Yazgülü Aldoğan

Gazetecilik, soru sormaktır!

27 Mayıs 2021 Perşembe

Son yaşanan olaylar bağımsız ve tarafsız bir medyanın önemini ve rolünü bir kez daha göz önüne çıkardı. Bir mafya liderinin sosyal medyada yayımladığı reality show tadında videolarla İçişleri Bakanı Soylu’yu suçlaması yüz küsur milyon kişi tarafından izlenince çarşı karıştı. İktidar yanlısı medyada hiç yer verilmeyen, iktidar mensuplarının da bir bakana yönelik hakaretlere karşı üç maymunu oynadığı bu videolardaki iddialar sosyal medyada sakız olurken hedefteki Soylu, daha fazla sessiz kalamayıp yanıt vermek için TRT ekranına çıktı. TRT’de bu tür programların nasıl yapıldığını ve reytinglerinin çok düşük olduğunu biliriz. Devlet memuru iki uslu çocuk karşısında yaptığı şov tutmayınca Soylu bu kez Habertürk ekranında başka bir şov tasarladı: muhalif bilinen iki gazetecinin de olduğu dört kişinin karşısına geçti. Milli maç kadar merakla beklenen ve başlarında reyting rekorları kırılan program da tam bir fiyasko oldu! Soylu, sorulara yanıt vermek yerine programın başından itibaren orta sahada top çevirip neyi anlatmak istiyorsa onu anlattı. Format da yanlıştı, gazeteciler de bu formatın içine sıkışıp kaldı ve ne istedikleri gibi soru sorabildi, ne de laf çeviren konuşmacıya hâkim olabildi, moderatör de sadece izleyiciydi! Seyircinin yarısından çoğu programı izlemeyi bıraktıktan sonra eleştiriler hâlâ sürüyor. Böylece Soylu, kendisini aklayamadığı gibi iki muhalif gazetecinin parlak yıldızlarına da leke sürdü. İsmail Saymaz, formatın yanlış olduğunu ve bakanı sorulara yanıt vermeye zorlayamadıklarını kabul etti. Oysa dünyada bu tür programlarla sinema yıldızlarından bile ünlü olan gazeteciler var: Oprah, Fallaci, dünyanın en despot bilinen liderleriyle bile görüşürken en zor soruları sorup yanıt alamayınca sıkıştırıyor. Oriana Fallaci’nin İran’da Humeyni’nin karşısında başını açıverdiği sahne unutulmuyor!

Soru sordu, işinden oldu

Geçen hafta sıradan bir basın toplantısında ilginç bir “gazetecilik olayı” yaşandı. Sanayi ve Tarım bakanlarının düzenlediği bu basın toplantısında gerçekleşen beklenmedik olay, AA muhabiri Musab Turan’ın bakanlara soru sormasıydı! Bir basın toplantısında gazetecinin soru sormasında şaşırtıcı ne var ki? AKP Türkiyesi’nde var. Zaten Musab Turan’ın da 9 yıldır gazetecilik yapıyormuş gibi görünmekten içine fenalık gelmiş ki bakanın basın müşavirinin gelip kulağına “Soru sormuyoruz!” diye uyarması üzerine kendi deyimiyle şalteri atıyor. Şöyle diyor Musab: “Zaten salonda bir tek AA, TRT ve Demirören Haber Ajansı var, bunlardan hangisi soru sorabiliyor ki? Ayağa kalktım ve soru sordum, hiç de pişman değilim, ilk defa gazetecilik yaptığımı hissettim!” Çünkü gazetecilik soru sormaktır. Ama 'yeni Türkiye'de sonuçları can yakıcı. Musab Turan’ın üç saat içinde işine son veriliyor, basın kartı ve gri pasaportu iptal ediliyor. Çünkü Musab Turan, soru sormak gibi bir suç işlemekle kalmamış, aslında bütün toplumun merak ettiği soruyu, Sedat Peker’in iddialarının niye yanıtlanmadığını sormuş ve çanak çömlek patlamıştır. Bu, o kadar tehlikeli bir soru ki Musab Turan’a AKP’de siyaset yapan babası bile sahip çıkmıyor, hemen bir açıklama yapıyor, oğlunu bir evlatlıktan reddetmediği kalıyor.

AKP’li gazeteci tipi

Musab Turan, 9 yıldır AA’da çalışıyor. 29 yaşında olduğuna göre demek gazeteciliğe AA’da başlamış, bütün eğitimi de AA’nın kendi içinde açtığı gazetecilik akademisi. Devletin resmi haber ajansı AA’ya AKP döneminde nasıl operasyon çekildiğini unutmadık: Ajansın deneyimli kadrosuna emekli olmak, ya da işten atılmak gibi iki seçenek sunuldu ve boşaltılan kadrolara liyakat, deneyim, eğitim ve yetenek değil, AKP’li yakını olmak ve iktidara koşulsuz biat etmek gibi özelliği olanlar yerleştirildi. Çünkü onlardan beklenen gazetecilik yapmak değil, istenileni, verileni yayımlamak; soru sormak, araştırmak değil, talep edilen algı operasyonlarına itiraz etmeden malzeme oluşturmak. Hatırlarsanız Sağlık Bakanı Koca, pandeminin ilk başlarında basın toplantılarına bütün medyayı davet etmiş ve canlı yayında soru sormalarına izin verilip bakan da yanıtlayınca herkes nasıl da şaşırmıştı! Tehlike fark edilince bu özgürlük sona erdirildi ve önce canlı soru cevap bitti, sonra medyanın içeri alınması.

İktidar medyası    

“Yeni Türkiye”de mafyanın da müdahale ettiği operasyonlar sonucu medyanın yüzde 90’ı iktidar tarafından kontrol ediliyor. Yazılı ve görsel medyada tiraj ve reytingler işte bunun için hiçbir dönemde olmadığı kadar düşük. Açıklanan tiraj rakamları gerçek değil. Bağımsız medyaya ise uygulanan adli ve ekonomik baskılar o kadar fazla ki güçlükle ayakta kalabiliyorlar. Neredeyse her habere, her gazeteciye açılan davalar, verilen cezaların yanı sıra ekonomik olarak da bu yayın organları resmi ilan cezaları, paralı ilan ve reklam kampanyalarından özel sektörün korku belasına kaçınmasının yanı sıra kamu kurumlarının da hiç ilan vermemesiyle cezalandırılıyor.

Sosyal medya

Türk kamuoyu, haberleri artık birkaç bağımsız medya ve sosyal medyadan takip ediyor. Onun için Sedat Peker’in videoları milyonlarca kişi tarafından izlenirken sosyal medya hesapları kapatılıyor. Onun için bir gazetecinin soru sorması şaşkınlık yaratıyor. Onun için kendisi istemiş olsa bile bir bakana gerçek soru sorulamıyor. Sorulsa da yanıt alınamıyor. Bugün sadece muhalefet partilerinin üyesi siyasetçilere soru sorulabiliyor. Bu düzen sürebilir mi? Elbette hayır. Her şerde bir hayır vardır, belki ki bir mafya liderinin sarsmasıyla, belki ekonomik krizin pes ettirmesiyle, belki pandeminin yönetilememe durumunun herkesin kafasına dank etmesiyle önümüze sandık geldiğinde iktidar da, sistem de medya da değişecek! Çünkü yaşananlar artık bu düzenden nemalananların bile midesini bulandırıyor. Toplum, gerçekleri öğrenmek istiyor. Gerçekler de herkes tarafından öğrenildiğinde bu düzen kesinlikle değişecek!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları