Sungu Çapan

16. yüzyıldan bir başkaldırı hikâyesi

28 Mart 2014 Cuma

Mads Mikkelsen’i seyretmek adına kaçırılmayacak türden, farklı bir tarihsel film ‘Adalet İçin’ bugün gösterime giriyor

Modern sinemanın temellerini atan Fransa’daki Yeni Dalga, İngiltere’deki Özgür Sinema akımlarının ardından 1970’lerde ortaya çıkan Yeni Alman Sineması’nın, özellikle Der Jünge Törless” filmiyle ünlenen, önemli yönetmenlerinden Volker Schlöndorff’un uzun yıllar önce ülkemizde (ilkin Sinematek’te daha sonra sinemalarda) “Hak Mücadelesi adıyla gösterilmiş olan, David Warner, Anna Karina, Anita Pallenberg gibi dönemin kimi gözde oyuncularının rol aldığı “Michael Kohlhaas, der Rebell” (1970) diye bir filmi vardı vaktiyle.
Schlöndorff’un klasik Alman yazarı Heinrich von Kleist’ın, kısaca 16. yüzyılda geçen bir başkaldırı hikâyesi olarak özetlenebilecek (Kafka’nın da çok beğendiği) bir uzun hikâyesinden beyazperdeye aktardığı bu film, yetiştirdiği atlarına zorbaca el koyan derebeylerine karşı köylüleri de arkasına alarak başkaldıran, kendi halindeki sıradan bir at taciriyken, yol açtığı toplumsal isyan hareketinin dalga dalga tüm yöreye yayıldığı, giderek asi bir devrimci öndere dönüşen Michael Kohlhaas’ın hikâyesini, belirgin gişe kaygısıyla beylik ticari kalıplara da yeşil ışık yakan, uzlaşmacı bir sinema diliyle anlatıyordu anımsayabildiğim kadarıyla. Bugün Adalet İçin” adıyla gösterime giren, Arnaud des Pallieres’in yönettiği Michael Kohlhaas” işte bu konuyu yeniden ele alan, 2013 Cannes Festivali’nde yarışmış, 2 saatlik bir Fransız-Alman ortakyapımı.
Paris ve banliyölerinden dışlanan Yahudiler üstüne felsefi, şiirsel ve tarihsel bir anket niteliğindeki ilk filmi Drancy Avenir”i (1997) izleyen Adieu” (2004), Amerikalı romancı John Cheever’in romanından uyarladığı “Parc” (2009) ve “Poussieres d’Amerique” (2011) gibi filmleriyle tanınan, 1961 doğumlu Fransız yönetmen ve senarist Arnaud des Pallieres’in, klasik Alman yazarı Heinrich von Kleist’ın en tanınmış hikâyelerinden Michael Kohlhaas yaklaşımı, 45 yıl öncesinin Schlöndorff filminden farklı olarak, toplumsal eleştiriden çok kişisel bir intikama odaklandığı izlenimi uyandırıyor seyrettiğimiz bu yeni Michael Kohlhaas versiyonunda. Michael rolündeki 1965, Kopenhag doğumlu oyuncu Mads Mikkelsen’in, canlandırdığı karakterin bütün ruh halini yansıtan performansıysa kuşkusuz görmelere değer!
Slav asıllı, asker ağırlıklı, Prusyalı bir ailenin çocuğu olarak 1777’de doğan, 1799’da askerlikten ayrılıp felsefe-tarih eğitimi için gittiği Paris’te J.J. Rousseau’nun düşüncelerinden çokça etkilenen, 1803’te Weimar’da Goethe ve Schiller’le de tanışan, ama çıkardığı dergiler yüzünden maddi durumu bozulunca 1811’de genç yaşta (ölümcül hasta bir genç kızla birlikte) intihar eden Heinrich von Kleist, Alman romantik gerçekçi tiyatrosunun, dram ve tragedyalarının yanı sıra komediler de kaleme alarak en önemli yazarlarından biri oldu.
Ardında Prens Von Homburg gibi tarihsel dramlar, Kırık Testi gibi komediler bırakmış Kleist’in dürüst, inanç sahibi bir at tüccarının hakkını aramak için silaha sarılarak isyan etmek zorunda kalışını, alın yazısının insanı nerelere sürükleyeceği temasıyla da kaynaştırarak anlattığı bu uzun hikâyesini, mekânları ve kostümleriyle alışılmış, yüksek bütçeli, gösterişli dönem filmi tarzından ayrılan, aksiyona, afra tafraya sırt çevirmiş, yalın, durgunca bir üslupla sinemalaştırmış Arnaud des Pallieres.
Senaryosunu Christelle Berthevas’la beraber, Kleist’in ayrıntılı, zengin metninden eksiltmeler yaparak yazan yönetmen, kameramanı Jeanne Lapoirie’yle birlikte büyük bölümünü doğada, gün ışığında, açık havada çektiği filminde, görkemli tarihsel dekor kostümlerden, kılıç şakırtılı savaş sahnelerinden uzak durup Aydınlanma dönemi öncesindeki 16. yüzyıl insanının gündelik yaşamına yoğunlaşmış daha çok.
Dönemin atmosferini, şimdiye kadar alışılageldiği gibi mekânlar, giysiler, eşyalar aracılığıyla değil de, otoritelerin ceberutlaştığı bir düzene isyan ederek sadece hakkını arayan kahramanımızın öteki insanlarla ilişkileri üzerinden yansıtarak vermeyi deneyen filmin lokomotifiyse, nerdeyse her karede yer alan, günümüz Danimarka sinemasının yönetmen Lars von Trier ile birlikte kuşkusuz en uluslararası ünlü figürü diyebileceğimiz, yönetmen Nicolas Winding Refn’in “Pusher” serisiyle 2000’li yıllarda tanıyıp sevdiğimiz, en son Hannibal adlı TV dizisinde Dr. Hannibal Lecter’i canlandıran büyük oyuncu Mads Mikkelsen.
Beylik deyişle, en azından Mads Mikkelsen’i seyretmek adına kaçırılmayacak türden, farklı bir tarihsel film “Adalet İçin”.

> Cannes Festivali’nde yarışmış “Michael Kohlhaas-Adalet İçin”, Montreal’de jüri özel ödülünü kazanmış, Juliette Binoche’lu, Norveç-İsveç yapımı “A Thousand Times Good Night-Binlerce Kez İyi Geceler”le birlikte haftanın öne çıkan, seyredeğer filmi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları