Barış Terkoğlu

‘Hadi Cumhuriyet’e bomba atalımcılar’ın sonu

23 Aralık 2019 Pazartesi

Posta kutusuna bırakılan bedava gazeteyi alıyorsun. Bir çırpıda okuyorsun, bitiyor. Sonra ıslak camları kurutmada, kesilen tırnakları biriktirmede, porselen bardakları korumada kullanıyorsun. Cumhuriyet ise bitmiyor. Kimi kesilen kupürde, kimi yürüyen fikirde kimi de katledilen bir yazarının kuruyan kanında yaşamaya devam ediyor.

Akit’in “hep birlikte toplanıp Cumhuriyet gazetesi önüne bir el bombası atalım” sözleri tesadüf değil. Çünkü pek yakında Akit kafalılar Cumhuriyet’e el bombası attılar. Ama iş patlamadan fazlaydı.

Tarih: 29 Mart 2008. Gasp ve yaralama gibi suçlardan sabıkalı Bedirhan Şinal, iki arkadaşıyla buluştu. Eyüp’te bir benzin istasyonundan 5 liraya benzin aldılar. 3 kola şişesine koydular. Atletlerini yırtıp fitil yaptılar. Deneme sırasında şişe kırılınca benzinleri bira şişesinde birleştirdiler. Saat 23.30’da Cumhuriyet gazetesi binasına gelip attılar. Molotof kokteyli çöp kutusuna isabet etti. Neyse ki kimse zarar görmedi.

Polisler, Cumhuriyet gazetesi düşmanlığı ile doldurulan Bedirhan Şinal’ı İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’ne götürdü. Şinal’ın tavrı ilginçti. Şüpheliler genelde poliste susar, savcılık ve mahkemede ifade verirdi. Şinal ise Emniyet’te konuştu, savcılık ve mahkemede sustu.

Ne mi söyledi?

İlhan Selçuk’un öldürüleceğini. Sonraki hedefin “İstiklal Marşı’nı i... gibi okuduğu için” popçu Rober Hatemo olduğunu. Orhan Pamuk’a bile saldırı yapacaklardı. Şinal, suç ortağı olarak onlarca isim verdi. Aralarında mahallede kız meselesi yüzünden kavga ettiği çocuk bile vardı.

Bedirhan Şinal tutuklandı. Dönem “her şeyi Ergenekon’a bağlama” devriydi. Savcılığa cezaevinden dilekçe yazdı. 30 Nisan 2008’de FETÖ’cü Savcı Kadir Altınışık’a, 19 Nisan 2008 günü ise cezaevinde polise ifade verdi. Kendisine “güzel bir ifade verirse cezasının düşeceği” söylenmişti. Şinal, bir anda Ergenekon’u keşfetti! Eylemleri Ergenekon’un talimatıyla yaptığını söylüyordu. Molotofumtrak eylem, Ergenekon kumpasına “şiddet” kanıtı arayan kumpasçılar için aranan kan oldu.

Annesiz babasız büyüyen Şinal, yıllar sonra Emniyet içindeki bir grup tarafından eylemlerde kullanıldığını, bütün bunları polislerin yönlendirmesiyle yaptığını itiraf edecekti.

Cumhuriyet’e atılan el bombaları

Üstelik bu ilk değil...

El bombası dedik ya. 5 Mayıs, 10 Mayıs, 11 Mayıs 2006 tarihlerinde Cumhuriyet gazetesine tam üç kez el bombası atıldı. İstanbul’un göbeğinde bir binaya, bir hafta içinde, 3 eylem nasıl bu kadar kolay gerçekleştirilebiliyordu? Tam da tahmin ettiğiniz gibi. Polis failleri bulmakta son derece isteksizdi. Olay yerinden sinyal veren telefonları kolayca bulabilirlerdi, bulmadılar! Kaçış yollarındaki MOBESE kayıtlarına baktılar, ancak faillerin kimlerle geldiklerini gösteren kayıtlara nedense bakmadılar! Tutanaklara etraftaki işyerlerinin kamera kayıtlarının alınamadığı yazıldı. Görgü tanıklarının ifadesini almak için 3 gün beklendi. Robot resim bile ancak 16 Mayıs’ta çizildi.

Sonra ne mi oldu? Cumhuriyet gazetesini 3 kez göz göre göre bombalayan, başını Osman Yıldırım’ın çektiği ve Alparslan Aslan’ın tetikçiliğini yaptığı ekip, 17 Mayıs 2006’da Danıştay’ı bastı. Danıştay 2. Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin katledildi. 4 üye yaralandı.

Cinayetin Akit bağlantısı

Saldırıdan sadece 3 ay önce Akit’in o günkü hali Vakit gazetesi, Danıştay üyelerinin fotoğraflarını, “İşte o üyeler” manşetiyle basarak katillere hedef göstermişti. Söz konusu manşetin örneğini, Aslan’a, FETÖ lideri Fethullah Gülen’in yeğeni Kemalettin Gülen’in verdiği ortaya çıktı. Cinayet günü yakalanan Alparslan Aslan’ın aracında, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün tanıtım kartının bulunduğunu da not edelim.

Katliamdan sonra araya giren “aracı avukatlar” Osman Yıldırım’ı sık sık ziyaret etti. O da Bedirhan Şinal gibi yaptı. Cinayetten 2 yıl sonra, 12 Mart 2008’de, FETÖ’cü savcılar Zekeriya Öz ve Mehmet Ali Pekgüzel’in karşısındaydı. Savcıların “Osmanım” diye hitap ettiği Yıldırım, Cumhuriyet’e atılan bombaları Ergenekon’la bağlantılandıran ifadeleri verdi. Ergenekon kumpası terör için bir şiddet eylemi daha buluvermişti.

Konu, Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasıydı. Ama Cumhuriyet’in başyazarı İlhan Selçuk ve Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay davanın müebbetlik sanığı oldu. Kız kardeşinin çocuğunu pazarlamak dahil her türlü iğrenç suçtan sabıkalı tetikçiler ise FETÖ’cü hâkimler tarafından beraat ettirildi.

Misyon tamamlanmıştı.

O dönem FETÖ kumpaslarının baş destekçisi Akit’in içinde, Yener Dönmez’in de aralarında olduğu FETÖ için çalışan bir ekibin FETÖ soruşturmalarıyla ortaya çıktığını not edelim.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ne yapacak?

Dün, bu yazıyı yazarken İlhan Selçuk’un ölümünden sonra mahkemede okunan savunmasının görüntülerini yeniden izledim:

“Kuvayi Milliye milli kuruluşçuluktur. Kuvayi Milliye’yi milliyetçilikle, Atatürkçülükle, çağdaşlıkla, laiklikle bir arada düşünmek gerekir. Neden laikle bir arada düşünmek gerekir? Çünkü Türkiye işgal altında iken ümmetçiler, halifeciler, dinciler Türkiye’nin işgalini destekliyorlardı.”

“Kuvayi Milliyeciyim” diyen Selçuk, savunmasının devamında, emperyalizmin “BOP ve ılımlı İslam projesi”ne yıllar sonra yeniden tav olan İslamcıları eleştiriyordu.

Silivri günlerini özetlemek mümkün mü?

Denesem şunu söylerdim: 1923 yılında kurulan Cumhuriyet’i yıkmak için elbirliği yapan emperyalistlerin, FETÖ’cülerin ve diğer liberal ya da dinci örgütlerin, tabii iktidardaki destekçilerinin önünde 3 büyük engel vardı: TSK, CHP ve Cumhuriyet gazetesi. Kumpaslar eliyle üçü de tarumar edildi. Bana sorarsanız başarılı da oldular.

Şimdi “hadi bombalayalım”cılar ya da yeniden vitrine çıkarılan meczuplar bana nedense o yılları hatırlatıyor. Önümüzdeki dönem yaşanabileceklere dair de ipucu veriyor.

Asıl sorumluluk ise bugünlerde adı FETÖ Borsası ithamlarıyla, yargı içinde Adalet Bakanı’na kadar uzanan kavgalarla gündemde olan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda. Üstlerine düşeni yapıp Türkiye’yi bir kayıp 10 yıldan daha kurtaracaklar mı? Yoksa kafalarını kuma gömüp ülkenin başına açılacak belaların sessiz işbirlikçiliğine mi soyunacaklar?

Valizini çekerek kaçan Zekeriya Öz’ün sonu, Cumhuriyet hukukunun yerine başkalarının adaletini dağıtan herkese ibret olsun.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları