Yeni bin yılın ilk yüzyılının birinci çeyreği sona ererken küresel jeopolitik, farklı dengeleri mümkün kılacak, yeni dünya düzeni istikametinde gelişmektedir. Türk jeopolitiği ise aşağıda sıralanan nedenlerle bu değişim ve dönüşüme uyum sağlamakta ve bu gelişmelere uygun yeni jeopolitik kimliğini tanımlamakta zorlanmaktadır.
Türk jeopolitiğini etkileyen en önemli unsur, ülkenin coğrafi konumudur. Anadolu, Afro-Avrasya coğrafyasının merkezinde yer almakta; bu önemli özellik, merkez ülke karakteri ile Türkiye’ye doğu, batı, kuzey, güney istikametlerinde açılım yapma olanakları sağlamaktadır.
GÜNEY EKSENİ: KAOTİK ORTADOĞU
Jeopolitik, tercihlerle ilgilidir. Bölgesel bir güç olan ve bu nedenle de gücünde tahditler bulunduran Türkiye’nin çoklu eksenlerde açılım yapması zordur ve bu nedenle de enerjisinin çoğunu tercih edeceği asli eksene yönlendirmesi ve gayretlerini bu eksende yoğunlaştırması gerekmektedir.
AKP yönetimi sürecinde Türkiye önce, AB ile ilişkileri geliştirmek amacıyla Batı eksenine yönelmiştir. Batı ekseninde Türkiye’nin ABD ve AB ile ilişkileri sorunludur. AB ile ilişkiler sürecinin açmaza girmesi ile Türkiye’yi yönetenler, ABD’nin de başlangıçta teşviki ile güney eksenini, yani kaotik Ortadoğu coğrafyasını ana eksen olarak tercih etmiştir.
Günümüzde Türkiye, oyun kurucu olmak niyetiyle güney ekseninde yaptığı açılımın maliyeti yüksek sorunlarıyla karşı karşıyadır ve bu açılım sonrası ile ortaya çıkan yeni tehditleri karşılamaya çalışmaktadır.
Güney ekseninin asli eksen olarak tercih edilmesi, Soğuk Savaş döneminde, NATO savunma planlamasında Avrupa ülkesi olarak kabul edilen Türkiye’nin Ortadoğu ülkesine dönüşmesine ve jeopolitik kimliğinin değişmesine neden olmuştur.
TÜRKİYE’Yİ YALNIZLAŞTIRAN POLİTİKA
Bu süreçte, Türkiye’yi küresel dönüşümün yeni ağırlık merkeziyle irtibatlandıracak olan ve önemi giderek artan doğu ekseni ihmal edilmiştir.
Oysa, başta Çin olmak üzere Doğu Asya’nın küresel üretim merkezine dönüşmesi ve güç kazanması, Türkiye için bir fırsata dönüştürülebilirdi. Bu amaçla, Orta Kuşak olarak da tanımlayabileceğimiz Ankara-Bakû-Taşkent-Pekin hattı öncelikli jeostratejik açılım ekseni olarak tercih edilebilir; Türk dünyası ile ilişkiler geliştirilebilir, Anadolu coğrafyası, Doğu Asya’nın ileri üretim ve lojistik merkezine dönüştürülebilirdi.
Türk jeopolitiğini olumsuz etkileyen bir başka önemli husus ise AKP yönetiminin parti ideolojisinin jeopolitik açılımlarda esas alınmasıdır. AKP yönetimi, “Yeni Osmanlıcılık ve Müslüman Kardeşler” parti ideolojisini, devlet ideolojisine dönüştürmüş, Ortadoğu ve Afrika açılımlarında bu ideolojinin değerlerini, ulusal çıkarların yerine ikame etmiştir. Maliyeti yüksek bu tercih, Ortadoğu coğrafyasında kaygılara ve yeni tehditlerin ve karşıt ittifakların ortaya çıkmasına neden olurken Türkiye’yi bölgede giderek yalnızlaştırmıştır.
Bu olumsuzluklara iç cephedeki giderek büyüyen zafiyet de eklenince Türk jeopolitiği dışarıdan baskılara ve istismara açık hale gelmiştir. Türkiye günümüzde, Ortadoğu’da, Suriye’de, ABD, AB ve İsrail destekli PKK-YPG meselesinde, Doğu Akdeniz’de ve Ege Denizi dahil olmak üzere dış cephede çıkarlarını gerçekleştirmekte zorlanmaktadır. Türk jeopolitiğini etkin duruma getirebilmek için siyasete düşen görev, öncelikle ve her yönü ile iç cepheyi güçlendirmek olmalıdır. Jeopolitik akıl bunu gerekli kılmaktadır.
NEJAT ESLEN
EMEKLİ TUĞGENERAL