Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
'Pandoranın kutusu açıldı, Diyanet ile bakanlık sessiz'
Siyasi gündemin hararetinden hak ettiği tartışma mecrasını bulamayan bir başlık: “Bir günde 5 şehirde 5 farklı cinsel istismar skandalı!” 35 yıldır ağırlıklı olarak cinsellik ve cinsel kimlik sorunları başta olmak üzere travma ve şiddetin ruh sağlığına etkisi üzerine çalışan Prof. Dr. Şahika Yüksel, pandoranın kutusu açıldı artık, diyor.
İstanbul Psikososyal Travma Birimi’nin kurucu başkanı, Cinsel Eğitim, Tedavi, Araştırma Derneği’nin (CETAD) kurucu üyesi ve eski Türkiye Psikiyatri Derneği başkanı olmanın yanı sıra Mor Çatı Sığınağı Vakfı ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın da kurucu üyelerinden Şahika Hoca'nın analizi için buyrun.
- Çocuk istismarlarına dair kapsamlı bir söyleşi, diyerek aradığımızda “Vatikan'la başlayabiliriz” dediniz. Neden?
Dünya’da cinsel istismar, tecavüzlerin yaygın olduğunu biliyoruz. Türkiye’de de çocuklara, ergenlere ve erişkin kadınlara cinsel istismar ve tecavüzün yaşandığı, sağlıkçıların, sosyal hizmet uzmanlarının her gün gözlemleri olan bir gerçek. Feminist kadınların önemli katkılarıyla seksenlerin sonlarından bu yana Türkiye’de bu konu artık gizli değil. Cinsel istismarı bilmek, açıklamak önemli ve zorunlu ilk adım. Ancak engelleme ve koruma mekanizması da mutlaka olmalı. Dünyada da cinsel saldırıların açığa çıkmasının 50 yıllık bir öyküsü var. Cinsel istismarla mücadele için politikaların batı Avrupa ve ABD’de sistemli olarak uygulanması daha da yeni. Üzerinde çalışılmış denenerek, geliştirilmiş rehberler var. Bunlar sağlık, eğitim ve yasal konularda çalışan kurumların çalışma sistemine yerleştirilmiş. Denetim mekanizmaları ile uygunsuz yaklaşımların ortaya çıkarılması ve izlenmesiyle ilgili çok ciddi yaptırımlar var. Cinsel istismarın engellenmesi ve denetlenmesi bir kamu görevi tabii. Bu son olaylar (Karaman'daki Ensar Vakfı'na bağlı öğrenci evinde yaşanan cinsel istismar vakaları- S.O) olunca Diyanet'in “sessizliği” ile de geriye dönüp Vatikan'ın tutumuna baktım. Kapalı eleştirilemeyen, hiyerarşik çalışan kurumlarda istismarları, hak ihlallerini açıklamak çok daha zor. Bu nedenle bizim Diyanet İşleri Genel Müdürlüğü ile Vatikan’ın aldıkları yollu karşılaştırmak istedim. Diyanet ile Vatikan'ın tutumunu mukayese edebiliriz. Oradan bir çalışma modeli çıkabilir mi? İstismar ve saldırılar olduğunda onlar da (Vatikan) bunu kamuya açıklamamaya, gizlemeye özen gösterdiler, reddettiler. Gizleme derdinde, Papalar değişti, çok geç sadece birkaç yıl önce özür dilendi. Ancak burada bana çok anlamlı gelen bir çalışmaları var. Şimdilerde filmi nedeni ile çok güncel olan Boston Başpiskoposluğu'ndaki rahiplerin çocuk istismarlarının ortaya çıkmasından iki yıl sonra, 2003 yılında Vatikan'da bir toplantı yapılıyor.
'Vatikan kayıtlarında ikinci yüzyıldan itibaren istismar olduğu mevcut'
- Ne toplantısı bu?
Cinsel istismar/saldırı tedavisinde çalışan uzmanlar Vatikan'a davet ediliyor. Katolik olmayan bilim insanları ile konuyu tartışıp açıklığa kavuşturmak istiyorlar. Sadece Boston'daki istismarlar değil İngiltere, İrlanda, İtalya bütün Avrupa ülkelerindeki olaylar konuşuluyor. Hemen “Özür dileriz, üzgünüz, istismarcıları cezalandıralım” demiyorlar. Ama Vatikan kayıtlarında “İkinci yüzyıldan itibaren bazı papaz ve piskoposların çocuklara ilgi duyduğuna ve onlarla ilişkilerinin olduğuna” dair atıflar var. 2003'teki toplantıyla ilgili olarak yayımlanan “Sexual Abuse In The Catholic Church” kitabında da aynı cümle mevcut. Dolayısıyla 2003'teki bu toplantıda din insanları, papazlar-piskoposlar arasında da cinsel istismar yapanların olduğunu ve olabileceğini kabul ediyorlar. Bu bir gerçek, diyebiliyorlar. Kendimizi istismarcılardan arıtmalıyız, dinimiz bu vesile ile kötüye kullanılmamalı, insanları dinden soğutucu bir durum olmamalı, diyorlar. Bağımsız psikiyatrist ve psikologların cinsel istismarda bulunan din görevlileri ilgili olarak araştırma yapmasına izin veriyorlar.
- Nasıl bir araştırma?
Çocuklara cinsel istismar yapan papazların profili ve din görevlisi olmayan istismarcı grupların profilleri karşılaştırılıyor. Şöyle farklar var: Kilisedeki istismarcılar kiliseden olmayan istismarcılara göre daha yüksek eğitimli, daha az ruhsal sorunu olan, neredeyse hiç kriminal suç ceza öyküsü olmayan, sert-agresif yöntemlere başvurduklarına ilişkin ipuçları olmayan ve güzel konuşmasını bilen, yaşları daha ileri, daha entelektüel kişiler.
'Din hocasının istismarı matematik hocasınınkinden daha vahim'
- İkinci yüzyıldan bu yana çocuklara cinsel istismarın Vatikan kayıtlarında olduğuna dair o atıf şurada dursun. Diyanet ile Vatikan'ın tutumunu mukayese edebiliriz, dediniz...
Karaman tek ve ilk hadise değil, pek çok olay yaşandı, Diyanet'in bir açıklama yapması gerekirdi. Açıklama tek başına yeterli değil ama en azından durumu ciddiye alındığının bir işareti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın vahim açıklaması bir tarafa, Milli Eğitim Bakanlığı'nın ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu konuda üzüntülerini belirterek bir kusurumuz var mı diye bakıyoruz, diyen bir açıklaması halen yok. Tersine adı geçen kurumu koruma çabaları var. Kadınların, çocukların kıyafetleri, oturup kalkmaları ile ilgili her konuda demeç veren Diyanet İşleri'nden halen herhangi bir şey duymadık. Bir din hocasının ya da imamın istismarının, diğer dal öğretmenlerinden mesela coğrafya ya da matematik hocasınınkininden daha vahim ve daha derin zarar verme riski var. Çünkü dinde doğrudan inançlarla ahlak ve insanı değerleri geliştirme işleniyor. İddia da ediliyor “değerlerini” de kaybediyor o çocuk. Diyanet'ten, “Bu çocuklara yapılanın onları dinden de uzaklaştıran bir istismar olduğunu” duyduk mu? Vatikan'ın tepkisinde şu var var. Bu yeterli değil ama korumaya-engellemeye doğru bir şık var. Evet, dışarıya karşı yalanlıyor ama içeride bunu kabul edip, kendini temizlemeye dönük bir çabayla istismarları bilimsel yollara başvurarak önlemeye çabalıyorlar. Diyanet, bu konuyu kendi içinde nasıl tartışıyor? Diyanet'in de “burada hata var” sorgulamasını yaptığına tanık olmalıyız. Dini kaygı ile konuştuğunu söyleyen birtakım uzmanlar, üç yaşındaki çocuğun kilodu, annenin dizi tahrik edicidir, gibi sözler sarf ediyor. Bir insan üç yaşındaki çocuktan uyarılıyorsa ve uyarıldığını da alenen ifşa edip donları kapatılmalı diye beyanda bulunuyorsa, burada bir karışıklık vardır. Bu kişiler Diyanet'i temsil ediyor mu, bilemem. Diyanet bu konularda da bir şey söylemiyor; yine sessizlik. Ve her zaman sessizlik değil, cinsel saldırı konusunda haber yapan habercileri ve cinsel istismarı açık eden kadın grupları hedef haline getirebiliyor.
- Diyanet'teki, Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki sessizlik neyin tezahürü?
İnkarın elbette. Aslında Milli Eğitim'in sessizliği ve denetleme görevini yapmaması ciddi bir sorun. İki kurumun bu geçiştirme çabasına Aile ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Bakan'ın konuyu çarpıtan açıklaması ile bütünleşince çocuklara ve onların hak ihlallerine göz yuman bir politika görüyoruz.
- Çocuk istismarı konusunda en feci ikiyüzlülüğümüz nedir?
En kötüsü inkar, bunu yok saymamız. Yok sayıyoruz ve ortaya çıktığında gizlemeye çalışıyoruz. Açığa çıktığında da bunun nedenlerini örten, mazeretlerle kapayan bir tutum sergiliyoruz. İstismarcılar ve istismarcıların yakınları bunu bir akıl hastalığı olarak sunarak durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Yine son yıllarda çok sayıda istismarcının tek çocuğa yaptığı cinsel saldırı olaylarında o saldırganların “devlet memurudur, askerdir ya da itibarlı bir belediyecidir” denerek kayrıldığına tanık olduk. Yaş büyütme vb. “indirimler” de yaygın ikiyüzlülüklerimizden kaynaklanıyor.
- En açık biçimde cevaplar mısınız; halimiz?
Genelde bizim ailede olmaz, bizim kasabada olmaz diye hep diğerlerine ait bir durum olarak görülüp, aslında erkek egemen sistemin tezahüratı olduğu gerçeğini reddediyoruz. Ayrıca biz gücü ve otoriteyi soruşturmadan kabul etme eğilimindeyiz. Baba, koca, hoca konumları sorgusuz kabul ediliyor. Babandır babanın dediğini yap, anlayışı! 14 yaşındaki kızın istismar eden babaya kızı yapma dediğinde babasının yanıtı: “Babaya itiraz edilmez, babaların dediği yapılır. Sen, babanın dediğini yapmayan, babana saygı göstermeyen günahkar bir kızsın.” Siz bir imamı, bir din hocasını nasıl soruşturursunuz! Cinsel istismara maruz kalan o çocukların aileleri de, o ailelerin komşuları da bu “söz” üzerinden gidiyor. Bazı insanlar cinsel istismarcı olmaz. Onlar muaf diye düşünüyoruz. Ve bu bazı insanlar, bazı kurumlar oluyor, bazı inançlar oluyor. Aile, komşu, akraba, okul, politikacı, idari yetkili kişiler ve kurumlar düzeyinde “kapatmaya” çalışıyoruz. İstismara uğrayanların mahremiyetini değil, istismarcının mahremiyetini koruyoruz. Ne kadar inkar edilse de pandoranın kutusu açıldı artık.
- Halen üç maymunu oynayanlar için rica edelim: Pandoranın kutusundaki “halimiz”den gerçekler?
Bu, çocuğun, mağdurun kendini suçlamasına neden oluyor. Mağdurun utanacağı bir şey yok. O öğretmen, baba, imam kendi konum ve gücünü kullanıyor. Bunu mağdur çocuk düşünemeyebilir.
- Devam edin lütfen, örnek?
“Babanın dediğini yapmamak günahtır”ı anlattım. Beni çok üzen ve bu vesile ile ailelerin çocuklarına ne kadar zarar verdiklerini gördüğüm örneklerden biri yine: Baba, kızına cinsel saldırıda bulunuyor. Kız anneye söylüyor. Anne, “O senin baban, asla yapmaz” diyor. Perde arkası testi, diyorum buna. Anne evde yokmuş gibi yaparak babayla kızın yalnız kalmasını sağlıyor ve durumu gözlüyor. Babayı cürmü meşhut halde yakalıyor. Bu anneleri de çoketkiliyor, hastalanıyorlar tabii. Onlara da destek veriyoruz. Yine bu annelerden aktaracağım. “Kızım söylediğinde inanmadım. Eskileri düşündüm. Eşim, biz yazlığı baba-kız temizlemeye gidelim, sen yorulma demişti. Öyle yapmışlardı. Yazlıktaki odamızda dualar asılıydı. Duaların temizlik esnasında duvardan indirilip masaya konduğunu düşünmüştüm...” Çift, cinsel ilişki esnasında böyle yapıyormuş. Kadın, duaların masada olduğunu görmüştü ama aklına bir şey gelmemişti. İstismarcı baba, kutsal-dini bir sembolün yanında cinsel ilişki yaşamak istemiyor, kendini “dine bağlı” olarak görüyor ama cinselliği uyguladığı kişi kızına zarar verebiliyor. Çifte yalan, ambivalans.
- Ensest ile çocuk istismarının “akrabalığı” nedir?
Çocuk istismarı, herhangi birinin çocuğa sözel ya da dokunarak yaptığı cinsel davranışlar. Ensest ise kan bağı ile tarif ediliyor. Aslında esas olan çocuğa bakmak ve korumakla sorumlu kişinin, yani çocukla güven ilişkisi olan, uygunsuz davranışı olduğundan üvey baba, öğretmen, antrenör ve din adamı vb. istismarlar da ensest, yani aynı çerçevede yakın istismarına giriyor.
- Geçen hafta yansıyan o haberin başlığından alıntı: “Bir günde 5 şehirde 5 farklı cinsel istismar skandalı!” Cinsel istismar vakalarında artış mı var yoksa saklananlar gün yüzüne mi çıkıyor?
Bu soruya net bir cevap verebileceğim istatistikler yok. Ama işaretler var.
- Niye net cevap veremezsiniz?
Cinsel istismarların yaklaşık yüzde10'u açığa çıkarken neredeyse yüzde biri cezalandırılıyor. 1) Açıklanmayan, sadece istismarcı ile istimar edilen arasında kalan büyük bir grup var. 2) İstismarcı ile istismar edilenin dışında birkaç kişinin bildiği başka bir büyük grup var. 3) Açıklanıp emniyete başvuru aşamasında geri çekilenler var. 4) Davada delil yetersizliğinden elenenler var. Evet, 1970'lerden bu yana dünyada olay sayısının çok arttığını biliyoruz. 1980'lerden bu yana Amerika'da yapılan çalışmalarda, cinsel istismar beş kız çocukta bir erkek çocuk oranında daha düşük.
- Ya Türkiye'de?
Türkiye'de beş çocuktan az ya da çok diyemeyiz çünkü bu sayıyı bilmiyoruz. Ancak psikolojik destek almaya gelen kadınların çocuklarında cinsel istismar, tecavüz bildirimleri sık. Mor Çatı gibi kadınlara destek veren merkezlere de çok sorun yansıyor.
- Adalet Bakanlığı'nın 2014 yılı ceza istatistiklerine göre 40 bin çocuğa taciz davası mevcut. Mahkumiyet kararı ise 13 bin civarında.
40 bin dava sayısı az değil. Memnuniyet verici kısım şu: 40 bin çocuk veya yakını bunu açık edebilmiş. Burada okullardaki rehber öğretmenlerin değerli bir rolü olduğu kanaatindeyim. Çocuğun olanları anlatmasına önemli bir ortam yaratabiliyorlar. Okul idareleri açıklanmasından hoşlanmıyor. İtibar sarsıcı olarak görüyor. Mağdur çocuğu ergeni korumuyor. Aileler de gizlemeyi tercih ediyor. Özellikle baba istismarından baba tarafından akrabalar, anneyi suçluyor.
- Cinsel istismar ve cinsel saldırı arasındaki çizgi nedir?
Yasal ya da adli tıp açısından tarif edildiğinde cinsel istismar dediğimizde penetrasyon, cinsel giriş, hariç her şeyi kast ediyoruz. Tecavüzde, cinsel saldırıda oral, vajinal ya da anal giriş kast ediliyor. Ancak cinsel istismarda dokunmak da şart değil. Soyunmasını, karşınızda mastürbasyon yapmasını istemek, cinsel şakalar yapmak ya da pornografiyi paylaşmak da istismar olabilir.
- Karaman'da zamana yayılan cinsel istismardan/saldırıdan söz ediliyor...
İstismarlarda en net bildiğimiz kısımda şunlar var: İstismar bir kereye mahsus değil. İstismara başlayan kişinin kendine alan kazanarak, güvenlik alanını artırarak bunu çok kişide ve çok kez devam ediyor. Ne kadar kapalı çevre ve o kapalı çevrede herhangi bir cinsellik ne kadar yasak ise o cinsel istismarın ortaya çıkması da o kadar zor. Söylerken üzüntü duyuyorum. Bugün iyi imkanları olan aileler cinsel istismardan haberdarlar. Sadece cinsel istismardan değil, çocuklarının her türlü uygunsuz durumdan korunması için her türlü tedbiri alabiliyorlar. Karaman'da istismar edilen çocuklar kim? Ekonomik imkanı olmayan, orada kalmazlar ise köyünden çıkamayacak ve okula gidemeyecekyoksul olanlar. “O öğretmenin daha önce, bu 15 yıl önce de olabilir, bu tür sorun yaşayan eski öğrencilerinin kimlik bilgileri gizli tutulacaktır, şuraya başvuruda bulunsunlar” denilerek bu olayın soruşturmasında yetkililer çağrı yapmalı. 45 çocuğu kapsayan ve yıllara yayılan bu olayda mutlaka tanıklar vardır. O kurumda çalışan diğer öğretmenler, görevliler, temizlikçiler… Yani mutlaka kuşkulanmış ve haberdar olmuş kişiler vardır. Onlar da susmuş, görmezden gelmiş. Kısacası o kurumda çalışan “namuslu” kişilerin bu tür ek tanıklık bilgilerini açıklamaları beklenir. Tabii onlar da yıllardır niye sustuklarını açıklamayacağı, işlerini, prestijlerini kaybedecekleri için susmaya devam edebilir. Bu suskunluk ahlaka uygun değil ama onlara uygun olabilir.
- Din hocasının öğrencisini, bir papazın korodaki öğrencisini istismar etmesinin ortak kısmında neler var?
İstismar edilen ve istismar eden arasında güvene dayanan ve içinde gelecek beklentisi de olabilen bir ilişki var. Eğitim, öğrenim, burs vs. imkan sağlayan bir insanın kötü bir şey yaptığını çocuğun da görememesi, geç görmesine neden olabilecek karmaşaların yaşanabileceği bir ortak alan. İstismarcı “Bu gizlidir, kimse duymayacak” diyor. Çocuk, bunun kötü ve uygunsuz olduğunu biliyor. Kendisi bunun bir parçası haline getiriliyor. Güvenmemeyi, yalancılığı, sahtekarlığı ve elbette bedenine yapılan hasarı da yaşıyor. Çocuklar küçük yaşta yakınlık ve güven veren erotik dokunmaları öğrenir. Ergenlikle erotik dokunmaları da keşfeder ve yaşam boyu yaşar. Lakin erotik olmayan dokunmalara tüm hayatta ihtiyacımız var. Ağlayacak bir omuza hepimizin ihtiyacı var. Erken erotik
deneyimler cinsel olan ve olmayan dokunmalar ayrımını bozar.
'Çocukla cinsel birleşim düşünmek hastalık değil, bunu uyguluyorsa suç'
- Çocuk istismarı ve pedofili, diyerek soralım?
Pedofilinin tarifi: Erişkinin birinci cinsel çekilim nesnesi bir çocuk. Bunu düşünen ve fantezisi bu olan çok sayıda insan var, yine sayı söyleyemem. Bu kişiler bunu kendi içlerinde yaşıyor. Bu insanlar bunu hayata geçirmiyor. “Bunu düşünüyorum ve böyle hissediyorum ama bu uygunsuz bir şey. Bunu çocuklara yapmaya hakkım yok” diyor. Kendini uyarırken veya bir erişkinle beraber olurken fantezisi bu olabiliyor. Burada hiçbir suç yok. Cinsel isteğinin çocuklara olması bir suç değil, bu bir düşünce. Genel olarak bunun bir hastalık olduğu da düşünülmüyor. Ama bunu bir çocuğa uygulaması, erişkin olmayan, henüz değerlendirme yapamayacak ve karar veremeyecek birini, erişkin birinin kandırarak ya da zor kullanarak ilişki kurması bir suç.
- Ama bunu düşünmek hastalık değil, dediniz.
Evet.
- Bu sözünüz birçok kişinin tüylerini diken diken edecek.
Biz düşünce suçu kabul etmiyoruz. Bize başvurarak şu şekilde yardım isteyen insanlar var. Örneğin bir öğretim üyesiydi. “Bunun çok kötü bir şey olduğunu biliyorum, bu durum benim cinsel hayatımı yaşamamı engelliyor, akranlarımla ilişki kuramıyorum, çok üzgünüm, benim birincil uyaranım çocuklar, bundan dolayı bana yardımcı olun” diye başvurdu. Bunun için yardım istiyor, böyle insanlar var. Danışmanlık ve tedavi mümkün. Ama gerçekten ve samimi isteyene rehabilitasyon çalışmaları mahkeme kontrolünde çok uzun süreli bir uzmanlık alanı. Bir kez görüp tedavi edilir bir durum değil.
- Söyleşinin başında istismarcılar ve istismarcıların yakınlarının bunu bir akıl hastalığı olarak sunarak kurtulmaya çalıştıklarını aktarmıştınız.
Doğru.
- Şimdi, çocukla cinsel birleşim düşünmek hastalık değil, bunu uyguluyorsan bir suç dediniz.
Bunu uyguluyorsan bir suç, hastalık demiyoruz. Şunu da eklemeliyim. Suçlar tedavi edilmez. Suç saptanmışsa sorumluluğu vardır. Bir akıl hastalığına bağlı ise o saptanır ve tedavi edilebilir. Cinsel istismarda bulunan kişiler çok kez bunu bilerek ve saklamasını becerecek şekilde yapabilir. Banka soyanı tedavi mi ediyoruz?
- Hastalık demiyoruz, derken kastınız?
Dünya Psikiyatri Derneği'nin sınıflandırmalarına göre konuşuyorum elbette. Bu isteğin uygunsuz olarak çocuklarla uygulanmasının bir hastalık olmasını şöyle düşünebiliriz: Ağır bir akıl hastalığında veya bazı hastalıklarda erotomani sözkonusu olduğunda, manik durumlar dediğimiz taşkınlık ya da bunama durumlarında, o zaman “hastalık” var. Küçük bir grup insanda impuls kontrol güçlüğü diyoruz, kontrol edemiyor. O zaman bunu gizleme yeterliliği de yok.
- Karaman'daki saldırgan Muharrem B'nin "Yeter artık her şeyi anlatmak istiyorum. Evet, bu çocuklarla cinsel ilişkiye girdim. Ben eşcinselim. İlkokuldan bu yana hemcinslerime karşı ilgim vardı. Suçumu kabul ediyorum. Tedavi olmak istiyorum" dediği yansıdı.Türkiye'nin cinsel saldırı ve istismar başlıklı “gizli kutusu” eşliğinde bu ifadeyi nasıl tercüme edersiniz?
Durum değerlendirilir, suç nedir? Kişide bir akıl hastalığı var mı? Varsa kendisinin kontrolünü ne derecede bozuyor ve suçla ilişkisi nedir? Bu kişi ben suçluyum ve hastayım, diyerek durumunu hafifletmeye çalışıyor. Tırnak yemek de bir ruhsal sorun ama herhangi bir suç içlemenin mazereti olamaz. Burada en az 10 yıl süren gizlemek ve mağdurları susturmak için yüksek kontrol becerisi gerektiren pek çok olay yapmış.
'Erkek çocuklarını penisleri ile oynayarak seven aileler var'
- Ve anne-babaların en çok merak ettiği sorulardan biri: 10'lu yaşlarında bir çocuğun dokunulmayla ilgili bir fikri varken beş yaşında bir çocuğun olmayabilir. Ebeveynler, o beş yaşındaki çocuğa normal olmayan bir dokunmayı nasıl öğretebilir?
Tabii Türkiye'de ailelerde erkek çocuklarını penisleri ile oynayarak sevenler var. Böyle seviyor çocuğunu. Uygun olmayan bir oyun ve sevme biçimi. Çocuğa kendini ifade etmek ortamı yaratılmalı. Kendini ifade ettiğinde cezalandırılmamalı. Tabii öğretmeye cinsel istismardan başlamayacaksınız. Çocuğunuzu zorla öpmeyeceksiniz, ondan zorla makas almayacaksınız, zorla kucağınıza oturtmayacaksınız. İstemediğini zorla yedirmeyeceksiniz. Sonra da özel bölgelerinin olduğunu öğreteceksiniz.
- Anne ve babalara en çok ne dersiniz?
Evin içinden biri, öğretmen, camideki hoca, antrenör vs. herhangi biri olabilir. Cinsel istismar/saldırı diye bir gerçek var. Çocuğa bunu açıklama imkanı vereceğiz. Çocuk bana bunu anlatırsa, ben o sırada çılgına döndüğüm ve şoka girdiğim için büyük reaksiyon gösterip onun anlatmasını engellememeliyim. Çocuk bunu anlattığında ona inandığımı ve güvendiğimi belli etmeliyim. Ne yapacağımı bilemiyorsam, bir uzmana başvurulabilir.
- Dikkatli bir anne-babanın gözünden de bu mesele kaçabilir mi?
Kaçabilir, inkar çok yüksek olduğu için kuşkulanamaz da. En çok zorluk yaşayanlar çocukluğunda istismar yaşamış anneler. Birçoğu bunun işaretlerini daha çabuk fark edebiliyor oysa. Erkek çocuklara yönelik cinsel istismar daha gizli kalabiliyor. Ayrıca çocuklar “Babam, hocam vs. bana şunu yaptı” diye mahkemede tanıklık ifadesi gibi bir açıklamada bulunmayacaklardır. Çocuklar karnının veya başının ağrıdığını söyleyebilir. O derse gitmek istemediğini, o akrabanın kucağına oturmak istemediğini de söyleyebilir. Okul başarısı düşebilir, ansızın huysuzlaşabilir, birçok vesile ile olanları söylediğini zanneder ve inanılmadığını düşünür. Yaşının üstünde cinsel davranışlar sergileyebilir. Kısaca, tepkileri tek tük değildir. Çocuğun yaşının gerisine dönen davranışları da dikkate alınmalı. Kendini ifade etmesine fırsat verilmeli. Cinsel istismar değil, başka zorluklar da olabilir.
- Çocuklar daha çok kime anlatır?
Çok büyük bir ihtimalle bunu anneye veya güvenli bulduğu birine anlatacaktır. Burada okullardaki rehber öğretmenlere çok güveniyorum. Yine ailelere söyleyeceğim: Aileler özellikle ergenlik dönemindeki çocuklara inanmıyorlar. Öğretmenler ve danışmanlar kuşkulanıp ailelere aktardıklarında aileler inkar ediyorlar. Veya aile çocuğa zarar veriyor. Okuldan alıyor. İş öldürmeye kadar uzanabiliyor. Okul ile aile işbirliği çok önemli. Burada da özellikle özel okullar, itibarlarının zedeleneceği anlayışıyla olayı kapatabiliyor. Oysa çocuğun anlattıktan hemen sonra bir başka güvenilir yer olduğunu bilmesi çok önemli. Çocuk bunu açıkladığında diğerleri inanmıyorsa sadece bir istismarcı değil diğerleri de istismara devam eder. Ayrıca çocuklarla çalışan kişilerin çocuklara zarar vermemeye ilişkin özelliklerinin varlığıyla ilgili ciddi bir elemeden geçmesi, suç kayıtlarının olup olmadığına dikkat edilmesi gerek.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması