Temel’i trafik polisi durdurur.
“Kırmızı ışık yanıyordu neden geçtin?
Yoksa kırmızı ışığı görmedin mi?”
Temel cevap verir:
“Kırmızı ışığı gördüm görmesine de sizi görmemiştim..”
3 Temmuz şike sürecinin özeti buydu..
“Pazar,
pazartesi,
salı;
Seni bir çarşamba günü terk edeceğim
Sonra,
başımı alıp perşembeye gideceğim…” (x)
Türkiye’nin geldiği durum da buydu.
Gerçi, ülke insanın gideceği bir yer de yoktu ya.
Yeni İnönü açıldığından beri Fenerbahçe ilk defa geliyordu.
Beşiktaş ilk yarıda “futbol” oynadı.
Fenerbahçe ise gerçekten çaresizdi.
Neredeyse atağı yoktu.
Ancak, ilk düdükten itibaren her türlü provokasyonu yapan Van Persie sonunda galip geldi ve faulü kendi yapmasına rağmen Tosic’i attırdı. Sinirlerine hâkim olamayan, haklı iken haksız durama düştü.
Bu olay okullarda ders olarak okutulmalıydı.
Takımı tamamen üstün oynarken yaptığı hareketle eksik bıraktı.
Maçın başından beri Van Persie’ye kart göstermeyen hakem, herkesi çileden çıkartmayı başardı. Sahada olup biten aynı Türkiye gibiydi.
Tarafsız olması gereken “Hakem” abuk subuk kararlar veriyor, herkes herkesle kavga ediyordu.
İnsanlar birbirine bağırıyor, birbirini itiyor ama hiç kimse diğerini dinlemiyordu.
Çünkü, kontrol bir kez kontrolden çıkmıştı.
“Adaletin” bu yüzden önemliydi. Adil olmadığı zaman böyle şeyler oluyordu.
Tamamen üstün olan Beşiktaş ikinci yarı 10 kişi kaldı.
İkinci yarı Cenk’in hakeme küsmesi sonucunda dönen top gol oldu.
Beşiktaş 10 kişi kalmasına rağmen top oynadı.
Sahadaki rezillikleri görünce; Türkiye’den farklı olarak, Perşembeye değil, gidilecek son yer “Alıp başımı cumartesiye gidesim” vardı..
Bunun adı iyiyken kaybetmekti.
Hakem “Pala” olmasa, sabaha kadar oynansa Fenerbahçe Beşiktaş’ı yenemezdi..
Toplumlardaki tüm karışıklık ve kaos haksızlıkların toplamından çıkar.
(x) Ümit Yaşar Oğuzcan..!!

En Kalbi muhabbetlerimle..
Ben CAN; Orhan Can