Arif Kızılyalın

Devlet köfte mi satar?

11 Eylül 2024 Çarşamba

Yerli üretim eti 900 TL’ye, hasat rekorlarının kırıldığı mevsimde domatesi halk pazarında 30 TL’ye alıyorsak bu tablonun sorumlusu 1980’lerde ANAP iktidarının uygulamaya koyduğu özelleştirme politikalarıdır. ANAP’ın açtığı kapıdan, AKP iktidarında mantar gibi türeyen komisyoncular ve gıda sektörünü tekellerine alan karteller geçince gıda enflasyonunun lider ülkesi olduk.

Önceki yıllarda yanlış iliklenen gömlek düğmesinin faturasını ödüyoruz! YEMSAN, SEK, EBK’nin satılması, TZDK’nin devre dışı bırakılması ve son tahlilde TİGEM’in “uzun süreli kiralama” yöntemiyle devlet denetiminden çıkması, Türkiye’nin yıllardır cenderesinde sıkışıp kaldığı gıda enflasyonunun en önemli satır başları! Geçenlerde Kahramanmaraş, Balıkesir ve Bursa’da üreticiler girdi fiyatlarının sektörü bitirdiğini ve artık kimsenin üretim yapmak istemediğini söyleyerek traktörlerle eylem yaptı. Bir gün bile gündem olmadı çünkü üretici isyan ederken fahiş fiyatla alışveriş yapan tüketici suspus, konudan uzaktı İstanbul’da, Ankara’da!

Girdi fiyatı diyor geçiyoruz. Nedir bu girdiler? Bilinenleri elektrik, su, mazot. Ancak gıda sektörünü iki kalem vuruyor yoğun olarak onlar da gübre ve tohum.

1980 öncesi tohumculuk devlet tekelindeydi ve fiyatlar kamu tarafından belirleniyordu. Önce fiyat serbestisi geldi, ardından 1984’te Dünya Bankası’nın dayatmasıyla özelleştirme başladı. Devletin para kazanmayı düşünmediği sektör açgözlü birilerine peşkeş çekildi. Tohum piyasasının önemli bölümünün yabancı yatırımların elinde olması da üreticinin belini büken bir konu.

Gübreye gelirsek 1986’ya kadar organik gübre ihtiyacının yüzde 90’a yakını TZDK’ce karşılanıyordu. Devletin para kazanma dürtüsü olmadığı için çiftçi ucuz/verimli üretim yapabiliyordu. Eskilerin dediği gibi tüfek icat oldu, mertlik bozuldu; özerklik çıktı, üretici battı!

Ülke insanı olarak gıda terörüne yenilmek istemiyorsak tarımda kamuya dönmek zorundayız. Özelleştirilen bu iki sektörü, “beka sorunu” diye geri almak mümkün! Çünkü iklim değişikliklerinin gelecekte üretimi vuracağı da düşünülürse mecburi misafirleriyle 100 milyonu bulan Türkiye Cumhuriyeti nüfusu aç kalma tehlikesi ile karşı karşıya! Bu da en önemli beka sorunu!

Peki AKP kamuyu canlandırır mı? Zor! Tohumda işi ele almak isterseniz ABD’li (dolayısıyla İsrailli) patronlar çok kızar, gübreye kamu hâkim olsun derseniz de son 20 yılın zengini yandaş (5’li çete de var) firmalar isyan bayrağı açar.

Peki bu girdi fiyatlarına karşın gıda ucuzlamaz mı, hani kötünün iyisi bağlamında!

Ucuzlar ama o zaman da tarladan sofraya gelene kadar gereksiz aracıların devreden çıkarılması gerekir ki AKP bu konuda da adım atamaz! Geçenlerde TÜSEDAD (Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği) Başkanı Sencer Solakoğlu, “Tarım ve hayvancılıkta Türkiye’yi 2025’te daha zor günler bekliyor” diyerek çözüm önerisini sundu: “Hiçbir şey yapılamıyorsa verim kaybı durdurulsun. Tarladan lojistiğe kadar verimlilik artırılsın, aracılar devreden çıksın.” Haklı!

Ne yazık ki AKP-MHP iktidarı bu konuda da rasyonel adım atmayacak çünkü düzeni değiştirecek güçte değiller! Bakanlıklar olmuş, noter makamı. O yüzden en kolayı tüm faturayı gün geçtikçe yoksullaşan halkın omzuna bindirmek!

Nasılsa ülkede her gün gündem değiştiği için, “Gıda enflasyonu Almanya’da yüzde 2’lerin altına inerken bizde niye yüzde 60’larda” sorusunu soracak kimse yok!

1918’DEN 2024’E!

Üniversitelerin mezuniyet töreninde kep atar öğrenciler, ritüeldir. Harp okullarında da kılıç çatarlar. Yıllardır kimse rahatsız olmadı. Şimdilerde genç teğmenler gelenekselleşmiş bu hareketleri nedeniyle soruşturma yiyor. Neredeyse suç kapsamına girecek, kılıç çekip “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demek. ADD başkanı, önceki dönem CHP milletvekili Hüsnü Bozkurt, “Mustafa Kemal’in askeri olmak en son 1918-22 yılları arasında suçtu” dedi.

Geçenlerde polis okullarının mezuniyet töreninin görüntülerini izledim. Genç polis ve komiser muavinleri elleriyle bozkurt işareti yaparak yemin ediyordu. Kimse rahatsız olmamış hatta EURO 2024’te bozkurt işareti yaptığı için ceza alan milli futbolcu Merih Demiral’a bir iki kişi dışında herkes sahip çıkmıştı. Bu örnekler dururken genç teğmenlere verilecek ceza siyasidir, vicdansızdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir vergiden fazlası! 16 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları