Ayşegül Yüksel

Seçkin Selvi: Çetin ceviz eleştirmen / uzun soluklu çevirmen

29 Mart 2022 Salı

Zeynep Miraç’ın okurken su gibi akıp giden kitabı “Seçkin: Ödünsüz Bir Yaşam” Kasım 2021’de yayımlandı. Cumhuriyet’in Kültür sayfalarında çokça yer alan yapıtı değerlendirmek için bekledim. Şimdiyse tam sırası. Çünkü Miraç’ın kitabının kahramanı Seçkin Selvi, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nün 2022 yılına ilişkin ulusal bildirisinin yazarı...

Seçkin Selvi ile Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nin (TEB) kurulduğu 1989 yılından bu yana ortak amaçlar doğrultusunda çalışıyoruz. Ama çok daha öncesi de var belleğimde. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’nde benden iki sınıf büyüktü. Okulun en gösterişli kızlarındandı. Boylu boslu olduğu için o zamanlar erkek rollerini bile kızların oynadığı -aşırı “mazbut”- okulumuzun sahne gösterilerinde -pek çoğumuz gibi- erkek rollerine çıktığını anımsar gibiyim. Kitapta, çok çalışkan olmasa da her yıl “iftihar” listesine geçen, “deliler gibi” okuyan bir genç kız portresi çiziliyor.

BALOLARA/GALALARA TUVALETLE GİDEN ANKARALI GENÇ KIZ

Seçkin, Demokrat Parti döneminin 1950’lerdeki Ankarası’nda kültür yaşamını yakından izleyen bir doktor ailesinin kızı olarak, kendisi İstanbul’da okuldayken, Ankara’daki opera galaları ve balolar için hazır edilmiş tuvaletleri olduğunu anlatıyor Miraç’a. Henüz 20 yaşına gelmeden yoğun bir sanat alıcısı, özellikle de en hasından tiyatro seyircisi olan Seçkin ilk çevirisini o yıllarda yapıyor. Sonra gazeteci bir gence âşık oluyor ve evleniyor. İlk çocuğu doğuyor. Gazeteciliğe başladığı yıllar...

Seçkin’i okuldan sonraki ilk görüşüm 1960’lı yılların ortasında Tiyatro TÖS’ün (Türkiye Öğretmenler Sendikası) Sermet Çağan’ın yönettiği “Sacco ve Vanzetti” oyununun sunulduğu Gen-Ar Tiyatrosu’nda oldu. Sıradan kazağı, makyajsız yüzü ve doğal saç görüntüsüyle, oyunda kullanılan projeksiyon makinesinin başındaydı. Çağan ile evli olduğu bu dönemde tiyatronun mutfağında çalışıyormuş. Büyük aşkı Sermet Çağan’la birlikte yoğun tiyatro hareketlerinin içinde olduğu, aynı zamanda çalışarak ve durmadan çeviri yaparak ailesini geçindirmeye çalıştığı yıllar. Çağan’a üç çocuk doğurduğu, parasızlıktan kıvrandıkları ama sanırım Seçkin’in yaşamının en mutlu geçen dönemi... Artık İstanbulludur. Sonra Sermet’in (1970) beklenmedik ölümü...

TİYATRO 70 DERGİSİNDE ELEŞTİRMENLİKLE GAZETECİLİK BULUŞUYOR

Seçkin’e daha sonra, tiyatro eleştirmenliğine başladığım aşamada, 70’li yılların unutulmaz tiyatro dergisi olan Tiyatro 70 sayfalarında rastladım. 80’li yıllara da uzanan bu sıkı “sol” dergide gazetecilikle tiyatro eleştirmenliğini buluşturmuştu. Kazanç getirmeyen bir uğraşa on yılı aşkın bir süre boyunca gecesini gündüzünü vermişti. Çocukları büyüyedursun, kitap çevirileri de yoğunlaşmaktaydı. Bu arada gözaltı, tutuklanma, cezaevi... 12 Mart dönemi Seçkin’i rahat bırakmadı. O dönemde ve sonrasında çevirileri nedeniyle açılan birçok davanın duruşmaları yıllarca sürdü. Bütün olumsuzluklara karşın, Tiyatro 70 ile başlayan dergicilik uğraşıyla tiyatromuzun o yıllarını sarıp sarmalayan yaman bir belgelik oluşturuldu. Seçkin, 1973’te yaşamını 16 yıl evli kaldığı gazeteci Tanju Cılızoğlu’yla birleştirmişti. Marquez’in dünyayı sarsan “Yüzyıllık Yalnızlık” romanının çevirisi de 1970’lerin ürünü...

1980’lerde artık Milliyet Sanat Dergisi’nin -sözünü sakınmayan- eleştiri yazarı, kitap üstüne kitap Türkçeleştiren ünlü bir çevirmendir. 1990’lı yıllarda Seçkin’in Yeditepe Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde nasıl coşkulu, aynı oranda da ilkeli bir hoca olduğuna tanıklığım var. 2000’li yıllarda ise bir ödül törenine getirdiği, hastalıktan yeni kalkmış kızını nasıl sevecenlikle sarıp sarmaladığını hayranlıkla izlemişliğim...

BİNLERCE ELEŞTİRİ YAZISI, 200’E YAKLAŞAN KİTAP ÇEVİRİSİ

Yaşamının 65 yılına binlerce tiyatro eleştirisi, 200’e yaklaşan Türkçeleştirilmiş kitap sığdıran, yoğun çalışma hızını bugün de sürdüren, “ödünsüz” bir yaşam adına hep zor olanla boğuşmuş, hep yüreğinin onu götürdüğü yere gitmiş, güzel olduğu denli yürekli, zeki olduğu denli yetenekli, açık sözlü bir kadının serüvenini okuyorsunuz Zeynep Miraç’ın kitabında. Bu serüven boyunca, ülkemizin 1950’lerden başlayıp, darbelerden geçerek bugüne uzanan siyasal öyküsünü, dahası, tiyatromuzun son 70 yıllık iniş çıkışlarını da izliyorsunuz. Soluk soluğa sürmüş 83 yıllık bir yaşamın kıyısından geçerken, acı olanın yumuşak değinmelerle, mutlu anların ise neşeyle dillendirildiğini... Öyküde yer alan kişileri rencide etmeyecek biçimde, “kutsal olan” sakınılarak özenle kaleme alınmış bir anlatı var elinizde. Miraç’ın çalışması merakla, aynı zamanda keyifle okunuyor.

Sevgili Seçkin’e yaşlılıkta da üretken olduğu, nice sağlıklı yıllar diliyorum. Yaşamı göğüslemede hepimize örnek olmayı sürdürmesini de...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

'Devlet Ana’ sahnede 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları