Bağış Erten

Bu son uyarı

14 Şubat 2018 Çarşamba

Boşuna yazdık değil mi onca şeyi? İyiydi, güzeldi, hoştu da, hayata uygulanması boştu. Geçen hafta yazısını yazdık. Yetmedi, gecesini, gündüzünü konuya ayıran Mustafa Taha ile röportaj yaptık. Ama yok! İzlemiyorsunuz değil mi olimpiyat oyunlarını? Kore uzak mı geliyor çok? Çocuklar eksi 10’ları aşan soğukta tarih yazıyor, ama siz göz ucuyla bile bakmıyorsunuz. Yanlışsam söyleyin! Varsa yoksa Aykut Kocaman’ın zaferi, Gomis’in golleri, Bayern öncesi Beşiktaş değil mi?
Ama benim de inadım inat. Olimpiyat izlenecek arkadaşım. Ya izlenecek ya izlenecek. Zorla olamayacağına göre iknaya devam. Neyle ilgileniyorsanız oradan yürüyelim o zaman.
Varsayalım sizin tüm derdiniz siyaset dünyası olsun. ABD ile gerilen ilişkiler, Cumhurbaşkanı sözcüsü ile Dışişleri Bakanı’nın tezat açıklamaları vs. Nereye gidiyoruz? Bu Trump varken dünya nasıl rahat uyuyacak? Merak etmeyin snowboardçu Chloe Kim var. Kendisi Güney Kore asıllı. Ama ABD pasaportu taşıyor. Daha 17’sinde olimpiyat şampiyonu oldu. Trump “yabancıları ülkeden atmak” gibi boyundan büyük laflar ederken, Kuzey Kore’ye zırt pırt çatarken, o yan komşusuyla ortak bayrak altında yarışan Güney Kore’den gelip ABD marşını çaldırıyor. Kore’ye de selamı eksik etmeden. Milenyum çocuğu o. Trump gibileri anlamıyor, anlamak da istemiyor. Haksız değil. Dünyada ABD’nin itibarı diye bir şey varsa, Chloe Kim onu daha iyi koruyor. Kim Jong’un kızıyla sahte pozlar veren ABD başkan yardımcısı Pence değil.
Yok sizin siyasetle, diplomasiyle işiniz yok. Aklınız fikriniz “Kim şampiyon olur” sorusunda. Geriden gelip ligi tepede bitirmek mümkün mü, onu merak ediyorsunuz. O zaman efsane biatlet Martin Fourcade’ı izleyin. Kendisi biathlon sprintte liderin 22 saniye gerisinde başladı yarışa. İlk atışlarda ıska geçti. “Şampiyon olamaz” dediler. Ama o çıktı, en zor maçları, pardon atışları iyi yaptı ve altına uzandı. Beşiktaşlılar, Fenerbahçeliler; sözüm size!
Benim olayım böyle sporlar değil. Kişisel gelişimi önemsiyorum. İnsanın kendini aşması mümkün mü diyenlerdenseniz, yine doğru yerdesiniz. Mark McMorris’i duydunuz mu? Bundan neredeyse bir yıl kadar önce snowboard’da yarışma sırasında öyle bir düştü ki darmaduman oldu. 17 kemiği kırılmış, akciğeri sönmüş, dalağı yırtılmıştı. Komada kaldı bir süre. Haliyle kendine gelince bu spora tövbe etti. Bir kamu kurumunda memur olarak çalışıyor. Yok yok, öyle olmadı. Azmetti McMorris. Bırakmadı. Korkusunun üstüne gitti, yenene kadar. Sonra sağlığına kavuştu ve gitti birkaç gün önce olimpiyatta bronz madalyayı kaptı.
Ben büyük resme bakarım, sosyoloji, kimlik bunlar önemli konular diyorsanız, size bir dolu lgbti birey hikâyesi anlatabilirim. Bir tanesinden bir kuple vereyim. Eric Radford olimpiyatlarda yarışırken eşcinsel olduğunu açıklayabilen ender sporculardan. Bir de ricası var: “Ben şampiyon sporcuyum. Mümkünse madalya aldığımda gay olduğumdan önce onu konuşalım. Sizin için haber değeri olabilir, ama milyonlarca gay için gayet normal bir şey bu.” Siz bu yazıyı okurken o ikinci altınını da yeni cebine koydu muhtemelen.
Tarih diyorsanız kayaklı koşuya bakabilirsiniz. İsveç-Norveç rekabeti öyle bir boyutta ki kraliyet aileleri devreye girmiş durumda. O hâzâ beyefendi prenslerin bu rekabet yüzünden birbirlerine neler yaptığını görseniz şaşarsınız. Aile psikolojisi diyorsanız, karışık çiftler körling öneririm. Norveç takımı nişanlı bir çift, sürekli atışıyorlar. Madalyayı da kaçırdılar zaten. Evlilik zor görünüyor. Onları yenen Ruslar ise evli çift. Altın bekliyorlardı, bronz yüzünden birbirlerine birkaç gün soğuk davranırlar bence. Ruslar demişken, otoriter yönetimlerin her istediğini yapma meselesi nasıl duvara tosladı, cezayı yediler. Onu konuşabiliriz. Ama uluslararası kuruluşların ikiyüzlülüğü eşliğinde...
Daha neler var neler. Henüz ilk haftayı bitirmedik. Zararın neresinden dönseniz kâr. İnsan ömrü boyunca kaç olimpiyat görecek ki? Haftaya sınav yapacağım. Bu son uyarı. Ona göre.    



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları