Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Vatandaşlık görevi
Memleketimiz bırakalım insan haklarına dayalı bir hukuk devleti olmayı, YSK kararından sonra artık bir kanun devleti bile değildir. Şayet bir devlette, kanunun açık hükmü zırva gerekçelerle çiğnenebiliyorsa, o devlette gücü elinde tutan dilediği her şeyi yapabilir demektir. Bundan da keyfi ve dolayısıyla baskıcı bir yönetim haricinde bir şey çıkmaz.
Kanun devleti olmak devletler için ileri bir seviye değildir. Diktatörlükler dahi kanun devleti olabilir. Belki kanunları berbattır ancak onlara uyulur. YSK kararıyla karşı karşıya olduğumuz durum bunun bile gerisinde. Yani mesele Türkiye’nin bir diktatörlük olup olmayacağından da vahim. Kendi kanunlarına uymayan bir devlet, temellerini yitirmiş bir bina gibidir. Adalet mülkün yani devletin temelidir. Biz bırakalım adaleti, kanunun açık hükümlerinin bile temelden çıkarıldığını görüyoruz.
Mühürsüz oy pusulalarının geçersiz olduğu hükmü öyle teferruat diye, bir teknik hukuki mesele diye yabana atılacak bir kural değil. Şekil şartları hukuk devletinin olmazsa olmazıdır. Bir devlette hukuktan bahsedilebilmesi için “şekil keyfiliğin can düşmanı, özgürlüğün ikiz kardeşidir” temel ilkesinin her kararda daimi olarak gözetilmesi şarttır.
Bu “mühürsüz seçim”den sonra tartıştığımız bir kanun maddesinin uygulanmamasının çok ötesinde. Hukuki güvenliği tartışıyoruz. Bilmem kararı alanlar, savunanlar ya da işi uzatmamayı yeğleyenler farkında mı, bu devletin bekası meselesi.
Dünyanın girdiği bu fırtınalı dönemde, sözüm ona devleti güçlendirmek için getirildiği söylenen bu anayasa değişikliğinin geliş biçimi devletin üzerinde bina edildiği hukuk rejimini alaşağı etmiştir.
Bundan böyle seçmenin, YSK’ye ve dolayısıyla seçim güvenliğine inanıp oy vermesi nasıl beklenir?
Bundan böyle bir devlet kurumunun kanunların açık hükümlerini bırakalım uygulamaması doğrudan ihlal etmesi nasıl engellenir?
Hukuki güvenliğin kalmadığı bir ülkede, devleti devlet yapan ana koşul yani vatandaşların can ve mal güvenliğinin sağlanması bile yöneticilerin keyfine kalmış demektir.
Böylesine güvencesiz bırakılan vatandaşların üzerine devlet çatısı çökmek üzeredir. Sağlam kurumları ve hukuk devleti ilkesi olmayan devletlerin nasıl çatırdayıp yıkıldığını Ortadoğu’da izlemekteyiz.
Türkiye, kendi mührüne sahip çıkamayan hatta kendi mührünü tanımayan bir devlet haline getirilmeye çalışılmaktadır. Hem de bunu yapanlar, sorsanız en devletçi geçinen şahıslar.
Kendi hukukunu hiçe sayan bir devleti uluslararası toplumda da hiçe sayarlar. İtibarını yitirmiş ve alt lige düşmüş bir devlet ise her türlü yönlendirmeye, baskıya ve saldırıya açık hale gelir. Hele bunları sadece tek bir kişi üzerinden gerçekleştirme fırsatları varsa.
Devletin bekası için bütün demokratik yollarla bu “mühürsüz” karara karşı çıkmak ve devletin mührünü korumak bir vatandaşlık görevidir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Jose Mourinho'dan genç futbolcuya övgü!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü