Yine Cemal Reşit Rey Salonu

15 Aralık 2021 Çarşamba

İstanbul’da Şnitke gibi çağdaş bir bestecinin yapıtları çalınıyor, biletler günler öncesinden tükenmiş, CRR Salonu hıncahınç dolmuş. Solist kemancı Gidon Kremer’i tanıyan, ona hayran olan birçok dinleyici var. Ama bu kalabalığın nedeni Sanat Yönetmeni Cem Mansur’un yöneteceği son konserlerden biri olması. Kendisine doğru dürüst bir açıklama yapılmadan bu kadar kısa süren görevine son verilmesine karşın Cem, konser öncesinde elinden geldiğince sakin bir konuşma yapıyor. Belli ki bizi bize düşürenlere öfkeli. Her zamanki bilgi yüklü dağarcığıyla çalınacak yapıtları açıklıyor. Salonda herkesin aklında sorular var. Neden hiçbir açıklama yapılmadan onun işine son verildi? Cem Mansur’un izleyiciyi kavrayan başlıca özelliği müzik tarihini çok iyi bilmesi, anlatılarıyla dinleyiciyi aydınlatması, dünyanın her köşesindeki ünlü sanatçılarla irtibatta olması vb. Dinleyicinin çoğu, yeni atanan şef Murat Cem Orhan’ı (1981) iyi tanımıyor. Oysa genç, dinamik ve çok donanımlı bir sanatçı; iyi bir şef, aynı zamanda operacı. Mutlaka o da salonun sanatsal düzeyini düşürmeden, yurtdışından ve içinden düzeyli sanatçılar getirecek; ilginç ve nitelikli programlar hazırlayacaktır. Cem Mansur’un programı salonu her konserde doldurmayı başarmaktayken kendisine gerekçe bildirilmeden paldır küldür el çektirilmeseydi, Murat Cem Orhon’a karşı çıkmaya da kimsenin hakkı olmazdı. 

ALFRED ŞNİTKE’Yİ DİNLEMEK

Yirminci yüzyıl müziğinin son diliminden bir simgeydi Alfred Şnitke (1934-98). Rus, Alman, Ortodoks, Yahudi karışımı kültür birikimini müziğine yansıtmıştı. Post-Webern’ci yaklaşımı, geniş imge gücüyle oluşturduğu kolajlar, tarihin derinliğini günün yeni teknikleriyle birleştirdiği eklektik yaklaşım, postmodern olarak da nitelenmesine yol açmıştı. Bir yanda en uç noktalardaki yeni deneyleri uygularken öte yanda Rusya’daki “geniş kitleye seslenme” kaygısını da göz ardı etmemiş, böylelikle Prokofiyef ya da Şostakoviç gibi zaman zaman rejimin nabzına göre şerbet vermeyi başarmıştı. Onun In Memoriam’daki güçlü orkestra yapısı, piyano konçertosundaki salkım seslerle iç içe işlediği incecik lirizmi, çello konçertosundaki karşıtlıkların dramatik anlatımı büyüleyiciydi. Kemancı Gidon Kremer ise Şnitke’nin çok yakın dostu olmuş, onun müziğini bütün dünyada tanıtmıştı. Bestecinin Kremer’e adadığı 4. Keman Konçertosu’nu onun yorumuyla CRR Salonu’nda dinlemek tarihi bir olaydı.

LABEQUE KARDEŞLERLE MOZART

Avrupa piyano ekolünün anıtsal öğretmenlerinden Marguerite Long’un öğrencisi Ada Checci’nin kızları olarak dünyaya gelen Labeque Kardeşler, müzik dolu bir çevrede yetişmişler, kariyerlerini “duo” olduğu kadar “solo” olarak da devam ettirmişler. Bir piyanoda dört el çaldıkları kadar iki, üç, dört piyanolu yapıtları da dağarcıklarına katarak önce ünlü plak şirketlerinden ve şimdi de kendi kurdukları plak şirketinden ürettikleri kayıtlarla piyasaya sürmüşlerdi. Hem biraz çılgın, hem kendileriyle ve izleyicileriyle barışık iki kız kardeş: Katia ve Marielle Labeque. Harika şef ve iyi bir piyanist olan Maxim Emelyanychev’in yönetiminde BİFO’nun solistleri oldular. Şef, aynı zamanda üst düzey bir piyanistti. O da tüm konseri hem yönetti, hem Mozart’ın K.488 Piyano konçertosu’nu ve Labeque’lerle 3. piyanoyu çaldı.

ZORLU PSM Turkcell sahnesindeki konserde, bu mevsim İstanbul’un hiçbir salonunda görmediğim, her bölümde alkışlamayan saygılı bir dinleyici kitlesi vardı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları