ve başlangıçtaki gerilim herkesin birlikte eğlendiği şölene dönüşür...
\n‘Başrol’de Pınarcıklılar
\nYüksel Aksu’nun deyimiyle seyredenleri “gülmekten eşek tepmişe döndürecek” eserin yapımcısı Galata Film ve Taha Akyol... Oyuncular tanıtılırken belirli rolleri üstlenenlerin dışındaki tüm Pınarcıklıların; “...ve başrollerde Ege halkı” olarak tanımlanması, filmdeki başarının “sır”larından olmalı... Çünkü başrol gerçekten Pınarcıklılarda...
\nEntelleri “küçük burjuvalar” olarak küçümseyen, akrabaları olan köylüleri de tarlalarını, hayvanlarını onlara sattıklarından ötürü yozlaşmakla suçlayan sosyalist “Aşırı Mustafa”nın (Emin Gürsoy) organik tarım için “Aslında dedelerimizin usulü, çünkü hormon nedir bilmezlerdi” tanımını yapması, senaryoyu yaratan bilincin de kanıtı...
\nMuhtar Ali’nin (Şahin Irmak), bir yandan körü körüne santralı savunurken bir yandan da kendisine karşı çıkan entellerden Alman kökenli Katrin’le (Ayşe Bosse) açığa vurmadığı gönül bağını “davasından vazgeçmeden” sürdürmesi, Anadolu insanının sevgi kültürünü bin kitaptan daha güzel anlatıyor.
\nDiğer oyuncular ve ayrıntılar içinse sözü yine Yüksel Aksu’ya bırakıyorum: “Köylü-entel çatışmasına, organik tarım yapmaya, Ege havası almaya, daldan zeytin toplamaya, termik santrala karşı çıkmaya, şiddet gören eşekleri kurtarmaya, Ege ağzıyla konuşmaya, bol şamata ve kahkahaya davetlisiniz, bekleriz gari...”
\n\n\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke