Egemen Berköz

Gezi’de yaşamını yitirenlere

13 Mayıs 2014 Salı

Mayıs ayının ilk haftası içinde değişik açılardan önemli ve nitelikli konserler vardı. Örneğin, Leyla Pınar’ın öncülüğündeki İstanbul Barok Topluluğu’nun düzenlediği Uluslararası İstanbul Barok Festivali’nin 20. yılına ulaşması önemliydi. Festivalin açılışı 3 Mayıs Cumartesi akşamı Caddebostan Kültür Merkezi’nde Handel’in “Apollo ve Defne” sahne kantatıyla yapıldı.

Müzik yönetimini Leyla Pınar’ın, sahne düzeni ve ışık tasarımını Ali Pınar’ın yaptığı kantatta Defne’de koloratur soprano Dilruba Bilgi’yi, Apollo’da bariton Caner Akgün’ü izledik. Onlara İstanbul Barok ve Austrian Baroque Consort toplulukları eşlik etti: Klavsende Leyla Pınar, barok kemanlarda Alise Juska, Aliona Piatrouskaya Kalechyts, Ceren Gürkan, barok viyolalarda Bülent Küçük, Amedeo Grazia, viyolonsel ve sürekli basta Martin Hinterndorfer, barok flütte Nihan Atalay, barok obuada Georg Fritz, barok fagotta Klaus Hubmann, kontrbasta Ceren Akçalı.

Bir Anadolu söylencesi… Gösterimden önce konuşan Leyla Pınar “Sevmediği erkeğin şiddetinden defne ağacına dönüşerek kurtulan bir kadının öyküsü”nü anlatan bu kantatı kadına ve doğaya yönelik şiddete dikkat çekmek amacıyla ilk kez Reyhanlı’daki saldırıların ardından ve Gezi olaylarından önce sahnelediklerini, bu kez de Gezi olaylarında yaşamını yitirenlerin anısına seslendireceklerini söyledi. “Apollo ve Defne” söylencesinin bu toprakların, yani Anadolu’nun ürünü olduğunu, Antakya Müzesi’ndeki Apollo-Defne mozaiğinin ve Antakya’daki defne ormanının da bunu kanıtladığını vurguladı. Homeros’un İlyada destanında Apollo’nun Herkül’e -ve Troyalılara- yardım edişinden de onun bir Anadolu tanrısı olduğu sonucuna varabiliriz.

Liszt’in Macar Rapsodileri… Mayısın ilk haftasının önemli müzik olaylarından biri de Liszt’in 19 Macar Rapsodisi’nin Türkiye’de ilk kez tümünün birden seslendirilmesiydi. Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda (CRR) 2 ve 3 Mayıs akşamları gerçekleşen konserlerde üç ayrı kuşaktan üç Macar piyanist, 1960 doğumlu Gabor Csalog, 1979 doğumlu Jozsef Balog ve 1995 doğumlu Fülöp Ranki ile genç piyanistimiz Emre Şen’i dinledik. Ülkelerinin yetiştirdiği büyük bestecinin müziğini kuşkusuz derinden bilen ve yansıtan üç Macar piyanistten hiç aşağı kalmadı bizim Emre Şen’imiz de. Sonuçta, çok güzel bir müzik akşamıydı.

Gençler umut veriyor… Bitirmeden, 5 Mayıs Pazartesi akşamı Hekimbaşı Yalısı’nda izlediğim Ludus Ensemble’ye de değinmek istiyorum. Topluluğu oluşturan Elif Gökçe Tuğrul (piyano), Banu Selin Aşan (keman) ve Seren Karabey (viyolonsel) kendilerini oda müziğine adamışlar. Zaten yakında Almanya’ya gidip Prof. Niklas Schmidt ile oda müziği çalışacaklarmış iki yıl süreyle. Çalmaya başlarken heyecanlı oldukları belliydi, ama başlayınca kendilerini müziğe kaptırdılar ve böylece zamanın nasıl geçtiğini anlamadık Mozart’ın KV502 Si Bemol Majör Piyano Üçlüsü’nü, İlhan Baran’ın Dönüşümler’ini ve Mendessohn’un Op.49 Re Minör Piyano Üçlüsü’nü onlar çalar, biz dinlerken. Beni asıl etkileyense, bu gençlerin her konserlerinde kesinlikle bir Türk yapıtını seslendirme kararları oldu. Böyle gençlerin varlığı, her şeye karşın, umut veriyor insana diye düşünüyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları