Yangın mı, Vurgun mu?..

29 Ocak 2013 Salı

Telefonda “Yine de üzülme Hocam!” dedim..
Profesör
İlber Ortaylı, yanan kitaplarına yanıyor:
- Piyasadan bulunup yerine konulacak şeyler değildi ki!..
- Bu da kitap bağışlayacaklara ders olsun!
- Nasıl?
- Başbakan Akbulut’un bir zamanlar verdiği ders!”
- Anlamadım!
- Zamanaşımına uğrayan evrak ve dosyaların SEKA’ya gönderilmesi için Akbulut’tan izin istemişler..
- Eee?
- O da, “Bu devletin işi belli olmaz. Siz yine de hepsinden birer fotokopi alın” demiş!

\n

***

\n

Bundan sonra üniversitelere kitap bağışlayacaklar da önce birer fotokopi almalılar..
Akbulut için uydurulan fıkraların kaynağı aslında devletin sergilediği zavallı manzaradır.
Örnek ibadullah!
Her trajik olayda yenisi sergileniyor.
Kamuya ait yapıların, kütüphanelerin, müzelerinin hiçbir güvencesi yok.
Daha da elim ve vahimi...
Cumhurbaşkanı’ndan bakanına devletteki milyonluk lüks makam araçlarının da sigortası, kaskosu yok.
Çünkü devlet yönetiminde
“sigortalama” uygulaması yok.
Gerekçe mi?
“En büyük güvence devlettir!”
Yani..
Ananı yakan devlet..
Kimi kime sigortalacaksın..
Haydarpaşa Garı da, Galatasaray Üniversitesi de sırada ne varsa..
Yandığı ile kaldı; kalıyor.
O sinirli ve sinirli itfaiyecinin söylediği gibi..
“Ne bağırıyorsunuz ya!.. Arsayı kurtardık ya!”
Evet, bazı arsalar en tarihi yapılardan daha değerli..
Bakış açısı bu..
Yangınların nedeni de bu!

\n

Meee...

\n

Tayyip Bey, Putin’in kulağına eğilmiş:
“Bizi Şanghay Beşlisi’ne alın. AB’den çıkalım!”
Bunu bizzat kendisi açıkladı.
Ama kimseden çıt çıkmadı!
Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikası, Başbakan’ın kulağa fısıltı ile ayaküstü ve tek başına icra ettiği bir etkinlik haline geldiyse...
Siyaset ve devlet idaresi sürü etkinliğine dönüşmüş demektir.
Bir Rus atasözü, “Koyunları sürü yapan başlarındaki çobandır!” diyor.
İktidar partisinin gücü başındaki çobandan kaynaklanıyor..
Bunu herkes görüyor, biliyor.
CHP’liler ise sabah akşam,
“Yeterince güçlü değiliz!” diye yakınıyor..
Kusur
“başımızdaki çobanda” da diyenler var..
Ama koyun, hele de sürü olmayı ise çok şükür, kabul eden yok.
CHP’de sürüp giden sıkıntıların kaynağı da bu!

\n

Kavramlar Her Şey

\n

Arapçada bir nokta “göz”ü “kör” edebiliyor.
“R” harfinin üzerine nokta koyunca “z” oluyor.
“Milli” sözcüğü Türkçeleşirken “ulusal” ve “ulusalcılık” doğdu..
CHP’liler,
“ulusal”a “ulusalcılık”a yöneldi..
Yurtseverliğin
“cılkını” çıkarmak isteyenlere de gün doğdu.
Başbakan da ne yazık ki sürünün başını çekiyor...
Türkçeleştirmeye sıcak bakmıyor.
“Elif’i çatlatarak, ayın’ı patlatarak” telaffuzundan belli oluyor.
Ama, Arapçanın tam hakkını vermek işine gelmiyor.
PKK lideri ile “
silah bırakma” görüşmesi yürütüyor.
Ama nedense, “
mütareke” yerine “müzakere” diyor.
Oysa Arapça zengin bir dil.
“Silahların terki görüşülüyorsa...”
Sürecin adını korkmadan söylemek gerek!
Mütareke!
Başbakan yoksa, sonunda
“terk” olmayacak diye mi düşünüyor?

\n

Adaletin Şerri

\n

Başbakan, (terörle mücadele eden) komutanların hapse atılmasına çok üzülmüş. “Subayımız kalmadı, böyle şey olmaz... (Org. Başbuğ’u kastederek) Hele Genelkurmay Başkanı’nı kalkar da bu şekilde değerlendirirsen bütün moralleri altüst eder!” diyor...
Tayyip Bey endişesinde haklı..
Keşke sözlerinde de samimi olsaydı..
Ve MİT Müsteşarı gibi, Genelkurmay Başkanı Başbuğ’u da “
adaletin şerrinden” koruyabilseydi.
Ama nedense yapmadı.
Belli ki, “
MİT Müsteşarı ne de olsa gariban ve aslen bir astsub ay. Kendisini koruyamaz... Başbuğ, koskoca orgeneral, hem de Genelkurmay Başkanı! Nasıl olsa kendini korur” diye düşündü.
Yani Tayyip Bey de CHP’li
Süheyl Batum gibi yanıldı:
Ordu, kâğıttan kaplanmış!”

\n

Sigortasız Devlet!

\n

Yazın ormanlar, kışın tarihi yapılar kül olup gidiyor.
Yanmadan önce kimse korkmuyor
Korku, yandıktan sonra başlıyor:
- Ya otel yapılırsa..
Yapılacak elbet!
Milleti uyutmaya bayılan bir iktidarın otel merakı hem çok doğal hem de tutarlı bir siyasettir..

\n

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tekerrür ve tashih 2 Şubat 2025

Günün Köşe Yazıları