Özgür Mumcu

Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik

29 Ekim 2014 Çarşamba

Bugün Cumhuriyet bayramı. Cumhuriyet gazetesinin Cumhuriyet bayramına özel bir önem atfetmesi eşyanın tabiatı gereği. Israrlı bir umutla, hüzünlü bir veda arasında gidip gelen bir ruh hali cisimleşmiş halde etrafımızda. Artık ilk kurulduğu zaman hayal edilenle bir hayli ilgisiz bir ülkede yaşıyoruz. Cumhuriyet bayramı resepsiyonunun Atatürk Orman Çiftliği’ne kondurulan o heybetli gecekonduda yapılması da bunun bir işareti. Bina o kadar acemice çirkin ki, yeni gelenin de telaşlı bir kifayetsizlik içinde bunaldığını gösteriyor.
Bugün bu gazetenin sorusu şu? Nasıl bir cumhuriyet?
Önce klişe misali vermek lazım. İlla cumhuriyete gerek yok. İngiltere monarşi, Kuzey Kore ise cumhuriyet. Hangisinin daha yaşanılabilir bir yer olduğu ortada.
Cumhuriyeti değil demokrasiyi tartışmakta fayda var. Nasıl bir demokrasi?
Ancak cumhuriyet fikrinin bir şekilde demokrasiyle de bağlantısı yok sayılamaz.
Roma cumhuriyeti seçkinci bir azınlık diktasıydı doğrudur. Ancak tek adamın imparatorluğuna karşı direnenler de cumhuriyetçilerdi. Sezar’ın da cumhuriyetçilerin de hiç hazzetmediği biri vardı. O da Spartaküs ve onun isyan hareketi. Tek adama karşı direnmeye çalışan cumhuriyetçilerle düzene topyekûn başkaldıran Spartaküs birleşemediği için Roma’da cumhuriyet yıkıldı. Birleşebilirler miydi? Asla. Birleşseler miydi? İmkânsız ama keşke.
Fransız ihtilalinin meşhur sloganı: “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik.” Buna özenen İttihat Terakki de “Hürriyet, Müsavat, Uhuvvet” diye yola çıktı. Bu şahane fikirlere rağmen Fransız İhtilali ardından giyotinler ve bir dehşet dönemi bırakarak önce krallığa sonra imparatorluğa teslim oldu. İttihat Terakki ise bir suç makinesine dönüşerek memleketi cehenneme attı.
Oysa fikirleri kötü ve manasız değildi. İşe berbat giriştiler. Ancak o fikirler eninde sonunda kıymetlerini buldu. İnansa da inanmasa da bugün kimse özgürlük, eşitlik ve kardeşliğe karşıyım diyemediğine göre başardılar.
Nasıl bir cumhuriyet sorusuna cevap aranırken ben gözümü bu üç kavrama dikerim.
Özgür müyüz, eşit miyiz ve kardeş miyiz, yani aramızda dayanışabiliyor muyuz?
Bu üçüne ihanet eden sıkı cumhuriyetçiler de var. Bu kavramları özümsemiş sayıları az da olsa diğer mahallenin sakinleri de mevcut. Kıstasım insanların kendilerini nasıl tanımladığı değil. Bu kavramlarla ilişkilerinin niteliği.
Nasıl bir Cumhuriyet?
Mahalleleri aşarak bu üç kavrama sarılıp içlerini doldurmak.
Buna artık çoğulcu demokrasi deniyor. Avrupa Konseyi’nin o güzel sloganında ortaya koyduğu gibi “Herkesin farklı, herkesin eşit” olduğu bir dünya.
Renan, meşhur “Millet Nedir” konferansında “Millet her gün yenilenen bir halkoylamasıdır” der.
Herkesin farklı, herkesin eşit olduğu bir toplum bir arada olmak istiyorsa dayanışır. Kardeşleşir. Her gün de o oylamada beraber olma iradesini gösterir.
Memleketimiz ise herkesin kendi siperine çekilip diğer sipere ateş ettiği bir savaş cephesi.
Siperlerden çıkarak özgürleşmek, farklılıkları kabul edip bastırmamak ve bir arada yürümek gerek.
Yollar herkesin dilediği gibi yürüyebileceği kadar geniştir.
Siperler ise insanları korkuyla cenin pozisyonuna iter.
Memleketimiz birbirinden hazzetmeyen, yekdiğerinden korkan ve bu sebeple kendisini kapatan kesimlerden oluşuyor.
Bu akşam tarihten intikam aldığı hissiyle dev gecekonduda toplanacak olanlar özgürlük, eşitlik ve kardeşliği akıllarından geçirmeyecek.
Onlara bakıp diş gıcırdatanların da bunlar pek aklını kurcalamayacak.
Ufukta bir Spartaküs de gözükmemekte.
Ancak bugün değil yarın, yarın değil öbür gün... Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik yine kazanacak.
Huyu kurusun. Ne yapar ne eder.
Sonunda hep kazanır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları