Savaş ekonomisi

25 Şubat 2022 Cuma

Dün Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla Türkiye için geniş bir coğrafyaya yayılacak ve uzun sürecek bir savaşın ortasında kalma riski belirdi. 

Batı’nın, Rusya’nın adım adım işgale gitmesine seyirci kalmasından savaşın kısa süreceği ve sınırlı kalacağı sonucuna ulaşabiliriz, ama bunu söylemek için henüz çok erken. ABD Başkanı Biden’ın Rusya’ya karşı sessiz kalmasını Demokrat Parti’ye hâkim olan İsrail lobisi sağladı çünkü bir İsrail projesi olan Akdeniz’den Zağros Dağları’na uzanan kukla Kürt devletini Türk ordusuna karşı halen hem ABD hem de Rusya korumakta. ABD ile Rusya doğrudan karşı karşıya gelecek olursa ABD Suriye’de Türkiye ile PKK arasında tercih yapmak zorunda kalacak, Türkiye’yi seçtiği zaman da Rusya Suriye’de barınamayacak ve kukla Kürt devleti projesi tarihe gömülecek. İsrail lobisi Biden’ı kilitleyerek bunu önlemek istedi.

Ancak Ukrayna Rusya’nın kısa sürede çökertebileceği küçük bir ülke değil. Büyük ihtimalle savaş uzayacak ve Polonya ve Romanya’ya doğru uzanacak, bu ülkelere mülteciler akacak, çatışmalar sınırları aşmaya başlayacak. Bu noktada Avrupa ve ABD’nin doğrudan olmasa da dolaylı olarak Ukrayna’ya destek vermesi kaçınılmaz; bu da savaşın uzaması ve belki de yayılmasına yol açar.   

Savaşın uzaması Türkiye’nin ekonomik sıkıntılarının artması demek. Birincisi, Türkiye’nin hem Ukrayna hem Rusya ile yoğun ekonomik ilişkisi olduğu için “bulaşma etkisi” ile Türkiye’den sermaye kaçışı olur, bu da döviz kurunu yükseltir. Önümüzdeki ay Fed parasal sıkılaştırmaya başlayarak küresel likiditeyi daraltacağı için, üstüne bunun da eklenmesi Türkiye’nin döviz dengesini iyice sıkıştırır. Öte yandan Türkiye’nin turizm gelirinin dörtte birinden fazlasını Rusya ve Ukrayna vatandaşları sağlıyor. Savaş yaza kadar uzarsa bu alanda büyük kaybımız olur ve döviz dengesi biraz daha sıkışır.

Rusya bir numaralı doğalgaz tedarikçimiz. Bize bu süreç boyunca kesintisiz olarak gaz verebilecek mi,  göreceğiz. Her halükârda doğalgazı da (Rusya önemli bir petrol ihracatçısı olduğundan savaşla beraber dünya petrol fiyatları yükseleceği için) petrolü de daha pahalıya satın alacağız. Bu durumda elektriğin fiyatlandırılmasında mevcut sistem devam edecek olursa Türkiye elektrik tüketemez hale gelir, üretim ve hayat felç olur. Bunu önlemek için yapılabilecek tek şey, üretiminden dağıtımına kadar bütün elektrik sistemini bir an önce kamulaştırmaktır. Bu durumda elektrik fiyatlarının çok yükselmesine sebep olan özel yatırımcıların fahiş kârları ortadan kalkar, bunların yüksek maliyet yaratan döviz borçları da devletleştirilerek ödemeleri zamana yayılır. Bu, faciaya yol açan özel yatırımcıların kamulaştırma bedelleri de kamu vicdanını tatmin edecek boyutta tutulur ve uzun zamana yayılarak ödenir.

Buğday, arpa, ayçekirdeği ve ayçiçek yağında önce Rusya’ya, ikinci planda da Ukrayna’ya bağımlıyız. Bu ürünlerin üretimi Rusya’nın ve Ukrayna’nın güney bölgelerinde yapılıyor, dolayısıyla savaş uzarsa bu ürünlerde rekolte düşüşü olabilir veya bunlara ihracat yasağı gelebilir ve ithalat yapamayabiliriz. Buna karşı tedbir almak için çok geç kaldık ama hâlâ yapılabilecek şeyler var. Buğdayın vakti geçti ama henüz ekilmemiş uygun araziler belirlenerek buralara devletin yönlendirmesiyle, gerekirse mali desteğiyle arpa, mısır ve ayçiçeği ekilebilir. Böylece ortaya çıkması muhtemel arz eksikliğinin bir nebze olsun önü alınabilir.

Ağırlıklı olarak Rusya’dan ithal edilen hububatla un ve unlu mamül ihracatı yapan Türk şirketleri var. Buğday kıtlığı olursa bunların ihracat yapmaları engellenebilir,  ürünleri gerekirse devlet tarafından satın alınarak iç piyasaya verilebilir veya kötü günler için stoklanabilir. Savaş zamanlarında gıda üretimi çok önemli olduğu için devlet denetimine alınsa da bu şirketler ayakta tutulmalıdır.

Savaş ve kıtlık durumlarında gıda piyasasında spekülasyon ve karaborsacılık baş gösterir. Türkiye’de zaten gıda perakendeciliği AKP döneminde büyük ölçüde kartelleşti, dolayısıyla burada tehlike büyük. Hükümet belediyelerle işbirliği yaparak gıda fiyatlarını çok sıkı şekilde denetlemeli ve kartel oluşumlarını çökertmeli. Bu sürecin ikinci aşaması ise gıda üretim zincirindeki çürük halkaların yeniden yapılandırılması ama bu zaman gerektiren bir iş. Rusya başta azot gübresi olmak üzere dünyanın bir numaralı gübre ihracatçısı olduğu için savaş gübre sıkıntısına da yol açabilir. Buna önlem olarak hayvancılık sektöründe oluşan bütün gübre tarıma yönlendirilmeli, hasat sonrasında büyükbaş ve küçükbaş sürülerinin tarlalarda otlatılması sağlanmalı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları