Hamakat

17 Ocak 2023 Salı

Zaman zaman zaman hamakatla karşılaştığımda öfkelenmek ya da kederlenmek yerine seviniyorum. Sevincim ahmaklığın belirli bir grubun veya azınlığın tekelinde olmadığının ortaya çıkmasından böylelikle ulusal utanç taşıma durumundan kurtulma duygusundan kaynaklanıyor.

Bu defa da öyle oldu. İsveç’ten gelen bir haber beni sevindirdi. Aslında bir değil, ikisi de İsveç’in NATO üyeliğiyle ilgili, iki haber söz konusu.

Bilindiği gibi, son zamanlarda komşusu Finlandiya ile birlikte Washington tarafından NATO’ya çağrılan ve bu çağrıya da olumlu yanıt veren İsveç’in üyeliği tıpkı Finlandiya’nın adaylığı gibi Türkiye’nin vetosu yüzünden geri çevriliyor. Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın adaylığına karşı çıkmasının nedeni terörist olarak gördügü PKK ve PYD’nin bu niteliklerini reddetmeleri hatta zaman zaman bunlara destek vermeleri. Son olarak İsveç FETÖ davası firarı zanlılarından Bülent Keneş’in ardından dört kişinin daha iadesi konusunda Ankara’nın isteğini geri çevirmişti.

***

Bu ret olayı üzerine İsveç ile Türkiye ilişkileri, karşılıklı açıklamalarla yeniden gerginleşmişti. Gergin hava sürerken bazı kişiler Stokcholm’un tarihi belediye binasının önüne Tayyip Erdoğan’ı temsil eden bir kukla koyup ateşe vermişlerdi.

Bu davranış, olayı ülkesinin NATO üyeliğine sabotaj olarak yorumlayan İsveç Başbakanı Ulf Kriskersson’u çileden çıkarmış. Birinci haber bu. Pek de yadırgatıcı yönü yok.

İkinci haber ise Türkiye’nin İbni Haldun Üniversitesi üçüncü sınıf öğrencisi Fatma Zehra S. bu yaz staj yapma hakkını kazandığı Stockholm Üniversitesi Psikoloji Bölümü’ne başvuruda bulunuyor ve Prof. Per Carlbring’den şu yanıtı alıyor:

“Sevgili Fatma,

Seni misafir etmeyi isterdim. Ancak Türkiye İsveç’in NATO’ya girmesini engellediği için başvurunu reddetmek zorundayım.”

Bu yanıtı alınca beyninden vurulmuşa dönen genç öğrenci, “Bunu sindirmem uzun zaman alacak” diyor.

Gerçekten de anlaması da sindirilmesi de çok güç bir davranış. Genç bir Türk kızının TC hükümetinin kendisini bağlamayan bir siyasi kararı yüzünden hak kazandığı staj hakkından yoksun kılınmasını herhangi bir mantıkla açıklamak mümkün değil. Türk hükümetinin kararının doğru ya da yanlış olduğu tartışılabilir. Ama bir genç Türk öğrencinin eğitim özgürlüğü bu yüzden kısıtlanamaz. Hele İsveç gibi herkesin eğitime erişmesinin yasalarla eşit kılındığı bir ülkede böyle bir davranış kanunen suç da sayılır. Nitekim Stockholm Üniversitesi Psikoloji Bölümü Başkan Yardımcısı Torun Lindholm Ojmyr da bu kanıda.

***

İsveçli bir akademisyen Türk hükümetinin siyasi kararını eleştirebilir ama bu yüzden bir Türk öğrencinin eğitim hakkını kısıtlayamaz. Türk hükümetinin gençlerin staj, eğitim, öğretim haklarının engellenmesi durumunda belirli koşullarda uluslararası kuruluşlara şikâyet hakkı vardır ama Türk hükümetinin tasarrufu yüzünden Türk öğrencinin eğitime ulaşma hakkı engellenemez.

Böyle bir davranış bir akademisyen açısından taşınması güç bir ayıptır aynı zamanda.

Türk hükümetinin İsveç’in NATO üyeliğine engel olmasının acısını genç bir öğrenciden çıkarmaya kalkması ayrıca bir hamakattır.

Burada hamakat sözcüğünün ne anlama geldiğini soracaklar çıkacaktır.

Hamakat düpedüz ahmaklık demek. O zaman neden ahmaklık sözcüğünü değil de hamakatı kullandığım sorulacak olursa ahmaklığın kendisinin bir suç bir eksiklik sayılmayıp ifşasının hapisle cezalandırıldığı bir ülkede daha hafif tepki görmesindendir, diyebilirim.

Her neyse ben İsveçli profesöre bir YÖK üyesini aratmayan davranışı dolayısıyla teşekkür ederim. 

Görüyorsunuz, ahmaklık kimsenin tekelinde değil.

Artık bu da ne kadar avutucu bir tesellidir, bilemem. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları