Derin ve ustalıklı yorumlar

04 Mayıs 2022 Çarşamba

Zevk alarak dinlediğiniz bir konserin tanımı nedir sizce? Bildiğiniz yapıtların seslendirilmesi mi? İlk kez tanıştığınız yeni yapıtları duymak mı? Nicedir çalınmamış, özlediğiniz yapıtlar mı? Ne çalınırsa çalınsın, sanatçıların ustalıkla seslendirdiği yürekten ve derin yorumlar mı? Bütün bu sorulara bir de salondaki ortamı eklersek: İyi bir akustikte, özenle çalınan yapıtlar; etraftaki izleyicinin telefonla kayıt yapmadığı, kendinizi sadece sahnedeki müziğe teslim edebileceğiniz bir atmosferin varlığı mı?

Pandemi süreci bir yana, kimi orkestranın konser mekânının değişmesi, (örneğin BİFO’nun Lütfü Kırdar Salonu’ndan ZORLU’ya taşınması, İDSO’nun AKM’deki tiyatro salonundaki konserleri gibi) dinleyicinin de yorumcunun da alışkanlığını etkiledi. Bu arada konser merkezlerinin ve orkestra sayılarının artması, etkinliklerin çeşitlenmesi, bir de seçilen dağarcığın renklenmesiyle salonlar da dolup taşmaya başladı. Ne yazık ki artık dinleyicinin çoğu müziğe ve yorumculara saygı gösteren, çalınacak yapıtları önceden dinleyip gelen, en azından hangi besteciye, hangi müzik dönemine ait olduğunu araştıran, kaç bölümlü olduğunu, ne zaman biteceğini ve en önemlisi nerede alkışlayacağını bilen eski dinleyici değil. Konser başladığı anda ellerindeki telefonda kayıt da başlıyor. Sonra da her bölüm arasında eser bitmiş gibi yersiz alkışlar kopuyor. Bunun en önemli nedeni program notu basılmaması diyordum. Gelin görün ki, özenle hazırlanan program notu basılmış ve konser öncesinde dinleyiciye sunulmuş İDSO konserinde de her bölümde alkıştan kıyamet kopuyor. Benim yazılarımı kaç gerçek konser dinleyicisi okuyordur, kaçı bütün bunlardan rahatsızdır? Ya da kaçı bu dediklerimi ukalalık sayıyordur, kaçı gerekli buluyordur, bilemem. Ama yersiz alkışların giderek artması, bilinçli dinleyici kadar sahnedeki sanatçıları da icra sırasında çok rahatsız ediyor.

BİFO VE İDSO’DAN AKILDA KALAN KONSERLER

Şef Kerem Hasan yönetimindeki BİFO’nun (Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası) ZORLU’daki konseri çok üstün nitelikte bir dinletiydi. Şef ile başkemancı Pelin Halkacı Akın’ın kurduğu birlikte söylem baştan sona çok başarılıydı. Açılışta Macar besteci Zoltan Kodaly’ın 1933’te bestelediği Galanta yöresinden derleme çigan danslarını çaldılar. Ardından viyolonselci Daniel-Müller Schott’un solistliğinde İspanyol bestecisi Lalo’nun 1877 tarihli Viyolonsel Konçertosu seslendirildi. Solistle topluluk arasında özenli bir ses bütünlüğü vardı. Ama ikinci yarıdaki Rachmaninoff’un “Senfonik Dansları”nda bambaşka bir rüzgâr esti: BİFO dinleyicileri de mıknatıs gibi çekip müziğin içine kattı. İlk ölçülerden başlayarak soluksuz bir atmosferde biz de onlarla birlikte eserin sonuna doğru tırmandık. Sonunda onları alkışlarken ben de kendimi art arda “Bravo” diye bağırırken buldum!

Şef Carlo Rizzari yönetimindeki İDSO’da (İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası) baş kemancı Özgecan Günöz’dü. Konserin solisti Bolşoy Tiyatrosu’nun baş arpçısı olan Maria Krushevskaya, arp sanatını çok iyi tanıyan deneyimli bir müzisyen. F. Adrien Boldieu’nun 1801’de bestelediği ünlü Arp Konçertosunda şef, solist ve orkestra aralarında güzel bir söylem kurmuşlardı. Bir sonraki yapıtta İDSO, George Bizet’ye ait 1 numaralı senfoniyi çaldı. Az çalınan ancak Bizet’nin Carmen’indeki gibi neşeli olduğu kadar acıklı pasajlar da taşıyan bir yapıt. Şef, 19. yüzyılın “Romantik” söylemini ve bir önceki 18. yüzyılın “Klasik” yapısını başarıyla kaynaştırdı. 

Her iki konser de değişik eserlerden derlenmiş programlarıyla ve şevkle çalan yorumcularıyla akıllarımızda yer etti.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları