Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı’nın tutuklanması sonrasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, TSK’ye “Kışlanızda oturun, soğukkanlı davranın, tepki vermeyin” çağrısı yaptı. Dün Diyarbakır’a uçarken bu ilginç sözlerin gerekçesini bize şöyle aktardı:

“Zaten tüm bunların amacı TSK’ye tepki verdirmek ve AKP’yi yeniden mağdur rolüne itmek.”

AKP’nin 2007 seçimlerini bu sayede kazandığını ancak bu kez koşulların 2007’den farklı olduğunu vurgulayarak devam ediyor:

“Şu anda asker mağdur durumda. Haksızlığa uğramış tarafta. Siyasi otoritenin beklentisine uygun kararlar çıkıyor yargıdan. Görevinin başındaki komutanın kaçma riski mi var? Kaldı ki yurtdışındaki görevlerinden bile kalkıp geliyorlar ifade verebilmek için.”

Evren ve Sivas: Seçim hesabı

12 Eylül darbesini yapanlardan hayatta kalan emekli generaller Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’ya savcılık tarafından yapılan çağrıyı önemsemiyor. “Tamamen seçim için” diyor ve devam ediyor:

“Savcı onlara ne soracak? Gerçekten yargılamak isteselerdi, anayasa değişikliği sırasında önerge verdik, zamanaşımı kalksın dedik. Dinlemediler. Bir de şu var: Bu konularda hızlı davranan savcılar ‘Deniz feneri’ davasında niye sessiz? Yargının siyasallaştığını artık herkes görüyor”

Madımak için yargı kararı var

Sivas katliamının arkasında PKK parmağı olduğu yönünde son günlerde çıkan haberleri de inandırıcı bulmadığı verdiği tepkiden belli:

“O konuda karar verildi ve kesinleşti.O yargı kararına hepimizin saygılı olması lazım. Bunların amacı gündem saptırmak. ‘AKP’nin düşen oylarını nasıl yükseltebiliriz’ telaşı.”

Sevim Hanım’ın ‘çekince’si

Yolda CHP’nin Kürt sorununun çözümüne ilişkin projelerini anlatırken konu Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Şartı’na konan çekincelirin kaldırılmasına ilişkin vaatlerine geliyor. Karşı koltukta oturan eşi Sevim Kılıçdaroğlu devreye girerek, “O çekinceler arasında söylendiği gibi bölgelerin kendi güvenlik güçlerinin olması da mı var?” diye soruyor.

CHP lideri hem ona hem de bize izah ediyor:

“Hayır efendim! Ne eyaletler olacak ne de bölgelerin kendi güvenlik güçleri. AKP kasıtlı olarak saptırıyor.”

Eş tahmini: ‘En az yüzde 30’

Kılıçdaroğlu Anadolu’yu turlarken, eşi Sevim Hanım da Ankara’nın gecekondularını dolaşıyor. Gittiği evlerde AKP gibi erzak, altın, para yardımı yapamıyor. Ancak çocuklara minik yapbozlar dağıtabiliyor. Onun izlenimi de parti liderininkiyle örtüşüyor:

“Gecekonduda sorun hep aynı: Yoksulluk ve işsizlik. Aile sigortasını iyi anlatmışız. Ama örgütümüzün varoşlara daha çok gitmesi lazım. Bana göre bugün itibariyle en az yüzde 30 oyumuz var”

‘Bayrak yok’ demek bölücülüktür

Kılıçdaroğlu hem gazetecilere hem de Diyarbakır meydanındakilere, Başbakan Erdoğan’ın, “CHP mitinglerinde Türk bayrağı yok” şeklindeki propagandasından şikayet ediyor:

“Bayrak üzerinden siyaset yapmak bu toplumu böler. Başbakan bölücülük yapıyor. 73 milyonun ortak paydası bayraktır. Izmir’de, Hakkari’de, Edirne’de ve Diyarbakır’da hep aynı bayraktır.”

Kılıçdaroğlu’nun hassasiyeti meydana da yansımış, alanda çok sayıda Türk bayrağı dalgalanıyor.

‘Başbakan’ın korumaları terör estiriyor’

Diyarbakır mitingi öncesinde Karadeniz’de Başbakan’ın mitinginde yaşananlar hakkında bilgi alıyor. Tepkisi şöyle:

“Keşke olmasaydı. Ama Başbakan toplumu geriyor. Toplumu germenin faturası bunlar. Rüzgâr eken fırtına biçiyor. Oradaki CHP’yi arkadaşlarımız bile ayırmaya çalışmış ama Başbakan’ın korumaları neredeyse terör estirmiş. Önce kendi korumalarına söz geçirmesi lazım.”

Meydanda BDP desteği yok

Miting alanındaki kalabalık çok değil. Yaklaşık 2 bin kişi. Yani BDP’nin kendi tabanını CHP mitinglerine yönlendirdiği iddialarını çürüten bir görüntü. Kılıçdaroğlu “Hiç önemli değil, bir kişi bile olsa yine gelirim ve geleceğim” diyor. Yolda kendisini ‘zafer işareti’ ile selamlayan BDP tabanına da, aynı şekilde karşılık vermekten kaçınarak elini sallamakla yetiniyor. Kendisi Kürtçe konuşmuyor ama parti otobüsünden birkaç kez Kürtçe ‘merhaba’ anonsu yapılıyor.

‘Müsvedde’ye sanatçı tepkisi lazım

Başbakan Erdoğan’ın, “Kılıçdaroğlu’nun yanındaki sanatçı müsveddeleri” sözünü de eleştiren CHP lideri, öncelikle sanat dünyasının bu söze tepki göstermesi gerektiğini belirterek, “Bunu kime söylüyor? Adaylarımız Tolga Çandar ve Sabahat Akkiraz’a mı? Şarkılarımızı bebteleyen Onur Akın’a mı? Yoksa Mustafa Balbay’ın mektubunu okuyan Rutkay Aziz’e mi? Hiçbir sanatçıya müsvette denemez. Eğer özür dilemezse, onuru olan hiçbir sanatçının bundan sonra AKP’nin toplantılarına katılmaması lazım.”

Nâzım yerine Diyarbakırlı Arif

Konuşmasında değineceği başlıkları, yazarımız Orhan Bursalı’nın dünkü köşesindeki CHP’nin demokratikleşme paketine ilişkin ayrıntılı değerlendirmesinden de faydalanarak bir ufak kağıda not ediyor: Seçim barajı, faili meçhuller, kayıplar, OHAL, tutuklular..

Mitinglerini sıklıkla Nâzım Hikmet’in dizeleriyle tamamlayan Kılıçdaroğlu, bu geleneği dün Diyarbakır’lı şair Ahmed Arif’in şu dizeleri için bozuyor sadece:

“Öyle yıkma kendini/Öyle mahsun öyle garip/ Nerede olursan ol/İçeride dışarıda derste sırada/Yürü üstüne üstüne/Tükür yüzüne celladın/Fırsatçının, fesatçının, hayının/Dayan kitap ile, dayan iş ile/Tırnak ile diş ile/Umut ile sevda ile/Düş ile...”